Birlikte iyileşeceğiz...

Gazeteci olmanın ötesinde beni nefes alamaz hale getiren 'bir şey yapmalıyım' duygusuyla Hayatta İyilik Var Derneği'nin gönüllüsü olarak afet bölgesine gittim. Bölgedeki insanların acısını tarif etmek mümkün değil. Son yüzyılın en büyük doğal afeti olarak tanımlanan bu depremin etkileri hepimiz için uzun vadede devam edecek ama dayanışma ruhu ile bunun da üstesinden gelecek ve hep birlikte iyileşeceğiz.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Pazartesi sabah saat 6'da öğrendiğimiz, memleketim Niğde'de dahi şiddetle hissedilen, Kahramanmaraş'ın merkez üssü olduğu, ilki 7.7'lik deprem herkes gibi beni ve ailemi de çok üzdü, sarstı. Haberi aldığım andan itibaren televizyon kanallarından ve sosyal medyadan gelişmeleri takip ettim ancak bu beni daha da yerimde duramaz hale getirdi. İnsani refleksle bölgeye gönüllü olarak gitmek istedim. AFAD, Afet Platformu, AKUT gibi oluşumların gönüllülük formunu hemen doldurdum ancak haliyle dönüş almam aynı hızda olmayacaktı. Bu nedenle müdürüm Gülcan Tezcan'ın aracılığıyla Hayatta İyilik Var Derneği'nin pazartesi 21.30'da Kadıköy'den ilki yola çıkan yardım aracına dahil oldum. Dernek başkanı Ufuk Tan Keleş ile beraber yola çıktık ve hava koşulları ile yoğun kar yağışının da etkisiyle yer yer yavaş, yer yer de süratli bir şekilde bölgeye varmaya uğraştık.

TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANINDAN TOPLUMSAL REFLEKS

Bu yolculuk sürecinde yolda birçok yardım tırı, yardım ekibi ve Türkiye'nin dört bir yanından geldiği belli olan insanlarla karşılaştık. Kimi yardım için kimi yakınlarına ulaşmak adına kimi de gönüllülük esasıyla bu yola çıkmıştı. Adeta bir toplumsal reflekse şahit olmanın hem gururu hem de yaşanan olayın üzüntüsü ile devam eden "varma" yolculuğumuz dahi şimdiden herkesin bir şekilde birbirine yardım ettiği bir andı. Benzin istasyonlarından, dinlenme tesislerine kadar; her yerde, herkesin aynı anlayış ve aynı kaygıyla hareket ettiği, birbirine su/çay dağıttığı, aynı amaç etrafında buluştukları bir yolculuktu bu.

Hayatta İyilik Var Derneği ile varmak istediğimiz yer Hatay'dı. Güneye indikçe bazı benzin istasyonlarında su dahil ne gıda ne de benzin vardı. Kimi istasyonda ise benzin limitli olarak satılıyordu. Nihayet Adana'ya vardığımızda Seyhan'dan aldığımız benzinle hızımızı arttırarak yola devam ettik. Salı sabahı İskenderun girişinde karşılaştığımız ve saatlerdir devam eden İskenderun Limanı yangını adeta içeride yaşananların bir habercisi gibiydi. Yangın dumanlarının şehri kapladığı bu görüntüyle İskenderun'a vardığımızda sayısız enkaz ve evlerinin önünde ateş yakarak bekleyen insanlarla karşılaştık. Şehrin sakin denecek bölümünde dahi enkaz, yıkım ve gözü yaşlı insanlarla karşılaşmak, hem merkez hem de diğer bölgeler hakkında fikir vericiydi.

HER YER ENKAZ ve YARDIM BEKLEYEN İNSANLARLA DOLU

Deprem bölgesi sadece küçük bir bölgenin etkilendiği bir yer değildi. Neredeyse şehrin tamamı depremden etkilenmiş bir vaziyette olduğundan ister istemez bir kaos durumu da vardı. Aynı anda ve neredeyse aynı şiddetle etkilenen diğer şehirler nedeniyle yardımların Hatay'a da geç ulaşması insanları çaresiz bıraktı. Salı günü bazı enkazlarda sadece askerler çalışırken bazılarında ise depremzedeler kendi imkânlarıyla çalışıyordu. Bu duruma şahit olmak, zaten deprem bölgesi bir ülke olarak neden ultra tedbirli olmadığımız sorusunu akıllara getirdi. En nihayetinde deprem ülkesiyiz. Buna sadece belli bir süre değil daima hazır olan bir konumda olmamızın hayati önem taşıdığını somut bir şekilde görmüş olduk.

SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ YARDIM OPERASYONUNA DESTEK OLDU

Resmi birimlerin yaşadığı zorluklara sosyal medyanın nefes aldırdığını gözlemledim. Bölgede olduğum için aldığım bilgileri teyit edebildim ve bu iletişimi daha da kolaylaştırdı ve kolay aksiyon almaya sebep oldu. Türkiye'nin dört bir yanından insanlar kolektif ve bireysel olarak yapabileceklerini sosyal medya üzerinden de yapmaya çalıştı. Elbette teyit edilmeyen veya provakatif şeyler de yaşandı fakat bunların hiçbiri olumlu tarafının önüne geçmedi. Enkazdan birçok canlı insan çıkarılmasına olanak sağladı, ilgili makamları bu seslere yönlendirdi gelen ihbarlar sayesinde. Buradan hareketle yeni deprem inisiyatiflerinin ve oluşumlarının kurulacağını düşünüyorum sosyal medya kullanımı sayesinde. Bu tür olağanüstü ve hiçbir devletin kolay kolay üstesinden gelemeyeceği, her şeye ve herkese ulaşamayacağı durumlarda kolektif toplum bilinci neden harekete hazır olmasın?

BİRÇOK GÖNÜLLÜ BURADA

Deprem bölgesinde sadece resmi görevliler değil, birçok yardım kuruluşu, sivil inisiyatif ve dernekler de bulunuyor. Bunlarla beraber bireysel yardım organizasyonları da var. Herkes insani ve toplumsal refleksle buradalar. Herkes bir şekilde bir su vererek dahi olsa birbirine yardım etmenin peşinde. Bu, gönüllülük örneğine en güncel ve güzel örneklerden biri benim için. Ayrıca uluslararası alandan, farklı ülkelerden yardımların ve tekliflerin gelmesi de çok anlamlı. Burada gördüğüm yabancı bayraklı yarım ekipleri, yalnız olmadığımızı ve bu acıyı paylaştığımızı hatırlatıyor.

ÖNCELİK YARDIM TIRI DEĞİL, ÖNCELİK SAHADA OPERASYON

Deprem bölgesinde; herkesin bulundukları yerden bir katkıda bulunma niyeti ve insani refleksle başlattıkları yardımları taşıyan tırların zaman zaman kaosa sebep olduğunu gözlemledim. Çünkü enkaz bölgesinde en azından ilk 4 gün tırların değil, rahat ve hızlı bir şekilde ambulansların, vinçlerin ve arama kurtarma ekiplerinin hareket etmesi hayati bir durumdu. Özel yardım ve görev araçlarının hatalı parkı ile yardım tırlarının ya enkaz bölgesinde ya da bu bölgeye çok yakın bir yerde olmaları zaman zaman işleri zorlaştırdı.

AMBULANS SESLERİ BU KEZ SEVİNDİRDİ

Hatay ve depremden etkilenen ilçelerde özellikle ikinci günün ardından ve gece saatlerinde duyulan ambulans sesleri hâlâ canlı çıkan insanların olduğuna yönelik bir mesajdı. Bu nedenle bölgedeki ambulans sesleri bu kez "yaşamın" habercisiydi buradaki herkes için.

SADECE ESKİ EVLER DEĞİL YENİ BİNALAR DAHİ YIKILDI

Deprem bölgesinde depremzedeler ve enkazların önünde bekleyen vatandaşlar, bölgede sadece eski evlerin değil, yeni binaların dahi yıkıldığını anlatıyor. Bunu teyit etmekse hiç zor değildi çünkü yeni olduğu çok belli olan binalar ya hasarlı ya da enkaz halindeydi. Müteahhitlerin maliyet hesabı yine can alırken; yetersiz denetimlerin nasıl korkunç acılara yol açtığını da bir kez daha en sert biçimde yaşıyoruz.

ENKAZ BAŞINDA ÇARESİZ BEKLEYİŞ

Enkazların dibinde ya ateş yakarak yakınlarıyla, arkadaşlarıyla bekleyen ya da içeride olduğundan emin olduğu ailesinden gelecek bir haber ümidi taşıyan insanların söylediği ortak şey ise mucize olması ve enkazdan yakınlarının sağ çıkması oldu. Çoğunda gözlemlediğim soğukkanlılık ise bana göre ya travmanın etkisinden ya da yakınları için güçlü kalmak zorunda hissetmelerinden kaynaklanıyordu.

SON YÜZYILIN EN BÜYÜK DOĞAL AFETİ

Bölgedeki insanların acısını tarif etmek mümkün değil. Enkaz önünde gelecek iyi bir haberi çaresizce bekleyeninden, elinden ne yazık ki hiçbir şey gelmeyenine... Onların yerine düşündükçe sabırlı ve bilinçli kalmak mümkün değildi benim için. Şahit olduğum canlı çıkarmalar herkes için umuttu. 72 saate kadar sağ çıkarmaların devam etmesi elbette umudu tazen tutan bir şey. Ancak enkazın bilançosu şu an bile çok ağır. Uluslararası kamuoyunda son yüzyılın en büyük doğal afeti olarak tanımlanan bu depremin ne yazık ki herkes için etkileri uzun vadede devam edecek. Sadece enkaz bölgesindeki insanlar değil bütün ülke yeni bir travma yaşadı. Bu travmayı atlatmak bana göre mümkün görünmüyor. Bölgede yaşayan tanıştığım insanlarla başka koşullarda tanışmayı ve hikâyelerini dinlemeyi çok isterdim.

MEDYA KÖTÜ BİR SINAV VERDİ

Birçok medya kuruluşu temsilcilerini bölgeye gönderdi ancak medyanın iyi bir sınav verdiğini düşünmüyorum. Sadece belli bir bölgeden yayın yapmak kamuoyunda şehirler arasında bir önem derecesine sebep oldu. Yardımların yönünü şekillendirdi ve kafa karışıklığı yarattı. Tüm bölgelerin neredeyse birbirinden çok daha fazla ve farklı biçimde etkilendiği bilgisine çok geç ulaştık. Sadece belli bölgelerden kurtarma ve sağ çıkarma yayınlarının yapılması resmin tümü hakkında sağlıklı bilgiler vermedi. Bu sadece medyanın sorunun değildi fakat aldığı her bilgiyi teyit etmesi de yine o kişilerin göreviydi. Özellikle depremin ilk anlarında, Kahramanmaraş'ın merkez üssü olması sebebiyle o bölgenin en çok etkilenen bölge olduğu bilgisi vurgulanınca diğer bölgelere yardım ya hiç ulaşmadı ya da çok geç ulaştı. Oysa bölgedekilerin paylaşımları ile ard arda iki deprem olan Kahramanmaraş'ta da birçok bölgeye ikinci gün yardımların ulaştığı ortaya çıktı. Tüm bu süreçte medyanın kötü bir sınav verdiğini düşünüyorum. Zira bu beklenmedik büyüklükte, bugüne kadar gördüklerimizin ötesinde bir afetti ve söylenen her kelime, ağızdan çıkan her söz çok önemliydi.

Birkaç gün sonra gönlümü, kalbimi, aklımı burada ve buradaki insanlarla bırakıp ayrılacağım. Bazen yapacağınız şeyler sınırlıdır, her zaman elinizden daha iyisi gelmez, gelemez. Hayatta İyilik Var Derneği ile birlikte elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Gelen ve gelmeye devam eden yardımların gerçekten ihtiyaç sahiplerine ve her yere, sadece merkeze değil, köylere, çok geç ulaşılan bölgelere ulaşacağını umuyorum. Allah bir daha böylesi bir felaketi sadece ülkemize değil dünyanın hiçbir yerindeki insanlara yaşatmasın, umuyorum birlikte iyileşeceğiz.

Fotoğraflar: Ali Demirtaş