Bu kitapta anlatılanlar 'hayal kırıklığı' ürünüdür

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Ayşe Gizem “Sus Be Kadın” adında bir blog açtı. Üç kişi beş kişi derken okuyucu sayısı bir anda dört binlere ulaştı. Bir gün yazmasa hayranları “susma be kadın, yaz be kadın, parti kur oy verelim” deyince yazdıklarını “Sus Be Kadın” adlı kitapta topladı. Ayşe Gizem’le buluştuk. 

Kitabın ismi neden “Sus Be Kadın?” Kadınlara biraz ayıp olmuyor mu?   Bilakis! İroni yapmak istedim. Tam olarak sürekli maruz kaldığımız “Sus be kadın!” gerçeğine cevaben yazmaya başladım. Bu coğrafyada her kadın en az bir kere yemiştir bu lafı. “Sus be kadın” dediklerinde kaçırdıklarını yazdım kitapta bazen de kendi kendime “ah be kızım susaydın, tutaydın şu çeneni” dediklerimi.   “Kitapta anlatılan kişiler tamamen hayal kırıklığı ürünüdür, bu kitabı çocukların ulaşamayacağı yerde saklayınız” diyorsunuz, o kadar mı acı?   Evet ayrıca hamile ve emziren annelerin de okumasını önermiyorum sorumluluk almak istemem şahsen (gülüyor). Her defasında tüm haklarım saklı kalmak üzere haricen kullanıldım. Acıydı çünkü hepsi gerçekti... Acıydı çünkü bir şeyin olmaması için hayal etmem yeterliydi. Geçmişle geçememiş arasında sıkışıp kalmama rağmen geçmiş zaman kullanıyorum zira sırtımda bıçak saplanacak yer kalmadı! İşin şakası bir yana kitapla beraber şansım döndü, yani dönmüş olmalı. Kitap gerçekleşen tek hayalim ve 29 yaşındayım, bu bölüme kadar tek canla iyi geldim bence (gülüyor). Ben yaşadım, atlattım, kederli okurlarıma da sabırlar diliyorum.   Nasıl başladı her şey?   Aslında hadi hooop kitap yazmaya başlıyorum diye olmadı sürecin başlangıcı. Hali hazırda efendi efendi bedbaht hayatıma devam ediyordum. Beni asla anlamayan ve gelecek 137 sene de anlaşma ihtimalim olmayan bir adama âşık oldum. Kendimi ifade etmek adına ağzımı her açışım sus be kadın engeline takılıyor, bertaraf ediliyordum. Yok dedim bu böyle olmayacak, yazmaya karar verdim. Instagramda “sus_be_kadin” adında bir hesap açtım. Üç beş kişi okumaya başladı, sonra 500-1000 derken nerdeyse 4000 “deli okura” yazan bir insana dönüştüm!    Kitabı sayfalarca dolusu defterlere yazdığın doğru mu?   Evet, uçakta bulduğum küçücük bir deftere yazmaya başladım. Yazdığım sayfaların fotoğraflarını çekip sus_be_kadin hesabına yüklüyordum. Günde 10-15 sayfa yazıyor, anlatıp rahatlıyordum, bedava terapi herkese tavsiye ederim. İki gün yazmasam “neredesin ya, bugünde mi yazmadın? Hadi bekliyoruz” diyen okurlarım gün geçtikçe çoğalıyordu. Blogumdaki okurlar “Susma be kadın!”, “Yaz be kadın!” diyorlardı. Artık her yerde her boşlukta yazıyordum. Bu kadar çok yazacağımı inanın ben de bilmiyordum. O uçakta bulduğum defter bitti gittim bir defter daha aldım sonra bir tane daha, ay bu son, yok bu son derken artık okuyanlardan da defterler yağmaya başlamıştı ve “sen yeter ki yaz”' diyorlardı. İnanamıyordum, çok şaşkındım, canımın içi dediğim insanlar başkalarına çevrim içiyken, bu insanlar beni zerre kadar tanımadıkları halde seviyor, anlıyor, inanıyorlar, “parti kur oy verelim, sus be kadın yüz akımızdır, şerefimizdir diyorlardı... Sonuçta 22 defter yazdım, 4500 sayfa! Dile kolay. Kabul ediyorum akıllı işi değildi ama bu konuda okurlarımı da es geçemeyeceğim çünkü 4500 sayfayı instagramdan ve el yazısıyla okumak delilik değil de nedir.    Evlilik erkekleri neden çok korkutuyor sence?   Tek eşlilik, sadakat, sorumluluk, bir ömür, sonsuza kadar... Bakınız bu kelimelerin bütününü kapsayan bir ana başlıktır “evlilik”. Şu anda bu kelimeleri arka arkaya okurken bile kalbi sıkışıp spazm geçiren kaç erkek vardır kim bilir. Evlilik Ahmet Çakar'la dönüşü olmayan bir yola varım demektir! Aynı kelimeler biz kadınlar için sonsuz huzur ve güven duygusu sağlarken erkekleri hunharca korkutur. Sanki nikâh masasında evet dediği an Erkan Yolaç elinde mikrofonuyla sahneye fırlayıp “evet dediniz kaybettiniz!” diyecekmişçesine evlilik korkusu kodlanmış DNA’larına.   ÖĞRETMEN OLACAKKEN HOSTES OLDUM   Nasıl hostes oldun, biraz kendini anlatır mısın?   Tamamen tesadüfen oldu. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği okuyordum. Son sınıftaydım bitirip öğretmen olmayı planlıyordum. Sert bir kıştı ve kabanım yoktu. Evden çıkamayacağım kadar soğuktu. Ben de internetten satın almaya karar verdim. google'a kaban fiyatları yazmak için “kab...” yazdığım an google tavsiyede bulundu “kabin memuru iş başvurusu” bunu mu demek istediniz? diye. Hayır, asla onu demek istememiştim, kabin memuru ne demek onu bile bilmiyordum. Tek istediğim evden çıkmadan ucuz yollu bir kaban bulmaktı. Yine o hafta uçak biletlerine bakmak için THY'nin sitesine girmemle kıpkırmızı yazılmış kabin memuru işe alım yazısını gördüm. Allah Allah bu neymiş ki ya her yerde karşıma çıkıyor? diye merak edip tıkladım. Sen kalk yılların “hostesi” “'kabin memuru” ol!  O an anladım kabin memurunun uçuş hostesi olduğunu ve öylesine başvurdum. Mülakatları geçince son iki dersimi öylece bırakıp uçmaya başladım, annem sütünü helal etmedi, o ayrı (kahkahalar). Sonra bitirdim okulu da öyle helalleştik, anne sütü önemli neticede (gülüyor). Bir anda kendimi içinde bulduğum uçağa âşık oldum ve uçmayı mesleğim bildim.