Bir balon veya bir şeker cennete götürür mü?

''Ben bu hayatı ruhumuzu güzelleştirme, iyiliği yayma mücadelesi olarak görüyorum.'' düşüncesiyle İnsan İzi Derneği'ni kuran Umut Sarıkaya, ''Afrika, kendim için, bize gösterilen hayatın dışında yeni şeyler denemek, yeni şeyler söylemek için güzel bir coğrafya.'' şeklinde konuşuyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

"Rahmetli Ayşe Şasa'nın 'Kıyamet günü Yaratıcıya anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatabilmeliyim' sözü hayatımın büyük bölümünü karşılıyor." diyen Umut Sarıkaya, kurduğu İnsan İzi Derneği ile hayatı güzelleştirme ve iyiliği yayma mücadelesi veriyor. Sarıkaya ile bu mücadelesini ve neden özellikle Afrika'da çalışmalarını sürdürdüğünü konuştuk.

Umut Sarıkaya kimdir? Sizi tanıyarak başlasak söze...

İstanbul Şişli doğumluyum. Grafik tasarım mezunuyum. Tanıtım ve medya üzerine çalışan bir ajansın sahibiyim. Lise yıllarından beri ailenin, toplumun, modern sistemin bize deklare ettiği kalıba sıkışmak ve standart bir profile dönüşmek yerine insanî yardım faaliyetlerinde bulundum. Dünyayı sadece sabah 9 akşam 5 mesaisinden ibaret, ömrümüzü 20 yıl kredi ödeyerek bir ev sahibi olmak için geçirdiğimiz bir zaman dilimi olarak görmedim.

Afrika çok büyük bir kıta. Biz resmin ne kadarını görebiliyoruz? Neden bizim Afrika'ya ihtiyacımız var?

Sizin de dediğiniz gibi Afrika çok büyük bir kıta, sadece bir ülkeye veya birkaç resme bakarak bir profil çıkartmamız mümkün değil. Bugün Çad'a giderseniz farklı bir hikâye, Tanzanya'ya giderseniz farklı, Burkina Faso'ya giderseniz çok farklı bir hikâye görürsünüz. Rahmetli Ayşe Şasa'nın "Kıyamet günü Yaratıcıya anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatabilmeliyim" sözü hayatımın büyük bölümünü karşılıyor. Ben bu hayatı ruhumuzu güzelleştirme, iyiliği yayma mücadelesi olarak görüyorum. Afrika, kendim için, bize gösterilen hayatın dışında yeni şeyler denemek, yeni şeyler söylemek için güzel bir coğrafya. Türkiye'de Afrika ile ilgili ajitasyon üzerine kurulan kampanyalar, karşı tarafı rencide edici yaklaşımlar görüyoruz bu tarzı uygun bulmuyorum. Hepimizin bir yaratıcısı var, bugün iyiliği yaymak, götürmek çok kıymetli bir şey. Zaten dünyanın neresinde olursa olsun ihtiyaç sahibi birisine yardım ulaşacak. Biz istiyoruz ki bu bizim vesilemizle olsun, heybemize bu samimiyeti ve tebessümü dolduralım.

Afrika ile ilk karşılaşmanız ne zaman oldu? Nasıl bir tecrübeydi?

Sekiz yıldır Türkiye dışında uluslararası insanî yardım faaliyetlerinde bulunuyorum. İlk Afrika ülkem Somali olmuştu. Benim için çok zor bir yolculuktu. Hayatı ve insanı keşfetme noktasında çok önemli bir adımdı. İnsanın kendi yaşadığı hayat veya modern sistemin nasıl yaşaması gerektiğine dair dayatmalarından kaynaklı bir tecrübesi var. Bugün İstanbul'dan uçağa biniyorsunuz ortalama direk uçuş ise 7-10 saat aralığında uçup tek pisti olan genelde küçük bir havalimanına iniyorsunuz. Ülkeye yolculuk yaparken bambaşka manzaralar ve hikâyeler ile karşılaşıyorsunuz. Sonra diyorsunuz ki uçakta yemeğin, suyun, kahven her şeyin var ama uçaktan indikten sonra kırsala doğru gidiyorsun. Günü tek öğünle tek çeşit yemekle geçirip, elektrik olmayan bir köye konuk oluyorsun. Somali'de veya Çad'da gördüğüm manzaralar o kadar farklıydı ki not defterime hızlıca bir şeyler yazmaya başlamıştım. "Bir balon veya bir şekerin cennete götüreceğini hiç düşünmemiştim."

Hangi önyargılarınız kırıldı? Afrika'da neler öğrendiniz?

Aslında insanî yardım için gittiğimiz her ülkede, şahit olduğumuz her insan hikâyesinde umut dersleri alıyorum. Zaten ruhumuz bu dünyaya ait olmadığı için istemsizce hayatı sorgulamaya başlıyorsunuz. Hayatınızı bir daire karşılığında ipotek altına alan bankalardan veya dünyanın bizden istediklerinden uzaklaşıyorsunuz bir anda, bunların ne kadar anlamsız olduğunu fark ediyorsunuz. Mutluluğun, huzurun eşyaya ait olmadığını görüyorsunuz. Kendimizi kaybettiğimiz için bu arayışların çoğu eşyaya ait oluyor. Evlerimizin metrekareleri genişledikçe o ferahlık ruhumuza yansıyacak zannediyoruz ama duvarlar üstümüze geliyor. En iyi arabalara biniyoruz fakat hiçbir yere yetişemiyoruz sürekli bir koşturma yetişme veya dünyaya ait yeni bir eşya alma derdindeyiz. İnsan hayatın hızı içerinde kendi kabuğundan çıkmayınca göremiyor zannediyorum. Fakat başını bu ezberlerden kaldırıp farklı hikâyelere konuk olunca Twitter'da paylaştığımız Instagram'da denk geldiğimiz sözler insana daha farklı ve anlamlı gelmeye başlıyor. O yüzden şu söz düşünmeye değer diyorum; "Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."

Afrika hakkında ne biliyoruz? Ya da bize gösterilen Afrika ile sizin gidip, gördüğünüz Afrika aynı mı? Farklar neler?

Öncelikle Türkiye'de oluşan Afrika algısı genelde acınacak, insanların açlıktan öldüğü bir kıta. Yapılan kampanyalar, gösterilen videolar vs. Fakat Afrika yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından dünyanın en zengin kıtası diyebiliriz. Bugün altın, maden, elmas veya pamuk, kahve, kakao, ananas, kaju gibi önemli ham madde ürünlerinin kaynağı burası. Fakat Batı'nın sömürdüğü topraklar, o bölgelerde kurduğu denklemler Afrika'yı bugün bu hale getirmiş. Hayat her şeye rağmen orada da devam ediyor.

Hep yardımlar ve yoksulluk üzerinden bir fotoğraf var akıllarda. Ancak Afrika tersine dünyanın kaybettiği pek çok şeye sahip. Neler bunlar sizce?

7-8 yıldır Afrika'ya gidip geliyorum yüzlerce insanla tanıştım sarıldım, sohbet ettim, bir tanesi bile bana "Bütün imtihanlar bizi buluyor" diye bir serzenişte bulunmadı. Köye sadece bir su kuyusu açacağız, 300-500 kişi faydalanacak ve o suya ulaşmak için ciddi bir mesafe yürüyecek. Kimse bana benim evimde su yok demedi. Bu farklı bakış açılarını niye söylüyorum biliyor musunuz? Biz bu hayatta eşyayı, kendimizi, anı, insanı, dostluğu, birlikteliği, yaratıcıya teslim olmayı unutmuşuz. Dilimizde, söylemlerimizde hep kader var ama hayatımız bunun tam zıttı. Mevlana 'Farklı bir şey dene ve teslim ol' diyor. Bana çok anlamlı geliyor. Eşyada aradığımız mutluluğu, insanda aradığımız zaman dünyanın daha yaşanabilir bir hale geleceğine inanıyorum.

Afrika'ya yapılan yardımlar konusunda sosyal medyada kimi zaman çok yaralayıcı bir dil ve üslup kullanılıyor. Çok farklı kültürel kodlara sahip olmamıza rağmen neden batının 'dünyayı kurtaran beyaz adam' kalıbını kullanıyoruz?

Maalesef bundan ben de rahatsızım, hepimizin yaratıcısı var ve rızkın Allah'tan olduğuna inanıyoruz. Bazen o kadar farklı söylem ve ifadeler ile karşılaşıyorum ki çok üzülüyorum. Karşı tarafın insan olduğunu unutuyoruz veya daha fazla bağış almak için ajitasyon yapılması gerekiyor galiba. Buna karşı çıkıyorum biz hayatımızdaki bu yolculukta onların sayesinde kendimize bir iyilik yapıyoruz bunu yanlış bir noktaya çekmeye veya duyguları istismar etmeye kimsenin hakkı yok.

İnsan İzi Derneği nasıl kuruldu? Bu alanda çalışma yapan çok sayıda STK var. Onlarla işbirliği yapmak yerine neden yeni bir dernek kurdunuz?

Bizim logoları yarıştırma veya diğer STK'lara rakip olma gibi bir düşüncemiz yok ama rahatsızlıklarımız var. Biraz önce sizin ifade ettiğiniz ajitasyonlar, farklı yaklaşımlar veya benzer yardımların yapılması bizi harekete geçirdi. Biz daha çok dönüşüm projeleri ve Afrika'nın geleceği olarak gördüğümüz çocuklar üzerine çalışmak istiyoruz, tüm STK'lar ile de zaman zaman işbirliği yapmayı güçlerimizi birleştirmeyi hedefliyoruz.

Hangi bölgelerde ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Yeni bir Ramazan kampanyasından çıktık. Türkiye dahil 17 noktada Ramazan kampanyası yaptık. Afrika'dan Balkanlara kadar iyiliği ve bizlere ulaşan emaneti ihtiyaç sahibi ailelerimizle buluşturduk. Şimdi Kurban kampanyamıza hazırlanıyoruz ama devam eden projelerimiz de var; Güçlü Kadın, Güçlü Aile Kalkınan Afrika projemiz ile Afrika'da kadınları psikolojik ve gelir temini konusunda güçlendiriyoruz, Çocuklar bizim için çok kıymetli. Kırtasiye yardımlarından harçlıklarına, psikolojik desteklerine kadar elimizden geleni yapıyoruz. Su kuyusu, sağlık taramaları, nakdi yardımlar bir derneğin olmazsa olmazı zaten. Tüm bunların yanında iki yıldır devam ettirdiğimiz Afrika Çocuk Şenlikleri projemiz var. 2020 yılında Tanzanya'da 2021 yılında Burkina Faso'da gerçekleştirdik. Çoğunluğu yetimlerden oluşan çocukları otobüslerle şehir merkezine lunaparka getiriyoruz, lunaparkı tam gün onların hizmetine açıyoruz. Beraber oyunlar oynuyoruz, yemekler yiyoruz onlara hediye paketleri dağıtıp onlarla beraber unutulmaz bir gün yaşıyoruz. Bu projeyi Asya Çocuk Şenlikleri ve Ortadoğu Çocuk Şenlikleri olarak tüm kıtalarda yapmayı planlıyoruz. Daha birçok projemiz var, acil yardımlar, köy okullarının ihtiyaçları gibi. Türkiye'de şu anda ihtiyaç sahibi ailelerimizin hayatlarını kolaylaştırmak için beyaz eşya desteği gibi çalışmalarımız da devam ediyor. Yapacak çok işimiz var, iyiliği yayma ve yüzlerde tebessüm bırakmak için çalışmaya devam.