Beyazperdede Peru rehine krizi: Bel Canto

Ann Patchett'in, Bel Canto ismiyle yayımlanan romanı Paul Weitz imzasıyla beyazperdeye uyarlandı. Yaşanmış bir rehine krizini konu edinen film, oyuncu performanslarıyla hayal kırıklığı yaratsa da hikâyesiyle merak uyandırmayı başarıyor. Terim itibarıyla, İtalyancada “güzel şarkı söylemek” anlamına gelen Bel Canto, öyküsünün merkezine bir opera sanatçısının yaşadıklarını alıyor…

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

İsmi belirsiz bir Güney Amerika ülkesinde düzenlenen bir doğum günü partisine katılan Amerikalı soprano Roxanne Coss’un (Julianne Moore), bir grup isyancı tarafından rehin alınmasını hikâyeleştiren yapım kasıtlı olarak krizin yaşandığı coğrafyayı bulanık tutsa da, aslında 1996 yılında yaşanan Peru (Lima) rehine krizinden esinleniyor. 

YAŞANMIŞLIĞI ANLATIYOR

Lima’daki Japon büyükelçiliğinde Japon imparator şerefine düzenlenen baloya, 80’li yıllardan itibaren Peru’da etkin olan Marksist devrimci grup Tupac Amaru (MRTA) bir baskın düzenliyor ve cezaevindeki arkadaşlarının serbest bırakılması için, içlerinde Peru Dışişleri Bakanı ile çok sayıda büyükelçi ve iş adamının da olduğu üst düzey bir grup insanı rehin alıyor. 126 gün boyunca devam eden bu rehine krizi nihayetinde Peru özel kuvvetlerinin bir operasyonuyla sona erdirilse de aylar boyu dünya kamuoyunun gündeminde kalıyor. İşte yaşanmış bir olaydan hareket eden Bel Canto, gerçekte Japon imparator Akihito adına düzenlenen etkinliği, romanda ve dolayısıyla filmde Japon işadamı Katsumi Hosokawa’nın (Ken Watanabe) doğum gününe çevirirken, hikâyesine eklemlemek istediği romantik aşk sosunu da Amerikalı sopranonun varlığı sayesinde yapıyor. Nitekim zaman içerisinde Japon işadamı ile soprano arasında gelişen aşk, öyküyü besleyen tema olarak doğru bir noktada konumlanıyor. 

İNANDIRICILIKTAN UZAK

Filmin oyuncu seçimi ve yönetimi konusundaki başarısızlığı Bel Canto’yu alelade bir film olmaktan öteye geçiremiyor. Bilhassa Julianne Moore’un, bir soprano olarak inandırıcılıktan fersah fersah uzak oyunculuğu ve Hosowaka rolündeki Ken Watanabe’nin cansız performansı, karakterlerin aşkına ve hikâyeye olan inandırıcılığı zedeliyor. Yine de Bel Canto, temel karakter ve anlatım kusurlarına rağmen kendisini izletmeyi başaran ve finalde en azından hikâyesini toparlayabilen bir yapım.