Bu noktaya CD satarak geldim

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

‘One Day-Reckoning Song’ şarkısıyla adını dünyaya duyuran İsrailli şarkıcı Asaf Avidan, 13-14 Mart’ta Zorlu PSM’de İstanbullularla buluşacak. Konser öncesi sanatçıyla Skype üzerinden konuştuk. Avidan, Kudüs’te yaşanan olaylardan üzüntü duyduğunu ve bu durumdan çok etkilendiğini söylüyor. 

2 gün İstanbul’da Türkiye’nin en iyi sahnelerin birinde konser vereceksiniz. Kendinizi buraya nasıl hazırladınız?

Zorlu PSM Studio’da konser vereceğim için çok heyecanlıyım. Dinleyecilerimle birlikte güzel bir zaman geçirmek istiyorum. Bunun için elimden gelen en iyi performansımı sergileyeceğim. 

Gördüğüm kadarıyla birçok videonuzda çok farklı mekânda canlı performans gerçekleştirdiniz. Sizin için mekânın önemi nedir?

Benim için önemli olan dinleyicilerimin beni takdir ettiği her yerde olabilmektir, yerin pek bir önemi yok! Özel bir yer ya da insanlar diye bir tabım da yok. Daha önce stadyumda da konser verdim, Çin’de bir şehirde de… Konser esnasında dürüst olmak, kendimi olduğum bir şekilde ifade edebilmek benim için çok daha önemli.

HIRSIZLIK DEV BİR PROBLEM

Sesinizle ve yaptığınız müzikle birçok ön yargıları yıktınız. Bu süreç sizi zorladı mı? 

Müzik endüstrisinde tabu yıktığımı düşünmüyorum. Hatta tam tersine müzik endüstrisinin içinde hep şanslı oldum. Bence endüstrinin tabularında daha da önemlisi yarattığı sıkıntılar değil sanatçılarla yaşadığımız problemler. Ben bu noktaya CD satarak geldim. Müzik dinleme ve elde etme araçları çok değişti. Dolayısıyla müzik ve albüm hırsızlığı dev bir probleme dönüştü. Şu anda eskisine kıyasla daha az para kazanıyoruz. Buna şiddetle karşıyım! Dinleyicilerle sanatçı zamanla yeni bir yol bulacaktır, buna inanıyorum. Yakın gelecekte hem endüstride hem de hırsızlık konusunda çok büyük değişiklikler yaşayacağız. 

Kendi müziğinizi nasıl bir kalıba koyuyorsunuz. Asaf Avidan kendi tarzını yarattı mı?

Kendime has bir müzik yaratmadım. Birçok defa başka müzisyenlerden esinlendim, etkilendim. Müziği kalıplara sokmak doğru değil. Örneğin ben, elektronik, blues veya folk şarkıcısı değilim. Ve son albümüm de saygı albümü niteliğinde. Bob Dylan ve Elvis Presley gibi insanlarla çalışan müzisyenler çalışma fırsatı yakaladım. Dolayısıyla aynı anda beni elektronik blues ve folk müzisyeni olarak kabul edebilirsiniz. Ama bir sonraki albümüm de caz albümü olabilir. Bu tamamen bir araya gelecek duygularımla ve yaşadığım insani hislerimle alakalı.

‘HEPİMİZ FARKLI DİNLERE İNANIYOR OLABİLİRİZ’

Kudüs doğumlusunuz. Kudüs’ün savaş içinde olması sizi üzüyor mu?

Kudüs’te yaşanan olaylar beni çok etkiliyor. Çünkü sürekli devam eden bir çatışma durumu var ve bundan üzüntü duyuyorum. Ama “Neden?” sorusunu sürekli kendime sorduğumda korkuya kapılıyorum. Oysa korkuyu, farklı kültürleri ve farklı ideolojileri yaratan bizleriz. Hepimiz farklı dinlere inanıyor olabiliriz. Ama önemli olan şey insani ortak değerlerimiz. 

Bu, müziğinizi etkiliyor mu? 

Elbette. Şehirdeki farklılıklar çok fazla ve bu durumu seviyorum. Kudüs çok gizemli ve derin bir şehir. Dolayısıyla bu şehrin katmanları ve insan kültürü içindeki sembolü müziğimi olumlu yönde çok etkiliyor.

‘MÜZİĞİN BİR KALIBI YOK!’

Çocukluğunuzu Jamaika, New York ve İsrail gibi birbirinden çok farklı kültürlerde geçirdiniz. Peki, bu durum sizin genel olarak sanatınıza tam anlamıyla ne kattı?

Müzikte yaşanan engelleri tanımamama olanak sağladı. Farklı kültürlerde ve coğrafyalarda büyüdüğüm için din ve etnik farklılıkların birbirinden ayrılmasına inanmıyorum. Hayatta hiçbir konuda bir noktaya sıkı sıkı bağlı kalamaya da inanmıyorum. Müziğin bir kalıbı yok! Bu durumun bende yarattığı en büyük etki her şeye karşı düşüncelerimi açması olmuştur.

Sizi dinlemeye gelecek olanlara bir mesajınız var mı?

Hayatta kesinlikle popülizmle zaman kaybetmesinler, kalıplara takılıp kalmasınlar. Her zaman hayatın içindeki karmaşıklığı bulmaya çalışsınlar.