GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Geleneksel kültürümüzün ortaoyunu ve meddah ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan gölge oyunu "Karagöz", ilk kez animasyon olarak beyaz perdeye yansıdı. Karagöz geleneğinin üç boyutlu animasyonla hak ettiği konuma yükseltilerek yaşatılmasının amaçlandığı filmde, zarif ve nükteli bir dille toplumsal hassasiyeti yansıtan bir hikâye anlatılıyor. Yönetmenliğini ve senaryosunu Murat Karahüseyinoğlu'nun üstlendiği filmin müzikleri anonim Karagöz müziklerinden derlenerek Gökhan Tamir tarafından yapıldı. Usta oyuncu ve seslendirme sanatçılarının katkı sağladığı yapımda Yetkin Dikinciler Karagöz'e, Altan Erkekli ise Hacivat'a ses verirken, Karagöz'ün karısını Nilgün Kasapbaşoğlu, Mestan'ı Mazlum Kiper, Tuzsuz Deli Bekir'i Selçuk Kıpçak, Cazu kızını Zeynep Önen, Cazu oğlunu ise Bora Sivri seslendirdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği, TRT ortaklığı ile Yedirenk İletişim tarafından hazırlanan animasyon 26 Ağustos'ta Türkiye'de 15 Eylül'den itibaren de Almanya, Hollanda, Fransa, Danimarka ve Azerbaycan'da vizyona girecek.
KÜLTÜRÜN HER RENGİNİ İÇİNDE BARINDIRIYOR
Bilal Arıoğlu / Yapımcı
"Medeniyetimiz sözlü kültüre dayanır. Bu kültürün önemli taşıyıcılarından biri de karagöz oyunlarıdır. Oyunlar eğlencelik olmasının yanında bize o dönemin yaşayışı, toplumsal ilişkileri hatta müzik anlayışı hakkında da ipuçları verir. Hayal perdesindeki suretler ibret ile mizahın bir arada bulunduğu yapay bir dünya kurar. Hayaliler (Karagöz oynatıcıları) vermek istedikleri mesajları veya eleştirilerini bu suretler üzerinden izleyenlere aksettirirler. Karagöz oyunları yüzyıllar boyunca 7'den 77'ye toplumun her kesimi tarafından izlenmiştir. Bir imbikten süzülürcesine oluşan kültürün her rengini içinde barındırır. Karagöz oyunları hakkında yapılan araştırmaların ortak noktası, bu oyunlarda gerçek hayattan kesitlerin olmasıdır. İzleyenler ise kendi hayatlarından birer parça bulduğu için, oyunlar bu kadar sevilmiştir." diyen yapımcı Bilal Arıoğlu, Karagöz'ün geleneksel mizah anlayışımızın bir parçası olduğuna dikkat çekiyor.
GELENEĞİ YAŞATMAK İÇİN YOLA ÇIKTIK
Yapımcı Arıoğlu, "Biz bu filmle hem geleneği yaşatmak, hem de yeni kuşakların Karagöz'ü bu şekli ile de tanıyıp sevmesini amaçladık. Klasik Karagöz oyunları daha çok yetişkinler üzerine kuruludur. Filmin senaryosu klasik karagöz oyunlarından ortaya çıktı. Toplumumuzda geniş izleri bulunan aşk hikâyeleri; Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre karagöz oyunlarına konu olmuştur. Karagöz oyunlarının biraz da mistik bir yönü vardır. Yesevi kültürüne dayanır. Biz de filmimizde bu ana çatıyı bozmadan animasyona yansıtmayı hedefledik. Animasyon dünyasında yakın zamana kadar, batıda üretilen karakterlerin alıcısı ve tüketicisi konumundaydık. Oysa kültürümüzde var olan karakterlerin üzerinden gidilerek önemli başarılar elde edebileceğimize inanıyoruz. Karagöz bu noktada günümüz sinemasının temel ögelerini içinde barındırmaktadır." şeklinde konuşuyor.
CANLILIK TAŞIYAN BİR HALK OYUNU
Senarist ve Yönetmenimiz Murat Karahüseyinoğlu gölge oyunları konusunda tecrübeli bir isim olduğuna dikkat çeken Arıoğlu, Karagöz'ün kültürel arka planına ilişkin olarak şunları söylüyor: "Modern kurmacanın ana unsuru olan çatışma kültürü karagöz oyunlarının da ana temasıdır. Okumuş yazmış tuzu kuru Hacivat ile okuması dahi olmayan ama arif ve hazırcevaplığı ile tanınan, kıt kanaat geçinebilen Karagöz arasındaki atışmalar oyunun temel kurgusudur. Karagöz oyunları her ne kadar geleneksel kültürün bir yansıması olsa da, tabiatüstü güçlere sahip Cazuları ile de bugünün bilim kurgu filmleri ile yarışabilecek yapıya sahiptir. İsmail Hakkı Baltacıoğlu, 'Karagöz Tekniği ve Estetiği' çalışmasında; Karagöz'ü 'ölü bir anane olarak değil, sonsuz bir canlılık taşıyan bir halk oyunu' olarak görmektedir. Perde ibret perdesidir. Bu kültür kaybolmayacağına göre karagöz de yaşayacaktır. Oyunun perde gazeli bunu ne güzel belirtir; 'Perdemiz, cihana türlü suret gösterir, fakat âriflere ibret göstericidir.' denilmektedir. Zaten hayal perdesinde Karagöz olan karakter, ortaoyununda Kavuklu ve 1970'li yıllardan itibaren de Kemal Sunal üzerinden sinemamızda Şaban tiplemesi olarak karşımıza çıkar."