Bergama Sunağı İstanbul'da yeniden canlandı

Cevdet Erek'in Arter'deki galeri mekânına özel tasarladığı Bergama Stereotip başlıklı çalışması Büyük Bergama Sunağı'nın mirasına işaret ederek karşımıza çıkıyor. Erek'in sesleri de içine dâhil ettiği deneyimlenebilir mekân çalışması aynı zamanda izleyiciye güçlü bir tarih okuması da sunuyor…

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Bergama Stereotip, Büyük Bergama Sunağı’nı yeniden yorumluyor.

Cevdet Erek’in Arter’deki galeri mekânına özel olarak tasarladığı sesli bir mimari yerleştirmeden oluşan Bergama Stereotip başlıklı çalışması, izleyicilerini bekliyor. Sanatçının Almanya’nın Bochum şehrinde ilk kez 2019 yılında sergilediği, ardından Berlin’deki Hamburger Bahnhof Müzesi’nin tarihi binasında gösterilen Bergama Stereo başlıklı yapıtının devamı ve bir varyasyonu niteliğindeki bu yerleştirme, hareket noktası olarak aldığı Büyük Bergama Sunağı’nın serüvenini yeniden yorumluyor. Erek, beyaz mermer kullanılarak inşa edilmiş antik sunağın yapısını soyutlayarak hoparlörler ve kasalarını da içeren bir ahşap yapıya dönüştürüyor. Yapıtın İstanbul’da aldığı Bergama Stereotip ismi, bir önceki versiyonun başlığını devam ettirip aynı zamanda ondan farklılaşıyor. Bergama Stereotip, Bergama Stereo’da da olduğu gibi, sesi, mimariyi ve tarihselliği merkezine alıyor. Bergama Stereotip’te gezinen izleyicinin hareketleri sonucunda farklı kombinasyonlarla işitilen sesler, her tekrar eyleminin bir başkalaşmayı da içerdiğini, değişim ve yenilik imkânının tam da bu başkalaşmada yattığını hatırlatıyor. Bergama Stereotip, şimdinin geçmişe bakıp onu baştan ele aldığı, dinlenebilir, bakılabilir, üzerinde yürünebilir ve hatta ritimleriyle dans edilebilir bir yapıya dönüşüyor.

TARİHTE İLİŞKİLER KURMAYI SEVİYORUM

Çalışmasını kendisiyle konuştuğumuz Cevdet Erek’in temel eğitimi aslında mimarlık ama o kendini mimar olarak tanımlamıyor: “Mimarlık hizmeti vermiyorum. Bu nedenle kendime mimar demek konusunda biraz temkinli davranıyorum. Ancak özellikle son 8-10 yıldaki yaptığım işlerde mimari taraf daha da ağır basmaya başladı. Hem fiziksel olarak hem de içerik itibariyle. Tam olarak mimarlık eğitimimden ya da o eğitimin sorgulamasından gelen donanımı kullanıyorum. Bergama Stereotip de benim için mimari bir iştir.

Bergama Stereotip, 9 Ağustos’a kadar Arter’de, Galeri 1’de ziyaret edilebilir.

Müzik bu sürece nasıl dâhil oldu?

Mimarlık eğitimi alırken daima müzikle ve müzik gruplarıyla uğraşan, mimarlık eğitiminden sonra da ses tasarımı ve ses mühendisliği eğitimine yönelmiş biri olarak kendimce bu ikisiyle uğraşmaya çalıştım. Sonradan direkt olarak bir araya gelmeye başladılar. Benim için ayrılmaz bir durumdalar.

İşinizde güçlü tarihi okumaları da var…

Mimarlık tarihçisi ya da sanat tarihçisi de değilim. Bu konularda da özel eğitim almadım. Ama tarih okumayı, tarihle ilgilenmeyi çok seviyorum. Bu projede, bundan önceki Venedik Bienali’ndeki projede ve bazı projelerimde odaklandığım dönemler var. Büyük bölümü bu topraklarla ilgili tarihler… Ama tarihin bazı bölümlerini okurken daha çok odaklanıp diğer bölümleri ise genelde göz ardı ediyoruz. Bazen çoğu insanın bir araya getirmeyeceği dönemleri bir araya getirmeyi ve aralarında bir ilişki kurmayı seviyorum. Bu proje de öyle bir şey var. Çoğumuz için geride veya turistik alanda kalmış bir tarih var. Yapmaya çalıştığım iş bu kentle, bugünle, bugünün müzik kültürüyle ama aynı zamanda ilkellikle, Almanya ile dünya savaşları arasındaki dönemle vesaire ilişkilendirmek ya da bunların arasında bir ilişki kurmak… Ama yine de kişinin deneyiminden daha sonra, birtakım motivasyonları yazmak ve paylaşmak şeklinde de görülebilir. Çünkü esere baktığın zaman broşürde yazan şeyleri görmek zorunda değilsin sadece. 

ANLAR VE MEKANLAR İÇİN SES TASARLIYORUM

Film müzikleri de yapıyorsunuz…

Evet, ikisi de mekân için ses tasarımı. Mekânın görselliğiyle ve zamandaki karşılığıyla ilgili, anlar ve mekânlar için ses tasarlamak aslında. Abluka ve Sivas’ın ses ve müzik bandıyla uğraştım. Film müziği yapma nedenim, bunları yapabileceğimi düşünen yönetmenlerin veya yapımcıların bana gelmesi ve benim de yapabileceğimi düşünüp evet demem. Yoksa sürekli böyle bir hizmet vermiyorum, yapmam da mümkün değil. Ama o konuyla bu yaptığım birbirine çok uzak alanlar değil. Buradaki iş çağdaş sanat alanında sergileniyor. Galeri var, bir müze var. Orada da sinema diye bir format var. Benim alanım yine mekânlar ve zamanların sesleriyle uğraşmak ve bir tasarım ortaya koymak.