ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Tanıştıralım, Köksal Mataracı nam-ı diğer Tüylü Kareler... Sokakta tanımadığı köpeklerin fotoğraflarını çekiyor ardından da sahiplerine sorduğu sorular üzerinden onları takipçileriyle tanıştırıyor. Tüm bunları ise videolar halinde sosyal medyasında yayınlayan Köksal Bey, çoktan kendi kitlesini de oluşturmuş. İnsan ve hayvanların dostluğuna dair anlamlı hikâyelerle içimizi ısıtan Mataracı ile bir araya geldik, hayvan dostlarımıza ve Tüylü Kareler'e dair konuştuk. Sohbetimize geçmeden onu daha yakından tanıyalım: "1984 Şişli doğumluyum. Gazi Üniversitesi'nde İstatistik okudum. Eşim, iki kedimiz, köpeğimiz, dönem dönem geçici yuva olduğumuz diğer kedi ve köpeklerle birlikte İstanbul'da yaşıyorum. 2007 yılında dijital bir fotoğraf makinesi ile yaşadığım deneyim hayatımın yönünü değiştirdi. 2008'de ilk kameramı aldım ve profesyonel macerama Ankara'da reklam fotoğrafçısı Arda Ayderman'ın asistanlığını yaparak başladım. Reklam, düğün, prodüksiyon, sahne, ürün fotoğrafları, moda fotoğrafçılığı gibi birçok alanda çalıştım. Yine de ne olduğunu bilmediğim bir arayıştayım."
HOCAM "FOTOĞRAF VAZGEÇMEKTİR" DERDİ
Fotoğraf ve fotoğrafçılık sizin için ne demek?
İstanbul'a döndükten sonra Marmara Üniversitesi hocalarından rica edip fotoğraf derslerine girdim. Sabit Kalfagil hocamız "Fotoğraf vazgeçmektir" derdi. Fotoğrafla ilgili beni en çok etkileyen ifade buydu. Bu vazgeçiş bazen kadrajdaki bir bisiklettendi, bazen de kendi konforumdan. Fotoğrafla başlayan bu vazgeçiş hâli, zamanla hayatıma da yansıdı. Her tercih bir vazgeçiş oldu. Fotoğrafçılık da bu vazgeçişi paylaşmak ve hikâye etmek hâline geldi. Kamera araca dönüşürken, hikâyeleri keşfetmek ve sonsuzlaştırmak amacın kendisi oldu.
'TÜYLÜ KARELER' BİR ARAYIŞIN ESERİ
Ne zamandan beri "tanımadığınız köpeklerin" fotoğraflarını çekiyorsunuz?
2022 yılında en büyük destekçim olan eşim Ece, "Ben bir köpekle tanıştım ve sahiplenmek istiyorum" dedi. Apartmanda yaşadığımız ve iki kedimiz olduğu için 'yapamayız' dedim ama uzun süre direnmedim. Sonrasında Tarçın'la tanıştım. Bütün telefonum ve makinam Tarçın'la dolmaya başladı. Tarçın'la mahallede yürürken bile Almanya'dan gelen arabanın arkasından koşan çocuklar gibi Tarçın'ın peşinden koşan çocuklar olmaya başladı. Benim bahsettiğim arayışım burada bir uyanışa geçti. Tüylü dostlarımıza olan sevginin sokakta ne kadar zengin olduğunu gözlemleyebildim. Her zaman rahatsız olduğum ve örnek verdiğim konulardan bir tanesi hep olumsuza odaklanan bir sistem var. Bir kişi size zarar verirse polise, hastaneye gidebiliyorsunuz, tehdit ederse savcıya, avukata gidebiliyorsunuz. Fakat başınıza çok iyi bir şey geldiğinde ya da birisi size çok büyük bir iyilik yaptığında gidebileceğiniz, o insanı bildirebileceğiniz bir oluşum, kurum yok. Yanlış yapanlara odaklanıp parmak sallamak yerine, doğru yapanlara alkış tutmak istediğim bir arayışın eseri oldu "Tüylü Kareler". Bir cana sahip çıkmak ve onun bütün sorumluluğunu taşımak bugün büyük bir alkışı hak ediyor bence. 2023 ekim ayında bunu sosyal medya aracılığıyla "Tüylü Kareler" hesaplarımdan paylaşmaya başladım. Tanımadıklarımı tercih etme sebebim de bu hikâyelerin ne kadar içten olduğunu aktarma maksadıyla gelişti.
İZLEYİCİLERİMDEN ALDIĞIM İLGİ ÇOK ANLAMLI
Çektiğiniz fotoğraflarda o köpeklerin hikâyelerini de takipçilerinizle paylaşıyorsunuz. Bu hikâyeler sizi de çok etkiliyor mu?
Fotoğraflarını çektiğim köpeklerin hikâyelerini dinlerken, henüz o dakika tanıştığım insanlarla duygu ve hatıra yüklü bir sohbet beni hem çok şaşırtıyor hem de muazzam bir anı oluyor. İzleyicilerimden aldığım ilgi yoğun ve çok anlamlı. En çok aldığım soru ise "Nasıl denk gelebiliriz?" Ama cevabı gün batımlarında... Sanırım bu hikâyelerin en çok değerini anlayanlar tüylü dostu melek olan izleyiciler. Sahibi Deniz Bey tarafından sihirli değnek diye tasvir edilen Ares isimli köpek dostumuzun hikâyesi beni en çok etkileyenlerden biri oldu. Ares benim de hayatıma dokunup, 15 yıllık güzel bir hayatla birlikte 1,5 yıl kanserle vermiş olduğu savaşın ardından hikâyesini yayınladığım günün sabahı aramızdan ayrıldı.
MARUZ KALMAK İSTEDİĞİM ŞEKİLDE İNSANLARA YAKLAŞIYORUM
Sokak fotoğrafçılığı son yıllarda ayrı bir tanım kazandı. İnsanlar izinli veya izinsiz önce insanları fotoğraflıyor ardından bu fotoğrafları onlara gösteriyor. Siz bunu hem izinli hem de köpeklerle yapıyorsunuz. Diğerine dair yorumunuz veya eleştiriniz var mı?
Fotoğraftaki hikâye ve hissiyat görselin önündedir. Sokakta da amatörlüğü yansıtmak önemli. Sokak fotoğrafçılığı spontanlıktan beslenir. Globalde çok enteresan örneklerinden birisi Magnum üyesi Bruce Gilden var mesela. Çok ani bir şekilde konuya yaklaşıp fotoğrafı çekip konusundan uzaklaşabiliyor. Fotoğrafçı ânı olduğu gibi yakalamak isteyebilir. Ama işin içine artık sosyal medya ve video girmiş durumda. Ben izin almayı bu yüzden gerekli görüyorum ve maruz kalmak istediğim şekilde insanlara yaklaşmayı tercih ediyorum. Tabii ki herkes kendi kamerasından sorumlu, diğer şekillerde uygulayan arkadaşlar da sorumluluğunu alabildikleri sürece sevdikleri gibi çalışmalarında bence bir sakınca yok. Çevremizde bile bazen en beğenilen kareler farkında olmadan çekilen fotoğraflar olabiliyor. Bunun esprileri de var, haberim yokmuş gibi çek diye. İzinsiz çekimlerin sebebi böyle bir perspektif olabilir. Benim kaygım görsellerden ziyade hissiyat.
SOKAK HAYVANLARI DİYE AYRIŞTIRMADIĞIMIZ GÜNLERE KADAR...
Olur olmaz herkes sokak hayvanlarıyla ilgili bir yorum yapıyor, fikir beyan ediyor. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
Sokak hayvanları diye ayrıştırmadığımız günlere kadar bütün canlıların yaşam ve özgürlük hakları için hikâyelerimi anlatmaya devam edeceğim. Köpekleri evcilleştirdik ve insanlarla bir arada olmadan hayatta kalmaları çok düşük ihtimal, yaşam süreleri çok kısıtlı. Öte yandan hayvanların ürünmüş gibi satışının engellenmesi, terk etmelerin caydırıcı hale gelmesi ve sahipli ya da sahipsiz tüylü dostlarımızın da kısırlaştırılıp üremelerinin kontrol altına alınması gerekli. Özellikle de yuva arayan pek çok köpek varken sahiplenmeye yönelmek çok kritik. Konunun uzmanları olan insanların birçok projesi var. Onlara kulak vermek ve desteklemek gerekli.
Bundan sonrası için kafanızda neler var?
Bu süreç için hep verdiğim örnek; bu bir maraton. Ve daha ilk düzlükteyiz, umarım zaman içerisinde sergi ya da sergiler kitap ya da kitaplarla bu serüveni küçük duraklara dönüştürebilirim. Kısa vadede ilk hedef İstanbul dışında da hikâyelere dokunabilmek, muhtemelen bir karavan yolcuğu...