Benden geriye sesim kalsın

EMİNE BIYIK

emine.biyik@aksam.com.tr

‘Model’ grubunun sesiyle büyüleyen vokalisti Fatma Turgut, müzik yolculuğuna ‘İlkbaharda Kıyamet’ adını verdiği ilk solo single’ıyla devam ediyor. “Söylerken sadece kalbimden değil, damarlarımdan aktı” dediği şarkısını melankolik buluyor. Vedaları hiç sevmiyor. İşte “Benden geriye bir tek sesim kalsın” diyen Turgut’un AKŞAM Cumartesi’ye anlattıkları…

İLK GÜNLER BİRAZ TEDİRGİNDİM

O kadar mutluyum ki ilk solo single’ım ‘İlkbaharda Kıyamet’ çok güzel tepikler aldı. Açıkçası ilk günler biraz tedirgindim. Çünkü model grubundan bağımsız bir şey yapmıştım. Hani evinizin şeklini değiştirdiğinizde gözünüz alışana kadar garipsersiniz ya, biraz buna benzer tepkiler bekliyordum “Neden böyle oldu?” diye… Neyse ki herkes çok sevdi… Önümde çok yoğun bir konser programı var, provalar son sürat devam ediyor. Sahnede daha güzel bir performans sergileyebilmek için yeni bir ekip kurdum. Şubat ayında yeni bir single daha çıkaracağım. 2017’nin sonbaharında Fatma

Turgut’un ilk solo albümü geliyor.

MELANKOLİ SONBAHARA YAKIŞIR

İlkbaharda Kıyamet Can’ın (Temiz) yaptığı bir şarkıydı ve kayıtlıydı. Benim ilk single’m olduğu için söylemiyorum ama o şarkıyı apayrı söyledim. Sadece kalbimden değil, damarlarımdan aktı şarkı. O yüzden Can’a “Abi bu şarkıyı istiyorum.

İlk solo çıkış şarkım olsun” dedim. O da verdi. Güzel şarkının zamanı yoktur ama melankolik şarkılar, vedalar hep sonbahara yakışır. Şarkının duygusunda hüzün de acı da keder de var ama verdiği en temel duygu ‘veda’… Dolayısıyla çok doğru bir zamanda ‘İlkbaharda Kıyamet’ dedik.

ANLIK DUYGULARDAN BESLENİYORUM

2017 sonbaharında çıkarmayı planladığım ilk solo albümüm için yeni yeni bir şeyler karalamaya başladım. Mesela Model’in albümlerinin şarkı sözlerini Can (Temiz) yazardı. Can’a yaşadığınız bir anıyı anlatırdınız o da o anıyı şarkı olarak geri verirdi size. “E bunu sana ben anlattım” derdim. “Sen yapamıyorsun, ben yapıyorum” diye dalga geçerdi benimle. Can etrafında olup biten yaşanan hikâyelerden besleniyordu. Ben özlediğim, ağlamaya ihtiyaç duyduğum ya da çok sevindiğimde şarkı yazma ihtiyacı duymadım henüz. Beni neyin beslediğini sorarsanız anlık duygular diyebilirim. Geçen gece yatakta bir sağa dönüyorum bir sola… Bir türlü uyku tutmuyor. Kalktım birine atmak üzere SMS yazdım. Ama göndermeyeceğimi bildiğim için söylemek istediğim her şeyi deftere karaladım. “Oh” deyip defteri kapadım. Ama hâlâ bakamadım. İki gün sonra açıp bakacağım buradan kesin bir şey çıkar diye…

ALDIĞIM HER KARAR BİR RİSK TAŞIYOR

Can (Temiz), Kerem (Sedef), Okan (Işık) ve ben işini çok seven ve sahiplenen insanlardık. Herkes işin bir ucundan tutardı. Biri fotoğraf çekimini ayarlar, biri klip çekimiyle ilgilenirdi falan… Şimdi her şey bana kaldı. Sahneden tutun da kartonetin üzerindeki yazı fontuna kadar her şeye ben karar veriyorum. Bir yandan çok zevkli ama bir yanda da çok yorucu… Aldığım her karar bir risk taşıyor. Bence böyle olması da gerekiyor. Çünkü aldığım bir kararın sonuçları olumsuzsa bir daha aynı hatayı yapmıyorum. “Tecrübeyle sabit, bu plan çalışmaz” diyorum.

BENi SESİMLE HATIRLASINLAR

Benden geriye sesim ve şarkılarım kalsın istiyorum. Bunu o kadar çok istiyorum ki o yüzden elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. İnsanlar beni sesimle hatırlasınlar. Düşünsenize Yavuz Çetin aramızdan ayrılalı 15 yıl oldu ama hâlâ radyolar onun şarkılarını çalıp sesini bize duyurmaya devam ediyor. Herkes onu saygıyla anıyor. İşte ben de böyle anılmayı çok istiyorum.

VEDA ETMEK ÇOK KORKUNÇ

Çok acayip bir şey söyleyeceğim ama veda etmeyi hiç sevmiyorum. Vedalar kötüdür. Bazen evime gelen dostlarımı bile yolcu etmek istemiyorum. “Abi ben kapıya kadar geçirmeyeyim sen kendin git” diyorum ya da yolcu ettiysem son görüşüm bu olmasın diye pencereye koşup camı açıp arkasından bakıyorum. Üzülüyorum. Veda etmek çok korkunç bir şey...  Tabii olması gereken vedalar da var. Onlar epey sancılı oluyor.

KÜÇÜKKEN ZEKİ MÜREN ŞARKILARI SÖYLERDİM

Küçükken her hafta sonu babaannemin yanına giderdik. Bu yolculuk 40-45 dakika sürerdi ve yolculuk boyunca sadece Zeki Müren şarkıları çalardı. İşte böyle Zeki Müren’in şarkılarını dinleye dinleye söyleye söyleye konservatuvar okumak istediğime kara verdim. Aileme söyledim. “Boş ver bizim gibi öğretmen ol” dediler. “İyi o zaman müzik öğretmeni olacağım” dedim. Sonra sınavlara hazırlık süresi, kurs derken 9 Eylül Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nün sınavlarını kazandım. Mezun olduktan sonra üç yıl Karşıyaka’da özel bir okulda müzik öğretmenliği yaptım. Bildiğim şeyleri birileriyle paylaşmayı çok seviyorum. Hâlâ görüştüğüm öğrencilerim var. Biri Viyana’da okuyor, biri güzel sanatlarda müzik okuyor. Bugün olsa yine seve seve yapacağım bir iş.