BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com
Beni tanıyan ve yazılarımı okuyan hemen herkes, Star Wars filmlerine olan iflah olmaz hayranlığımı ve seriye asla objektif yaklaşamadığımı bilir. 2015 yılında, George Lucas’ın, dokuz bölümden oluşan üç seri olarak tasarladığı fakat bütçe imkânsızlıkları sebebiyle dördüncü bölümden çekmeye başladığı, 1977-83 yıllarındaki orijinal üçleme ile 1999-2005 arasını kapsayan öncül üçlemeden oluşan Star Wars efsanesi, Star Wars: The Force Awakens ile yeniden canlandırıldığında, seriyi yeniden beyazperdede izleyecek olmanın heyecanıyla J.J. Abrams’ın derinlikten uzak hikaye anlatımını dahi sevmiş ve aksiyon hevesini görmezden gelmiştim. Nitekim serinin ikinci filmi olan Star Wars: The Last Jedi, çok doğru bir karar ile Rian Johnson’a emanet edildi ve ortaya, orijinal üçlemeden beri izlediğimiz en iyi Star Wars filmi çıktı. Filmin senaryosunu da yazan Johnson, dingin anlatım dili ve çektiği görkemli savaş sekanslarıyla Star Wars: The Empire Strikes Back’te (1980) izlediğimiz kadar etkileyici ve Star Wars mitolojisine yakışan bir yeni hikaye anlatmayı başarmıştı. Üçüncü film ise ikinci filmin yarattığı tüm evreni Star Wars hayranlarının başına yıkmak üzere tasarlanmışçasına yeniden J.J. Abrams’a emanet edildi ve evet; sonuç serinin uslanmaz fanlarını dahi hayal kırıklığına uğratacak bir film ortaya çıktı.
The Rise of Skywalker, serinin önceki iki filminde kurgulanan hikayeyi, olabilecek en sığ, en yavan ve en lezzetsiz haliyle sonlandırıyor ve mitolojinin içini tamamen boşaltarak, filmi aksiyon bombardımanından ibaret hale getiriyor. Üstelik bu aksiyon sahneleri, final sekansı da dahil olmak üzere epik bir anlatımdan, dolayısıyla seyirciyi etkilemekten epey uzak durduğu gibi, izleyicisini sersemletmekten başka bir işe yaramıyor. Film, beklediğimiz gibi Ren’in geçmişi ve İmparator Palpatine’in dönüşüne dair merak ettiğimiz birkaç soruyu yanıtlıyor ancak bu cevapların, benim açımdan tatmin edici olmadığını ve derinlikli bir altyapı kazandırılmaksızın senaryolaştırıldığını söylemem gerek. Filmin senaristi Chris Terrio, daha önce senaryosunu yazdığı Batman vs Superman (2016) ve Justice League (2017) ile DC’ye oldukça zarar vermiş ve bir anlamda neler yapabileceğini (?) kanıtlamıştı. Star Wars yapımcılarının, böylesine büyük bir hezimet yaratmış bir senariste, beklentilerin çok yüksek olduğu bir final bölümünü hangi akla hizmetle emanet ettiklerini gerçekten merak ediyorum. Bir final bölümü ne kadar kötü olabilirse, The Rise of Skywalker da o kadar kötü hikayeleştirilmiş ve destansı bir veda fırsatını tümüyle yok etmiş. Umarım Disney, Star Wars serisini bir süre nadasa bırakır ve biz fanlarını, The Mandalorian gibi enfes serilerle oyalamaya devam eder. Ve yeni maceralarını, J.J Abrams ve Chris Terrio ikisilisinden uzak tutar!