Bebekler kadar hızlı dil öğrenmek mümkün mü?

İki dile eşit olarak hâkim olunabilir mi? Sadece bir dilde kendini her şekilde ifade edebilecek yetilere sahip olmak değil, düşünce sisteminin o dile göre şekillenmesi, aksanının tamamen o dili anadili olarak konuşanlarla aynı olması için nasıl bir yol izlenmeli?

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Bu konu çoğumuzun kanayan yarasıdır. Eğer çok küçük yaştan bir dili öğrenmeye başlamadıysanız asla bebeklikten ya da çocukluktan maruz kalanlar kadar dile hâkim olamazsınız. Amerika'ya taşındıktan sonra özellikle bilingual yani iki dile de eşit hâkim olanların beyin değişimleri ve öğrenme mekanizmaları konusunda fazlaca okuma yaptım. Nörolojik anlamda bir kişinin iki dile eşit olarak hâkim olabilmesi için o kişinin bazı kaynaklara göre 14 bazı kaynaklara göre 12 yaşından önce öğrendiği ikinci dilin konuşulduğu ülkeye taşınması gerekir. Kendi kızımda yaşadığım bu süreçlerde(9 aylıkken ABD'ye geldi ve burada kreşe gitti. Daha sonra Türkiye'ye döndük. 11 yaşındayken tekrar buraya geldik. Ortaokulu burada bitirdi, liseye başlayacak) evde bile konuşurken özellikle bazı konularda Türkçe'de zorlanıp İngilizce'ye geçmesi, geceleri sürekli İngilizce sayıklamaları ve çok kısa sürede tüm aksan özellikleriyle tam bir Amerikalı gibi konuşmaya başlaması konuya olan merakımı iyice artırdı. Dilin birçok komponenti var. Bilingualizm denince kastedilen sadece bir dilde kendini her şekilde ifade edebilecek yetilere sahip olmak değil, düşünce sisteminin o dile göre şekillenmesi, aksanının tamamen o dili anadili olarak konuşanlarla aynı olması, zihnindeki düşünce akışının da o dilde gerçekleşmesini de içerir. Aslında bilingualizmin tam Türkçesi 'iki anadillilik' diyebiliriz. Yukarıda bahsettiğim şart olmadan bilingual olmak mümkün değil ama bilim insanları bilingualların beynini inceleyerek dil öğrenmenin daha kolay bir formülünü bulmaya çabalıyor. Journal of Experimental Psychology dergisinde bu yıl içerisinde yayımlanan çalışmada bilingualların öğrenme şekli erişkinlerde taklit edilmeye çalışılmış.

Bebekler dili farkında olmadan öğrenirler. Beyin gelişimi tamamlanmadığı için konuşulan sesleri zihin süzgecinden geçirip irdeleme, bir mantığa uydurma gibi gelişmiş bilişsel fonksiyonları kullanamazlar. Sesleri bir şekilde duya duya üzerinde düşünmeden, farkında bile olmadan öğrenirler. Erişkinlerde ise beyin gelişimi tamamlandığından mantık yürütme, ince detaylar üzerinde fazlaca düşünme gibi yüksek bilişsel fonksiyonlarını kullanırlar. Yüksek bilişsel işlevler, normal hayatta, okul ve iş başarısında, sorunlara pratik çözümler bulmakta çok önemlidir ve IQ'yu belirleyenlerdendir. Ama dil öğrenmede tam tersi etki yapar. Bunu düşünerek yorgun zihinlerin bu öğrenme biçimine yakın olarak davranabileceği hipotezini öne sürmüşler. Önceden başka bir aktiviteyle yorulmuş zihinlerin testte öğretilen uydurulmuş bir dile ait kelimeleri daha hızlı ve doğru öğrendiklerini saptamışlar. Burada etkenin, yorgun zihinlerin aynı bebekler gibi yüksek zihinsel yetileri kullanmadan öğrenmeyi tetiklemesi olduğunu düşünmüşler. Böylece zihinleri detaylara takılmadan aynı bir bebek gibi 'farkında olmadan öğrenme'ye açık hale gelebiliyor. Yine bu yılın başlarında bunu destekleyen başka bir çalışma daha yapılmış. Bu çalışmada da beynin yürütücü işlevleri ile ilgili alanlarına manyetik puls uygulayarak o bölgeler yorulmuş. Sonrasında bilinç dışı öğrenme deneyimin arttığı gözlemlenmiş. Peki bu yapılan çalışmalar bize neyi gösteriyor? Yeni bir dil öğrenmeye çalışıyorsanız, akşam eve yorgun argın geldiğinizde o dile ait bir podcast ya da video/film/dizi izlediğinizde, her ne kadar hiçbir şey anlamadığını düşünseniz de beyniniz sesleri tanımaya başlıyor ve bir şeyler öğreniyor. En azından uykuya dalmadan önce yarım saatinizi uzanırken bir şeyler dinleyerek geçirebilirsiniz. Dille ilgili çalışmalarınızı fark etmeden destekleyen bir şey yapmış olduğunuzu göreceksiniz.