MUKADDER GEMİCİ / cumartesi@aksam.com.tr
Panoramik bir çöl resmiyle başlıyor film. Hafızayı zorlayınca buluyor, benzetiyor insan hani İpek Yolu vardı, çocukluğumuzun meşhur belgeseli, ondaki çöle benziyor burası. Çin bizim için bilinmezlerle dolu bir dünya değil mi, belki de orasıdır, kim bilir?
Çin'in Kültür Devrimi yıllarında geçen film, çölden gelen bir adamla başlıyor. Hali perişan adam, film izlemek istiyor ulaştığı birimde. Kasaba benzeri yerleşim yeri "birim" olarak adlandırılıyor, komünist rejimin ruhuna uygun olarak. Adamın tek derdi, gezici sinema filminin başında yer alan, adına haber denen, dönemin devlet propagandası olan bölümü seyretmek. Gösterimi kaçırdığı için tekrar yola koyulup ikinci birime gitmek zorunda, film orada gösterilecek, propaganda asıl olduğu için elbette önce haber, sonra da film izlettirilecek. Yolu küçük bir kızla kesişiyor, kız hırsız, onun da üstü başı pek fena ve Uzakdoğu animasyon filmlerinden çıkmış bir çizgi film kahramanını andırıyor her haliyle. Film makaralarından birini usulca çalıveriyor küçük kız.
Film evrenine bir tatlılık geliyor kızla beraber. Adam hırsız kızın çaldığı film makarasını yerine koymak ve muhakkak filmi seyretmek derdinde. Böyle olunca aralarında bir al-ver ve kap-kaç başlıyor. İkinci birime ulaşana kadar iki kahramanın başından geçenler, çölü geçerken peş peşe bindikleri kamyon içindeki boğuşma ve diyalogları, küçük hırsızın el çabukluğu, lokantadaki halleri evlere şenlik. Merak duygusunu diri tutan seri bir akış. Adam neden bu kadar filmi yerine ulaştırma peşinde, kendisiyle ilgili sakladığı ne? Bu kadar aç sefil görünürken kızın derdi ne acaba, alıp da ne yapacak bu filmi?
ŞENLİKLİ BİR SEYİR VE HATIRA GETİRDİKLERİ
İkinci birime geldiklerinde üçünü kahraman çıkıyor sahneye, Bay Film diğer adıyla Yoldaş Makinist. Hayatı boyunca hiç hata yapmadan film oynatmış bir devrim aşığı, çünkü ona göre film izlemek ciddi bir iş. Her gösterimin yeni yıl kutlaması gibi olduğu bir zamanda yapıyor işini. Üzerinde "Dünyanın en iyi makinisti" yazan bir kocaman bir kupa fincanla geziyor.
İkinci birim sakinleri de merakla filmin yolunu gözlemekteler. Ama makaralar taşınırken yaşanan kazayla herkes sükûtu hayale uğruyor, filmler yolda toza toprağa bulanıp, mahvoluyor. Bu hayal kırıklığı derin, çünkü sinemada film seyretmenin insanı bir masal, bir rüya içine attığı zamanlardır, karanlığın içinde beyaz perdenin gerçekten beyaz perde, yıldızların gerçekten yıldız olduğu zamanlar... Ama Bay Film/Yoldaş Makinist'in bulduğu çözümle, bütün ikinci birim sakinleri filmi kurtarmak için seferberdir artık. Sinema aşkı/romantizmi, beyaz perdede gölge oyunları, bir sinemaya saygı duruşu başlıyor bundan sonra, uzayıp giden film şeridiyle filmin görsel yönetmeni marifetini koyuyor ortaya. İnsanların coşkusu, perdeye yansıyan gölgeleri, bir hayal/film izleme arzusunun şenlik havası gayet etkileyici planlarla veriliyor.
Bir hatırlayışa sürüklüyor bu sahneler; filmlerin yıkanması, kuruması, tab ettirilmesi, karanlık odalar... Eskiden alıp bakardık değil mi, ışığa tutardık filmleri, yakardık yanlışlıkla makinenin arkasını açınca, banyo ettirir, merakla beklerdik nasıl çıkacak diye. Nasıl büyük bir unutuş uçurumuna atılmış hepsi...
TATLI BİR MİZAH TANIDIK BİR HÜZÜN...
"Film bize daha iyi olmayı öğretir" diyor bir yerde Bay Film. Kısaca, üstünde durulmadan geçen bu söz, besbelli yönetmenin sinemaya, sanata inancı olsa gerek. Yönetmen Zhang Yimou, 1951 doğumlu. Pek çok ödül kazanmış, önemli filmlere imza atmış, en son da Hollywood ile ortak Çin Seddi filmini çekmiş. Kariyerinde çok ilginç bir işi var; 2008 Pekin Olimpiyatları'nın açılış ve kapanış törenlerini tasarlamış.
Bizim eski Türk filmlerindeki insan sıcaklığını hatırlatıyor bazı sahneler. Tatlı bir mizah yakalıyor insanı ve tanıdık bir hüzün, küçük insan hayatlarına dokunduğu yerlerde. Festival filmi ağırlığında değil ayrıca söylemek gerekirse, akıcı bir anlatımı var. Zhang Yi kaçak mahkum, Liu Haocun yetim Liu, Fan Wei ise Bay Film olarak sarkmayan bir oyunculuk sergiliyorlar.
Bütün bir ikinci birim filmi kurtarmak için uğraşırken biz de artık öğreniyoruz çölden gelen adamın neden ısrarla haber filmini seyretmek istediğini, küçük kızın neden 12,5 metre de olsa bir filme ihtiyaç duyduğunu ve bununla ne yapacağını. Düşmanlıkla başlayan ama dostluğa ve dayanışmaya hatta ufak sezdirmelerle baba-kız ilişkisine doğru giden hallerini de görüyoruz.
BİR SANİYEDE GİZLİ SIR
Bir sır ise hâlâ gizemini koruyor; neden "Bir Saniye" bu filmin adı? Çölden gelen adamın sırrı bu, haber filminde yer alan bir saniyelik bir görüntü için çektiği bunca zahmet. Seyredebilecek mi acaba bu bir saniyeyi? İncelikli yerleri var böyle, Bay Film ile kaçak mahkûm arasında baş başa kaldıklarında geçen diyalogda olduğu gibi, beyaz perdede seyredilen filmdeki baba-kız hikâyesinin artık yakalanıp elleri bağlanmış kaçak mahkûm ve küçük kız üzerine verilmesi gibi.
Müzik yok, sadece ağıda benzeyen bir kadın sesi var filmin başlangıcında ve sonunda.
Yönetmenin kendi kültürüyle barışıklığı belli, bir Çin övgüsü ve eleştirisi de var dolaylı ve dolaysız olarak. Finalde iki yıl sonraki çok kes-yapıştır gibi durduğu için filmin sıcaklığından kopuk değişim ve refah halinin politik göndermesini ancak o dönem Çin'de yaşanan Kültür Devrimi'nden haberdar olmakla anlamak mümkün. Üstü kapalı verilen mesajın sıradan seyirci tarafından anlaşılması zor; bir şeyler değişmiş ve halkın hali iyileşmiş. "Maocu Komünist Rejimini yeniden inşası" demek olan, kadim Çin tarih ve kültürünün üstünden silindir gibi geçen Kültür Devrimi'nin sona ermesiyle alakalıymış olup bitenler. "Her şey yoluna girdi, yeni politika sizler için. Zaman değişti..." deniliyor mahkum salıverilirken, değişimin özeti bu kadar olabiliyor.
Bir Saniye, çok yeni bir film değil, Berlin Film Festivali'nde önce adaylığı ilan edilmiş sonra teknik sebeplerle gösterimi geri çekilmiş. Bazı sansür meseleleri olduğu da yazılıp çizilmiş. Zhang Yimou bu filmle 2021 Asya Film Ödülleri'nde En İyi Yönetmen ödülünü alırken, yetim Liu rolüyle de Liu Haocun En İyi Çıkış Yapan Oyuncu ödülünü almış. Bir Saniye bunca İngilizce film arasından farklı bir dil sesini duymak, hemen hiç bilmediğimiz bir ülkenin, hiç bilmediğimiz bir döneminden sinemaya duyulan aşkla harmanlanmış küçük insan hikâyelerini görmek için ailece seyredilebilecek bir film.