GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Bu yıl Londra'da Somerset House'da London Design Biennale'in 2023 edisyonunda Türkiye'yi temsil eden mimar ve sanatçı Melek Zeynep Bulut'un ödüllü eseri Açık Yapıt, Cumhuriyet'in 100. Yılında Atatürk Kültür Merkezi'nde sanatseverleri selamlıyor. Yaptığı güncel sanat işleriyle yakın dönemden adından sıkça söz ettiren genç sanatçının işleri ülkemizde olduğu gibi yurt dışında da büyük ilgi görüyor. Melek Zeynep Bulut'la Açık Yapıt'ın Londra'dan İstanbul'a uzanan yolculuğunu konuştuk.
Açık Yapıt ve daha önceki eserlerinizi düşündüğümüzde bir güncel sanat işi olmasının yanı sıra bu çalışmaları nasıl tanımlayabiliriz?
Eserlerin kronolojik örüntüsüne baktığımız zaman kent yerleştirmeleri bunlar. Kenti tuval olarak kabul ediyor dil olarak. Hem bir mimar hem de plastik sanatlar üreticisi olarak bunları kentle birleştirdiğimizde kenti açık bir sergi alanı olarak gördüğünüzde o rastlantısallıktan çok besleniyor iş. Kişinin ona bakışı eserin etkisini değiştiriyor kentin ondaki sesi, rüzgârı değiştiriyor. Başka bir anıtla kesilmesi değiştiriyor. Dolayısıyla bu rastlantısallık işin özgüvenini de ortaya koyuyor. 'Bunu buraya koydum sadece böyle görebilirsiniz'den ziyade ne olursa olsun orada oluşu da çok değerli.
Açık Yapıt'ın yolculuğu nasıl başladı?
Uzun yıllardır anıtlar, kavramlar makalelerimde de çalıştığım konular. Toplumlara varoluşsal noktalarda değen kavramlarla ilgili çalışmalarım hep vardı. Geçen sene eylül ekim gibi bu eserlerden birini hayata geçirmeye karar verdim. Sonra Londra Bienali'ne başvurdum. Londra Bienali'nde de dünyanın gittiği yeri çalışıyorlardı. Tasarımcıları ve sanatçıları bir güzellik üreticisi ya da eser üreticisi olmaktan çıkarıp dünyanın gittiği yere belki ar-ge olarak bakabilen, buradan değil de şuradan bakan insanlar neler üretebilir düşüncesiyle küratörümüz böyle bir tema vermişti. Onun da metaforunu Süveyş Kanalı'na oturan gemi olarak belirlenmişti. Bir anda dünya ticaretini durdurdu mesela. Aslında dünya, madde bütün bu kavramların üzerine çıkmak gerekiyor.
Eser şehre, şehir insanına ne söylüyor?
Basitçe okuma yaptığımızda bir kente sıkışmış, sallanan ve ses çıkarmaya çalışan bir anıt. Kapılardan oluşuyor. Anıt fikri zaten medeniyet getirdik fikrinden gelir. Bir yere girerler oraya medeniyet getirirler ve anıtını dikerler. Buradan nazikçe çıkmakta fayda var. Bir de evrensel ve üst bir bakış açısıyla bakınca gündem sabit kalıyor o fikir her zaman orada çalışıyor. Açık Yapıt'taki kapılar taş değil, sallanıyor. Bu kapıları sallıyoruz. Bir üst bakışla baktık bu eserin yaparken. Çünkü bugün Gazze'de dün Suriye'de vardı bu konu. Biz size medeniyet getirdik diyenlere bir üst bakış sergiliyor. O kapılarla hangi sınırları belirlediniz, kim belirledi bunu? Bütün bunlara bir soru işareti getirdiği için biz sözümüzü baştan söyledik. AKM ile işbirliğimizde buradaki kürasyonumuzu dünya denen tüm bu katılığa cevap olarak belirledik.
Bildiğimiz anıtlardan çok farklı Açık Yapıt...
Mühendisliği özel çalışıldı. Mimar Sinan Üniversitesi'nden Doç Dr. Mehmet Selim Ökten o kadar güzel çalıştılar ki benim hissettiğim şeyi orada. Anıtlar yapıldığı yerde kalır. O kapılar durduğu yerde kalır, sınır çekerler onlarla. Bu eserin temeli kendiyle taşınıyor. Nereye gitse oralı değil. Aidiyeti yok. İlk sergilediğimiz yer Summerset House'un avlusunda oraya sıkışmış bir anıttı. Kapıdan kapıya çıkılıyordu ve bu kürasyon ödül aldı. İkinci sergisinde Times Nehri'nin üzerinde asılı bir anıttı. Anıt asılır mı hiç, asıldı. Orada çağırıyordu insanları kendine kandil gibi yanarak.
İnsanların temel güdüleri vardır aidiyet duyma, Allah'a yaklaşmak, varlığını onunla bütün hissetmek gibi. Şurada iç içe geçmiş dört perdeden bilinç eşiğinden oluşan bir anıt var. Ve bu bilinç eşiklerini sözde temsil kapılardan yapıyoruz ve o kapılar bir form çizmemişim. Bu bir sanatçı için çok zor. 'Ben buradayım' demiyorsun. 'İş burada' diyorsun. Sizin tanıdığınız kemerli kapılar var ama bu kez taş değil metal ve sallanıyor. Zaten çok basit bir şekilde derdini anlatıyor ve basit anlatmak daha zor. AKM'nin önünde sıkışık, meydana bakan, bir tarafında hafif suyu öpüyor ama bir tarafında insanlar geçiyor, orasından taksi çıkıyor, öbür taraftan bayrak çıkıyor. Bunun içerisine sıkıştırılmış bir anıt var burada. Buradaki kürasyona çok güveniyorum. İnsanlar şunu bekliyorlar bir anıt var meydanlarda ve biz güzel bir şey görelim. Hayır bu değil. Burada anlama yoğunlaştığımız bir iş var. Cismin tanımlarından ayrıldığımız ve o bağlantı haline fokuslandığımız bir şey yapmaya çalışıyoruz. Beni çok heyecanlandırıyor açıkçası.
Eserin 100.yılda Türkiye'de sergilenmesi sizin için nasıl bir anlam taşıyor
Bu tabi Bakanlığın önemli bir vizyonu oldu. Bakan bey davet etti 100. yılda bu eseri AKM'de sergileyelim diye. Biz de çok mutlu olduk. Birçok kutlama yapıldı, sokakların kalabalığı, bayram coşkusu çok yakışıyor ülkemize. Ama bu ışıkların ve kutlamaların altında dünyaya bir şey söylemek derdi olan bir modern sanat işini bu kadar merkezi bir yere taşımak önemli bir vizyon. Biz çok kadim bir geleneğin mirasçısıyız. Bu toprakların, bu medeniyetin her bir ferdinin ne kadar değerli bir felsefe hazinesine sahip olduğunu, bunun bizim için de bir doğal kaynak gibi olduğunu her seferinde anlatmaya çalışıyorum. Kadim geleneklerimizle modern dünyaya şekil vermek, kendi anlatılarımızın ve en önemlisi bu topraklardaki genç insanların heyecanının dünyaya ulaşması bizim için çok elzem.
İYİNİN ÖNÜNDE HİÇBİR ŞEY DURAMAZ
Özellikle bastıra bastıra ben Türküm ve Türkiye Pavilyonu'nu temsil ediyorum diyen bir sanatçı için Londra Bienali'nde sergi yapmak bir de üstüne ödül almak hiç kolay şeyler değil. Önyargıları var. Sergi boyunca çok fazla köşe yazısı yazıldı eser hakkında, özellikle Times'ta bir tane çıkmıştı Son Anıt diye. Bizden hep geleneksel işler bekliyorlar. Hep altında politik şeyler bekliyorlar. Sürekli bir şeyleri eleştiriyoruz zannediyorlar. Bu, röportajlarda bile oluyor. Bunlar oluyor, bunları dünya sahnesine iş üreten herkes bilir. Ama bu benim tercih ettiğim bir şey olmadı hiç. Aksine bundan güç aldığımı düşünüyorum. Orada bunu yapmak ayrıca zor. Ama yapılabiliyormuş çünkü iyinin önünde hiçbir şey duramaz. Siz çok güçlü bir şey yaptığınızda onun önünde durulması bile sanat yaratır. Orada biz Türkiye'yi temsil ettik ardından ikinci sergiyi de yaptık. Londra'da Dünya Tasarım Başkenti olarak 20. yıllarını kutladılar. Biz tarihi Times Nehri üzerinde Londra siluetinde işi sergiledik asılı bir anıt olarak ve bununla son 20 yılın en etkili işlerinin toplandığı Kırmızı Kitap'a girdik. Çok buralı ama çok güncel ve 'modern' bir dili var. Açık Yapıt'ın becerisi bu.