Bi' tır dolusu umut deprem bölgesinde

SosyalBen Vakfı'nın Mavi iş birliğinde hayata geçirdiği Umut Tırı, depremzede çocuklara eğitici ve öğretici atölye çalışmaları ile psikososyal destek sağlamak için yola çıktı. Tır, 23 Nisan'a kadar depremden etkilenen 9 ildeki 7-13 yaş aralığındaki çocuklarla bir araya gelecek.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Herkes el birliğiyle deprem bölgesindeki yaraları sarmaya devam ediyor. Elini taşın altına koyan kurum, kuruluş ve inisiyatifler, bölgenin bir an önce her açıdan toparlanması için var gücüyle emek sarf ediyor. Özellikle psikososyal çalışmalar iyiden iyiye hız kazanmış durumda. Sahada bu anlamda yerini alan ve bu taşın altına elini koyanlardan biri de SosyalBen Vakfı. 2013 yılında Ece Çiftçi tarafından kurulan vakıf, hazır giyim markası Mavi iş birliğiyle hayata geçirdiği Umut Tırı'yla deprem bölgesindeki çocuklarla buluşuyor. İlk atölyesini 5 Nisan'da Adana'da gerçekleştiren Umut Tırı, 23 Nisan'a kadar deprem bölgesindeki kentleri ziyaret ederek, eğitici ve öğretici atölyelerini 7-13 yaş aralığındaki çocuklarla buluşturacak. Resim, oyun, spor, icat, müzik, yaratıcı yazarlık gibi atölye çalışmalarıyla çocuklara psikososyal destek sağlamayı hedefleyen Umut Tırı'nın; Adana, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Adıyaman'ın ardından son durağı Malatya olacak.

KENDİ HİKÂYEMDEN YOLA ÇIKTIM

Biz de tırın Hatay durağında Ece Çiftçi ile bir araya geldik. Hem atölyelerde depremzede çocuklarla buluştuk hem de Çiftçi'ye birkaç soru sorduk. 16 yıldır sivil toplumun içinde olduğunu söyleyen ve Avrupa Konseyi'nin Gençlik Delegesi üyesi olan Çiftçi, "14 yaşında 'Ya bundan da bir iş mi olur?' dedikleri noktada ben tutkumun peşinden gitmeyi tercih ettim ve bu yolculuk öyle başladı." diyor. Ece Hanım hem kendi hem de SosyalBen Vakfı'nın motivasyonunu ise şöyle açıklıyor: "Kendi hikâyemden çıkan bir şey. Çünkü ben lisedeyken hiç başarılı bir öğrenci değildim. Fakat keman çalıyordum. Bir gün matematikten ödül alan arkadaşımla arka arkaya sahneye çıktım; keman çalmak için. Ve fark ettiğim şey şuydu, o da topluluk önünde bir şey yapıyor, o da alkışlanıyor, o da sahnede var olabiliyordu, ben de. Dolayısıyla farklı şeyleri yaparak aynı duyguları yaşayabiliyorduk. Kabul görmüş kalıpların içine çocukları ve gençleri soktuğumuz zaman sonrasında büyüdüklerinde de onlardan hayal kurmalarını, cesur olmalarını ve hata yapmaya açık olmalarını bekliyoruz. Oysa kendi parmak izini ve yetkinliğini keşfetmek deneyimle doğru orantılı. İnsan denediği bir şeyi isteyebilir, bilmediği, denemediği bir şeyi isteyemez, dolayısıyla ben soruyu biraz da oradan aldım. Çocukların sosyal becerileri üzerinden kendi parmak izlerini keşfetmelerini istedim. Çünkü klasik akademik performansta çocukları alkışladığımız şeyler ne yazık ki görüyoruz ki onlara ve topluma iyi gelmiyor. Bilirsiniz, bizde hayalleri gerçekleştirmek emeklilikten sonra başlıyor. Ama bu o kadar lüks bir şey değil. Ben de bu yolculuğa buradan yola çıkarak harekete geçtim. SosyalBen bir varış noktası değil, bir yolculuk meselesi. SosyalBen varmayacak; devamlı yolda olacak. Bugün de 10 yaşında bir çocuk."

DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARA SEKİZ TEMEL ATÖLYE

Ece Çiftçi, sohbetimiz sırasında SosyalBen'in ana faaliyetini ve Umut Tırı'nı şu sözlerle ifade ediyor: "SosyalBen, 7-13 yaş aralığındaki ekonomik anlamda dezavantajlı çocukları sekiz temel atölye üzerinden güçlendirip yönlendiriyor. Afet bölgelerinde ise durum biraz daha farklı. Atölyelerimizi bir araç olarak kullanıyor ve psiko-sosyal destek sağlıyoruz. Bizim de bölgeye inebilmemiz için 40 günün geçmiş olması gerekiyordu. AKUT ve temel ihtiyaçların karşılanmasının ardından; travmaların yükselmesi ve çocukların sosyal hayatlarında uyguladığı aktivitelerle birlikte psikolojik destek verebilmeyi amaçladık ve etkinliklerimizin tümü buna göre organize edildi. Bugün SosyalBen'i insanlara sorduğumuzda umutla birleştiriyorlar. Bugün buradayız ve Adana'dan Malatya'ya kadar depremin yaşandığı bütün rotada gönüllülerimizle ve ekibimizle çalışmalarımızı gerçekleştireceğiz. Ayrıca gönüllülerimizin belli eğitimlerden geçirildiğini de belirtmek isterim. Aralarında afet hazırlık eğitimi almayan kimse yok."