Bir büyük dava eri: D. Mehmet Doğan

Ömrünü Türk dili ve kültürüne vakfeden çınarlardan D. Mehmet Doğan, eserleriyle, sohbetleriyle ve şahsiyetiyle hayatımızda derin izler bıraktı. Bu hafta vefat eden D. Mehmet Doğan'ı İstanbul İl Kültür Müdürü Coşkun Yılmaz, şair Şaban Abak ve TYB Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Enes Kala ile konuştuk.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kurucu ve Şeref Başkanı Mehmet Doğan 11 Ağustos'ta ebedi aleme göç eyledi. Ömrünü Türk kültürü ve Türk dili ile ilgili çalışmalara vakfeden Doğan, yazarlık alanının tanımlanması, edebiyatçıların bir kuruluş altında toplanması, büyük yazarların anılması ve yaşayanların tanıtılması yönünde faaliyetlerde bulundu. Kültür sanat hayatımızın mihenk taşı hâline gelen TYB çatısı altında güçlü bir edebi ve kültürel zemin kuran Doğan, Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı'yla ilgili pek çok esere ve çalışmaya da imza attı. Kültür hayatımızın velûd çınarını sevenlerinden dinledik.

D. MEHMET DOĞAN DEMEK...

DOÇ. DR. MUHAMMED ENES KALA /TYB GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

D. Mehmet Doğan, güzîde bir insan olarak emâneti taşıdı ve sonunda göçünü toplayanlar kervanına katıldı.

O, bizim için ak saçlı bir ağabey, usta ve rehber oldu. Eserleriyle, sohbetleriyle ve şahsiyetiyle çok insanın yetişmesinde hocalık vazîfesi üstlendi. Fakat aynı zamanda vefalı bir talebeydi.

İki büyük hocası vardı: Mehmed Âkif ve Nureddin Topçu. Bu isimler onun için son dönemin iki mühim bilgesiydi. Asil duruşunda, kelâmında, eserlerinde onlardan derin izler görebilmek kâbildir. İki büyük şahsiyetin tefekkür ve tasavvur dünyasını kurumsal hâle getirip mücessem kılan da kendisi olmuştur. Türkiye Yazarlar Birliği'nin kuruluşuna öncülük ederek bu mühim şahsiyetlerin fikir dünyalarının bir kurumda nasıl ete kemiğe büründürülebileceğini, kalıcı kılınabileceğini göstermiş, dahası arkasında büyük bir miras bırakmıştır.

D. Mehmet Doğan'ı, Türkiye Yazarlar Birliği'nin geleneksel hâle gelmiş büyük faaliyetlerinden okumaya ve anlamaya çalışmak da mümkündür. Bu anlamda TYB'nin sadece beş önemli faaliyetine bakmak kâfidir.

ÂKİF'TEN HAREKETLE FİKİR GELENEĞİ İNŞA ETTİ

Mehmed Âkif Ersoy gibi büyük bir şahsiyeti hem bütün yönleriyle tanımak hem de ondan hareketle fikir geleneği ve tahassüs eşiği inşa edebilmek maksadıyla öne çıkaran Mehmed Âkif Bilgi Şölenlerinin tertip edilmesinde öncü bir rol üstlenmiştir. Söz konusu bilgi şölenleri on beşinci kitabına ulaşmıştır. D. Mehmed Doğan, bu faaliyetleriyle vefa erdemini kuşanmış, bir talebe olarak manevî hocalarından birisini gelenek kurucu misyonun önemli fâili olarak öne çıkarmıştır.

D. Mehmet Doğan, ülkemizin en önemli bekâ meselelerinden birisi olarak ahlâkı işaret eder ve ahlâk davasının en büyük müdafî olarak ise İsyân Ahlâkı'nın müellifi, hocası Nureddin Topçu'yu görürdü. Bundandır ki, Ahlâk Şûralarına çok büyük önem vermiş ve bu şûra dizisinin başlatılmasına vesile olmuştur. İlk şûra, hocası, merhum Nureddin Topçu'ya ithaf edilmiştir. Şu anda bu şûranın altıncısının hazırlıkları devam etmektedir.

D. Mehmet Doğan, Türkçe'yi bir medeniyet dili olarak görürdü. Bununla birlikte bu medeniyetin üslûbunun ve mâhiyetinin şiir üzerine inşâ edildiğine inanırdı. Dahası onun gönlünde Büyük Türkistan ufku canlı bir ideal olarak yer tutmaktaydı. Tüm bunlardan olsa gerek 1992 yılında Türkçe'nin Uluslararası Şiir Şölenleri'nin başlatılmasına öncülük etmiştir. Bu şiir şûlesi öyle bir yanmıştır ki, şiirin aydınlığı Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar ulaşmış ve Büyük Türkistan'ın insanları şiirle aydınlanmış ve ısınmıştır. Şölenlerin on beşincisinin hazırlıkları devam etmektedir.

TÜRKÇE'NİN SERDARIYDI

D. Mehmet Doğan, Türkçe'nin sevdâlısı ve serdarıydı. Dili, bir milletin en değerli hazînesi olarak düşünürdü. Dil ile oynamanın milletin özüyle oynamak demek olduğunu vurgulardı. Bu îtibârla dile çok büyük önem verirdi. Milleti târihinden ve kültüründen uzaklaştırmanın ona yapılabilecek en büyük kötülüklerden olduğunu her vesîleyle tekrar ederdi. Bunun için Türkçe Şûrasının önemini belirtmiş ve bu geleneği de başlatmıştır.

D. Mehmet Doğan, medeniyetin şehirde ve şehirle görünür olabileceğine inanırdı. Şehre ve şehirliliğe çok büyük önem verirdi. Büyük medeniyetlerin tüm unsurlarını şehirde tecellî ettirebileceğini, şehri bir kitap gibi okuyabilmenin büyük bir mahâret olduğunu kabul ederdi. Onun önemli gündemlerinden birisi de bu bakımdan şehirdi. Bunun yanında târihî şehirlerimizi tam anlamıyla koruyamadığımızdan hayıflanırdı. Farklı ilmî toplantılarla şehri sürekli gündemde tutmamız gerektiğine inanırdı. TYB'nin şehri merkeze alan büyük faaliyetleri, rûhunu bu düşüncelerden almıştır. Şu anda şehre dâir dört büyük bilgi şöleninin hazırlıkları devam etmektedir.

Hülâsa, D. Mehmet Doğan demek, şahsiyete, medeniyete, dile, şiire, ahlâka, Türkçe'ye ve şehre dikkat kesilmek, onların hatrını ve asâletini yere düşürmemek demektir. Rahmet olsun Hocamıza.

ÇAĞDAŞ BİR ANKARA AHİSİ: D. MEHMET DOĞAN

ŞABAN ABAK / ŞAİR

Mehmet Doğan ağabeyi 1982'de Ankara Hukuk Fakültesi'ne başladığım günlerde tanıdım. Kızılay'da Hatay Sokak'taki Yazarlar Birliği Ofisi sadece yazarların değil; okuma yazmaya meraklı gençlerin de uğrak yeriydi. Büyük Türkçe Sözlük başta olmak üzere de Mehmet Doğan'ın son 40 yılda ortaya koyduğu eserlerinin yazılış ve yayınlanış süreçlerine şahit oldum diyebilirim.

Türkçe'ye, Türk milli kültürüne, Türkiye sınırları dışındaki Türk dünyasına, müziğimiz, folklorümüz, bayrağımız, milli marşımız gibi soyut-somut bütün Türk kültür unsurlarına Mehmet Doğan gibi aşkla bağlı bir Cumhuriyet Devri yazarı az bulunur. Sadece bağlı değildi, aynı zamanda bu alanlarla ilgili kesintisiz bir çalışma içindeydi. Hem kendisi çalışıyor, hem de TYB üzerinden ilişki içinde olduğu bütün sanat edebiyat çevrelerini bu milli konularda çalışmaya sevk ediyor, hatta yer yer ödevlendiriyordu.

BİR ÖMÜR MİLLETE HİZMET ETTİ

Millî marşımız İstiklâl Marşı başta olmak üzere, Mehmed Âkif'in, eserlerinin ruhuyla anlaşılması ve bütün bir milletçe benimsenmesi için hem kişisel olarak hem TYB Genel Başkanı sıfatıyla kıymetli çalışmalar yaptı. Yeri gelmişken Mehmet Doğan'ın Camideki Şair Mehmed Âkif adlı eserini özellikle öğretmenlere ve öğrencilere önemle tavsiye etmek isterim. Gene Doğan'ın İstiklâl Marşı - Bin Yılın Destanı adlı kitabını da bu bağlamda anmak isterim.

2004 yılında TYB'nin Genel Merkez Yönetimi'ne seçilmiştim. Herhangi bir başvurum ve talebim olmamıştı ancak yönetime Mehmet Doğan tarafından aday gösterilmiştim. Bu dönemde kendisini yakından tanıdım ve teşkilatçılığından, çalışkanlığından çok etkilendim. Gerçek bir Ankaralıydı. Selçuklu Devri Ankarasını bütün şahsiyetleriyle, anıt eserleriyle, mimarî mirâsıyla tanır, bilirdi. Cuma namazını dostlarıyla her hafta Ankara'nın 'ulu camii' de olan Ahî Şerafettin (Arslanhâne) Camii'nde kılmayı severdi.

Türk diline, Türk kültürüne ve bir bütün olarak Türk milletine ömrü boyunca hizmet ederek yaşadı. Eserleri ve mücadelesiyle yaşamaya da devam edecektir. D. Mehmet Doğan, Mehmed Âkif'in Ankara'da kaldığı ve İstiklâl Marşı'nı da yazdığı Karacabey Mahallesi'ndeki Taceddin Dergâhı'nı çok severdi. Milli Marşımızın yazıldığı bu binanın ve çevresinin harap olup gitmesini engellemiş, çabalarıyla buraların restore edilerek müzeye dönüştürülmesini sağlamıştır. Bugün Ankara'nın en sevilen, en çok ziyaret edilen Hamamönü semtini ve Taceddin Dergâhı'nın bu güzel hâlini Mehmet Doğan'a borçluyuz diyebilirim. Devlet büyüklerimizin de uygun görmesi ile kabrinin Taceddin Dergâhı'nda yapılmasına da şahsen çok sevindim. Allah rahmet etsin, makâmı yüce olsun.

YAŞADIKLARI, YAPTIKLARI, YAZDIKLARI İNSİCAM OLUŞTURURDU

COŞKUN YILMAZ / İSTANBUL İL KÜLTÜR MÜDÜRÜ

D. Mehmed Doğan 77 yaşında bu dünyaya veda etti. Bunun 40 senesine okur olarak aşinayım. 35 senelik kısmına da "tanış" olarak şahidim. Organizasyonunda görev aldığım, Vefa Yayıncılık'ın Kasım 1989'da düzenlediği "Sosyal Çözülmenin Dinamikleri" paneline davetliydi. Değer konuşmacılar Merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve Recai Kutan'dı. O günün şartlarında bu çok önemli bir kompozisyondu. Paneli düzenleyen ve yöneten üslup sahibi kalemi ve birikimine rağmen "uzleti kuşe"de ısrar eden Celil Güngör'dü. Bizi panel sonrasında tanıştırmış, uzun uzun sohbet etmemize imkân sağlamıştı. Meselelere yaklaşımı, duruşu, konuları ele alışı, nükteleri ile yazar Mehmed Doğan'ın çok ötesine geçmişti daha o gün. En çok dikkatimi çeken hususiyeti ise istikameti, fikri ve eylemi arasında kurduğu insicam, yani şahsiyetiydi. O günden sonra pek çok programda, ortamda, yayında beraber olduk. Zengin bir ortak hafıza ve hatıra iklimimiz oluştu. Öncelikli şahitliğim, ilk günkü izlenimimde yanılmadığımdır. İlgi alanlarım gereği, onun kültür ve düşünce hayatımızda yeriyle ilgili değerlendirmeye ağırlık vermem bekleniyor olabilir. Bu konularda söylenecek çok söz ve anlatacak hatıralarımız var. Ancak bana göre meselenin bu gibi şahsiyetleri değerlendirirken bam teli, "En çok dikkatimi çeken hususiyeti ise istikameti, fikri ve eylemi arasında kurduğu insicamı, yani şahsiyetiydi" cümlemde gizlidir. Bir yazarı, düşünürü güçlü, öncü ve faklı kılan hususiyeti budur, bu olması gerekir. En azından içtimai konumu itibariyle.

SON NEFESİNE KADAR AYNI ÇİZGİDE YÜRÜDÜ

Mehmet Abinin en çok bilinen eseri, özellikle o yıllarda, Batılılaşma İhaneti'dir. Bu eserinin muhtevası, yazıldığı zaman dilimi ve yazarının konumu dikkate alındığında toplumdaki tarih tasavvuruna katkısı daha iyi anlaşılır. İlk defa İlim ve Sanat Dergisi'nin hediyesi olarak ülke gündemine taşınan ve benim de o münasebetle tanıştığım Büyük Türkçe Sözlüğü'nün ve dil vadisinde yazdıkları onu Türkçenin Büyük Savaşçısı, Türkçeyi Savunan Adam ve Son Büyük Muhafızları'ndan kabul etmeyi zaruri kılıyor. Kurucusu olduğu ve ömrünün sonuna kadar el verdiği TYB'nin öncülüğü ise kurulduğu yıllar, beyannamesi ve faaliyetleri bir arada ele alındığında anlaşılabilir. Hepimizin hayatının merkezini hedef almasına rağmen, bugünlerde asırlarca önce yaşanmış ve unutulmuş bir hadise muamelesine tabi tutulan 28 Şubat'taki duruşu ve mahkemeleri de toplumun kültür ve fikir hayatına katkıları açısından ayrıca mutlaka değerlendirilmelidir.

Bir Mehmed Doğan geçti bu dünyadan. Son nefesine kadar çizgisinde yürümekten, mücadeleden, umut ve ufuk olmaktan vaz geçmedi. Yaşadıkları, yaptıkları, yazdıkları, konuştukları ve ameli arasında kuvvetli bir insicamı oluşturdu. Ve inanıyorum ki, sağlıkçı bir dostumun vefatının hemen öncesinde rüyasındaki vedalaşmalarından hareketle, bu dünyaya, geride bir ceketini bırakan insan kadar bile değer vermeden mütebessim bir şekilde veda etti.

Allah makamını âli, menzilini mübarek etsin.