GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Kanlıca İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'nde bir hayali gerçeğe dönüştüren ve İslam medeniyetinin estetik birikimini tek bir eserde bir araya getiren hattat Hüseyin Kutlu, yedi yıllık büyük bir emeğin sonunda İstanbul Mushafı'nı tamamladı. Kutlu'nun yetiştirdiği hüsn-ü hat talebeleri ile tezhip ve cilt gibi farklı alanlarda uzmanlardan oluşan 66 kişilik ekibin yıllar süren çalışmalar sonucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde hazırlanan eser, Büyük Çamlıca Camisi Konferans Salonu'nda düzenlenen bir törenle kamuoyuna tanıtıldı.
On sekizinci yüzyıldan bu yana kesintiye uğrayan nakkaşhâne geleneği de bu vesileyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde yeniden canlanmış oldu. Bu 10 ciltlik yazma eser tarih boyunca ekol haline gelmiş on dönemi kendi bünyesinde topluyor. Mushafta, Endülüs, Memlük, İlhanlı- Celayir, Türkmen dönemleri olarak anılan Akkoyunlu ve Karakoyunlu devri, Timur, Babür ve Safevi dönemlerini takip eden Osmanlı'nın ilk ve son dönemlerinden günümüze kadar uzanan ekoller ve üsluplar özü itibariyle temsil edildi.
İslam Medeniyetinin bugüne miras bıraktığı mushaf sanatlarının tümü ilgili dönemlerin üslûbu göz ardı edilmeden sûre başlığı, cüz gülleri, cilt deseni, hâtime sayfaları, zahriyeler, ser-levhalar gibi mushafın farklı bölümlerinde ilmek ilmek işlendi. Örneğin Peygamber Efendimizin hırka-i şerifinden bir düğme motifi ile Isfahan'daki bir caminin kubbe detayı farklı sayfa tasarımlarına ilham kaynağı oldu.
Teknik ve sanatsal özellikleri ile benzersiz bir çalışma olan İstanbul Mushafı'nda 1001 farklı tasarımda durak, 14 farklı secde gülü ve aşr gülleri, 30 farklı cüz gülü, 120 hizip gülü ve 114 sûre için ayrı tasarımlarda sûre başlığı yer alıyor. Eserin orijinali Cumhurbaşkanına takdim edildi. Orijinalinde kullanılan el yapımı aharlı kâğıtlara, geliştirilen özel yöntem ve teknikle gerçekleştirilen1000 takım tıpkıbasımı da İslam Dünyasının devlet başkanlarına, din adamlarına, belli başlı kütüphanelere ve önemli camilere hediye edilecek.
SANAT MEDENİYETSİZ OLMAZ
İstanbul Mushafı'nın tanıtım programı öncesi Kanlıca İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'nde misafiri olduk hattat Hüseyin Kutlu'nun. İstanbul Mushafı ile asıl muradının İslam medeniyetinin estetik birikimini tek bir eserde bir araya getirmek olduğunun altını çizen Kutlu, "Bu sanatlar İslam medeniyetinin bir ürünüdür. Sanat medeniyetsiz olmaz. Biz bunu inkâr etmişiz." diyor. "Hat ve tezhip gibi sanatlarda maya ve kökün kaybolduğuna dikkat çeken Kutlu, "Bu dekoratif bir şey değil. Hangi harfler istife uygun düşüyorsa alıyor anlamı filan hiç önemli değil. Aslında hat sanatının bütün kurallarını da bilmiyorlar. Hilye-i şerif mesela içini boşaltıyorlar. Karalama yapıyor yeni bir tasarım yaptım diyor. Ve buna da ihya etmek deniliyor. İhya olmadı kardeşim. Biz bir kere bunun temelini, medeniyetini bombardıman etmişiz." şeklinde konuşan Kutlu, "Ne şehirlerimiz şehir, ne evlerimiz ev, sosyal hayatımız, aile hayatımız bambaşka bir halde. Böyle değil bu iş. Bunu tashihe ihtiyaç var. Medeniyet gibi bir derdin var mı? Allah bundan razı mı?" diye soruyor.
Kâğıdından boyasına İstanbul Mushafı'nın bütün malzemesinin İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'nde üretildiğini anlatan Kutlu, kullanılacak kâğıt ve boyaların uzun ömürlü olabilmesi için de özel bir gayret gösterildiği ve laboratuvar çalışması yapıldığının altını çiziyor. İstanbul Mushafı'nın hazırlık sürecinin son derece titizlikle ilerlediğini kaydeden Hattat Hüseyin Kutlu, "Ekip olarak geniş bir saha çalışmasına girdik. Müze koleksiyonlardaki eserleri inceledik. Asrısaadetten günümüze on dönem tespit ettik. O dönemlerin her birinde sanatkârlar tezhibi nasıl kullanmış, renkleri nedir, fırçayı nasıl kullanmış bunları inceledik ve o dönemin renklerini, tonlarını çalışıp tutturduk. Aldığımız her bir örneğin künyesi var. Hangi kitaptan, hangi müzeden alındı, nasıl yorumlandı bunların künyesi çıkarıldı. Asırlar boyu hangi teknikler kullanılmışsa hepsi kullanıldı. Nispetler üzerinde çok durduk. Hepsi arasında bir ahenk olması dikkat edildi." diyor.
Mushafın kâğıdını yaparken ümmetin dağınıklığından duyduğu üzüntünün verdiği ilhamla İslam Coğrafyasındaki çeşitli mukaddes mekânlardan getirttiği ağaç dallarını kâğıdın hamuruna kattığını ve "Ümmeti de sen birleştir Yarabbi" duasını ettiğini söylüyor Kutlu.
Hem Kanlıca İslam Medeniyeti Sanat Bahçesi hem de İstanbul Mushafı ile uzunca zamandır eksikliğini hissettiğimiz estetik ve medeniyet ölçülerini yeniden hayatımıza kazandıran Hüseyin Kutlu ile öğrencilerinin meydana getirdiği bu eşsiz eser gerçek anlamda bir ihya için de mihenk taşı olacak.
"Elleri öpülesi pak ecdadın kanatlarıyla uçtuk"
İstanbul Mushafı'nın tanıtım toplantısına bir video ile mesaj gönderen Kutlu, bu kıymetli çalışmanın başlangıç hikâyesini ve nasıl ortaya çıktığını anlattı. 2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hattatlarla bir toplantı yaptığını hatırlatan Kutlu, "Yeni bir mushaf yazdırma arzusunda olduklarını beyan buyurdular. Yüreğimdeki o ateş yeniden harlandı. Böyle bir projenin kabul görüp görmeyeceğinden doğrusu emin değildim. Projeyi kendilerine sunduğum zaman bitiş tarihi dışında hiçbir şey sormadan kabul ettiler ve himayelerine aldılar. Zat-ı devletlerine minnettarım. İstanbul Mushafı'nın özelliği, İslam tarihi boyunca bir benzerinin bulunmamasıdır. Asrı Saadet'ten günümüze bütün İslam tarihi boyunca ve İslam coğrafyasında çeşitli dönemlere ait en nadide mushaflardan, yazma eserlerden, mimari tezyinattan istifade edilerek 10 dönem ve 10 ciltten oluşan bu mushafa 'İstanbul Mushafı' adı verildi." diye konuştu. İstanbul Mushafı'nın, mushaf sanatlarının gül destesi olduğunu aktaran Kutlu, sözlerine şöyle devam etti: "Kâğıdından boyasına, hattından tezhibine, cildinden tıpkıbasımına kadar tamamı kendi bünyemizde vücut buldu. 18. yüzyıldan bu yana terk edilen nakkaşhane geleneği de bir bakıma bu vesileyle ihya edilmiş oldu. Aslında siz bütün bu olup bitenlere 'O elleri öpülesi pak ecdadın kanatlarıyla uçmak' diyebilirsiniz. İstanbul Mushafı'nın kâğıdını yaparken Mekke'den, Medine'den, Kudüs'ten, Buhara'dan, Semerkant'tan, Kosova'dan, Meşhed-i Hüdavendigar'dan, Ahmet Yesevi'den, Şah-ı Nakşibend'den, İmam-ı Rabbani'den hâsılı ümmetin hürmet ettiği mukaddes makamlardan muhtelif ağaç dalları, gül dalları getirttik. Kabuklarını soyup dövdükten sonra bu kâğıdın hamuruna karıştırdık, hepsi bir oldu, İstanbul Mushafı'na kâğıt oldu." diye konuştu.