Bu albüm, beynimizdeki nöronlara sesleniyor

Uygar Taylan

uygartaylan@gmail.com

Müziğin genetiğiyle oynayan İngiliz prodüktör Max Cooper, 1 Şubat’ta özel bir şov için İstanbul’a geliyor. Cooper’la İstanbul performansı öncesi görüşüp yeni albümü ‘One Hundred Billion Sparks’ın üretim sürecini konuştuk.

2007 yılından bu yana yaptığı parçalarla elektronik müzik adına bir deha olarak görülen Max Cooper, aslında Nothingham Üniversitesi’nde biyoloji doktorası yapıp Londra Üniversitesi’nde dersler vermiş bir genetikçi. Akademik kariyerini müzik tutkusu için bırakan Cooper’a eleştirmenler, ‘geleceğin müziğinden bugüne gönderilen bir elçi’ benzetmesi yapıyor. 

Müziği bilimin kodlarıyla birleştiren İngiliz prodüktör bilgisayarı adeta bir enstrüman gibi kullanıyor. Bugüne kadar 4 albüm, 50’den fazla remixi bulunan Max Cooper’ın genel müzik formunu güçlü baslarla çarpışan aksak ritimler oluşturuyor. Avrupa turnesine özel olarak kurguladığı ışık enstalasyonu performansıyla izleyenleri büyüleyen Cooper, 1 Şubat’ta Zorlu PSM’de sahne almaya hazırlanıyor. “Bu albüm, beynimizdeki milyarlarca nörona seslenen bir proje” diyen Max Cooper’la yeni albümü ‘One Hundred Billion Sparks’ı konuştuk.

İngiltere’de biyoloji doktorası yapıp daha sonra genetik araştırmacı olarak çalışmışsınız. Müziğe geçişiniz nasıl oldu?

Geçiş gerçekten hiç kolay olmadı. Bir süre zorlandığımı söyleyebilirim. Ancak mümkün olduğunca çok çalışmaya devam edip sonunda başardım. Tüm zamanımı müziğe ayırmam ve bunun için fedakarlık yapmam gerekiyordu. Ben de araştırma kariyerimi bırakarak bir risk aldım.

Parçalarınızı dinlerken sanki müziğin genetiğiyle oynuyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Bilim müziğinizi ne ölçüde etkiliyor?

Bence detaylara ve yapılara olan takıntım, bilim ve doğal formlara olan sevgimle bağlantılı. Müzik ve bilim tamamen desenlerden oluşuyor. Biri doğanın içinde, diğeriyse seslerin. Bu yüzden birinden alınan zevk, diğerini besleyebiliyor. İlgilendiğim müzik ve bilim benim için bir bilgisayarın başına oturup soyut sistemlerle oynayarak oluşuyor. 

Müzikte görsellik benim için hayati önem taşıyor

Geleceğin elektronik müzik soundu hakkında bir tahmin yürütmenizi istesek...

Makine öğrenimi ve yeni hesaplamaların elektronik müzikte bir sonraki devrime yol açacağı aşikar. Bu durumun daha geniş bir kitle tarafından daha zengin bir müzik yapısına doğru geçişine sebep olacağını umuyorum. Gelecekte tonal formlarda sadeliğimizi koruyup daha zengin renkler keşfetmemiz muhtemel.

Yeni albümünüzün yaratım sürecinde Galler’de şehirden uzak, bir kulübede her şeyden izole bir ay geçirmişsiniz. O günlerinizi biraz anlatabilir misiniz?

Açıkçası ilk başta biraz korkutucuydu. Bir ay boyunca hiç kimseyle e-mail ya da sosyal medyadan iletişim kurmadım. O günler benim için değerliydi çünkü normal hayat şartları altında çok zor olan müziğime odaklanma imkanım oldu. Ayrıca synthsizer’larımı çok daha iyi tanımak ve oluşturduğum görsel hikayedeki her bölümünde duygu ve fikirlere odaklanmamın yanı sıra üretim tekniklerimi geliştirmeme de yardımcı oldu.

One Hundred Billion Sparks isminin altında yatan fikir nedir?

“One Hundred Billion Sparks”, insan beyniyle ilgili bir görsel-işitsel albüm projesi. Daha spesifik olmak gerekirse, her biri hissettiğimiz duyguları ve fikirleri yaratmak için harekete geçtiklerinde küçük bir kıvılcım oluşturan bu yüz milyar nörona seslenen bir proje. Ne olduğumuzu imge olarak sunmanın güzel bir yol olduğunu düşündüm. Bu yüzden çalışmamın çoğunda olduğu gibi görsel merkezde yer alıyor. Her parça görsel bir hikaye üzerine tasarlandı. 

Ürettiğiniz müzik kadar ışık enstalasyonları ve görsel sanat konusunda da takdir ediliyorsunuz. Görsel, bu iş için nasıl bir önem taşıyor?

Müzikte görsellik benim için hayati önem taşıyor diyebilirim! Görsel sanatı, her zaman müzik ve bilim kadar sevmişimdir. Bu yüzden şimdi üçünü de olabildiğince birleştirmeye çalışıyorum.

Max Cooper’ın olmazsa olmazım dediği ekipmanları nelerdir?

Enstrüman çalamadığım ve müzik okuyamadığım için bilgisayar benim için en önemli araç. Ancak yazılımlar kendimi aynı şekilde ifade etmeme olanak sağlıyor. Ableton stüdyomun ve canlı şovlarımın merkezinde. Bunun dışında donanımlarım arasında synth’lerim, DSI Prophet 6 ve 08, Moog Sub 37 ve Minitaur, Juno 6 ve birçok pedal bulunuyor. Efektler, hem donanımda hem de yazılımda müzikal yaklaşımımın merkezini oluşturuyor  ve her zaman Max for Live’ı kullanıyorum.

İstanbul performansım için sabırsızlanıyorum

Bildiğim kadarıyla daha önce bir- çok kez geldiniz. İstanbul’dan aklınızda neler kaldı?

Evet, defalarca İstanbul’u hem performans sergilemek için hem de turist olarak ziyaret etme şansı yakaladım. Her defasında harika vakit geçirdin. Favori şehirlerim arasında olduğunu söyleyebilirim. Performansım için sabırsızlanıyorum. Umarım şehirde rahat rahat vakit geçirmek için de yeterli zamanım olur. 

İstanbullu hayranlarınızı nasıl bir performans bekliyor? 

Bu seferki etkinlik Zorlu PSM gibi çok özel bir mekanda olacağı için ilk defa tüm görsel-işitsel şovumla şehre geliyorum. Farklı bir formatta geleceğim için heyecanlıyım. Son birkaç yıllık çalışmalarımla her şeyimi katacağım bir şov olacak.