Balkan Ninnisi'nin Jovanka'sı Merih Öztürk: Farklı kültürden bir karakter canlandırmak eşsiz bir deneyim

Balkan Ninnisi ile dikkatleri üzerine çeken genç oyuncu Merih Öztürk: ''Jovanka benim için çok özel bir karakter. Ortak duygular besledik, şekillendirdik. Senaryoyu ilk okuduğumda çok heyecanlanmıştım çünkü farklı kültürden ve farklı ağızdan konuşan bir karakteri canlandıracak olmak bir oyuncu için eşsiz bir deneyim. Bu yüzden kendimi çok mutlu ve heyecanlı hissediyorum.''

HÜSNA KÖŞGER / husna.kosger@turkmedya.com.tr

Merih Öztürk, TRT1'in yaz sezonunda ilgiyle takip edilen Balkan Ninnisi dizisinde Jovanka karakterini oynuyor. Dizinin çekimleri için Üsküp'te bulunan ve yoğun bir set programında çalışan Merih Öztürk ile Akşam Cumartesi için sohbet ettik. Henüz 6 yaşında oyunculuğa başlayan Merih Öztürk, Best Model'de de 2 kez derece elde etti. Börü 2039'da oynadığı Güney karakterinin ardından Balkan Ninnisi ile başrolde yer alan Merih Öztürk ile gelecek planlarını ve Balkan Ninnisi'ni konuştuk.

Adettendir öncelikle bir halini hatırınızı sormak isterim. Nasılsınız Merih hanım? Nasıl geçiyor Üsküp günleriniz?

Teşekkür ederim, iyiyim. Güneş yerinde her şey yolunda :) Uzunca bir süredir Üsküp'te yaşıyorum. Burayı çok sevdim ve mutluyum. Doğasının yeşili havasının maviliği bana huzur veriyor. Keyfim yerinde.

Börü 2039'da Güney olarak karşımıza çıktınız. Bugünlerde sizi Balkan Ninnisi'nde Jovanka karakterinde izliyoruz. İlk kez başroldesiniz. Duygularınızı paylaşmak ister misiniz?

Tabii ki çok mutluyum. Jovanka benim için çok özel bir karakter. Ortak duygular besledik, şekillendirdik. Senaryoyu ilk okuduğumda çok heyecanlanmıştım çünkü farklı kültürden ve farklı ağızdan konuşan bir karakteri canlandıracak olmak bir oyuncu için eşsiz bir deneyim. Bu yüzden kendimi çok mutlu ve heyecanlı hissediyorum.

Biraz Balkan Ninnisi'nden konuşalım mı? Elveda Rumeli sonrası seyirciyi yakalayan ikinci Balkan dizisi oldu. Hikayeyi nasıl tanımlarsınız? Merih'in gözünde Jovanka-Ertan aşkı nasıl bir konumda?

Balkan Ninnisi farklı milletlere mensup iki gencin sevdaları için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Jovanka hayata realist bakan, ayakları yere basan, hayatı seven bir karakter. Kendi idealleri var. Oyuncu olmak gibi bir hayali olan ve bunu gerçekleştirmek için emek veren ama zaman zaman engellerle karşılaşan, bunları aşmak için de yeni çözüm yolları arayan güçlü bir karakter. İmkânsız bir aşk hikayesi anlatıyoruz. Ertan'la karakterleri farklı da olsa çok ortak noktaları var. Bu onları birleştiriyor.

Balkan Türkleri değerlerine, adet ve göreneklerine sahip çıkmalarıyla ön plandalar. Dizi öncesi Balkan kültürüne dair bir bilginiz var mıydı? Yoksa özel bir araştırma içerisine girdiniz mi?

Daha önce Üsküp'te bulunmadım ama Makedonyalı çok sevdiğim bir arkadaşım sayesinde gelmeden önce buranın diline ve kültürüne hakimdim. O yüzden çok yabancılık çektim diyemem. Hatta tam tersine beni çok rahatlattı. Balkan yeşilini çok seviyorum. Kültürünü ve yemeklerini. Hep söylerim Balkanlar deyince benim aklımda yemyeşil doğa, renkli desenler ve hareketli müzikler canlanıyor. Müziklerine ve danslarına bayılıyorum.

Balkan aksanını çıkarmak noktasında zorluk yaşadınız mı?

Tabii ki farklı bir kültürle karşılaştığım için bir çok zorluk yaşadım. Ama adım adım atlatmaya çalıştım ve bu noktada elimden tutan sevgili Erman Saban oldu. Makedonya'ya gelmeden önce de telefon üzerinden görüntülü Makedonya ağzını çalıştık. Senaryoda her takıldığımız yerde yardım alıyoruz ama uzunca bir süredir burda olduğumuz için bir çok insanın konuşmasını dinliyoruz. Artık aksanı oturtmakta daha rahatız diyebilirim.

Üsküplülerin size yaklaşımı nasıl? Üsküp denilince neler geliyor aklınıza?

Tarih, hüzün, heyecan, mutluluk. Birçok hikâye var aslında her bir insanda. Makedon insanları hassas ve Türkiye'ye karşı duygusal bağları çok güçlü. Gençliğimin ufak bir bölümünde burada yaşadığım için çok mutluyum.

Özlem Türkad, Hakan Boyav, Erdal Özyağcılar gibi usta isimlerle aynı seti paylaşıyorsunuz. Böyle önemli isimlerle çalışmakla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Her biri çok özel karakterler. Onlarla böylesine güzel bir proje içinde bulunduğumdan dolayı şanslıyım. Sohbetlerini ve anılarını dinlemek çok keyifli oluyor. Sahnelerimiz de bir o kadar eğlenceli geçiyor.

Emre Bey ile çok güzel bir partner oldunuz. Enerjiniz ekrana güzel yansıyor. Bunu sette de iyi birer arkadaş olabilmenize bağlıyorum. Yanılıyor muyum?

Evet enerjimizle ilgili çok güzel yorumlar ve geri dönüşler alıyoruz. Emre iyi bir partner. Aynı zamanda iyi de bir arkadaş. Yoğun çalıştığımız zamanlarda çok yoruluyoruz. Böyle anlarda beni hem güldürüyor hem de oyunlarımızı yükseltmek için birbirimizi destekliyoruz. Bu güzel enerjiyi de ekrana taşıyabildiysek ne mutlu bize.

"RUHUMU OYUNCULUKLA BEDENİMİ OKUDUĞUM BÖLÜMLE DESTEKLEDİM"

Çerkessiniz, anneniz de Artvin Arhavili. İki farklı kültürde yetiştiniz. Jovanka da sizin gibi iki farklı kültürün içerisinde hikâyesini yaşayan bir karakter. Benzerlik görüyor musunuz Jovanka ile kendinizde?

Evet, baba tarafım Abhaz anne tarafım Laz. İki farklı kültürden bir çok şey öğrendim. Yemekleri dansları ezgileri bambaşka. Jovanka da bu yönüyle bana benziyor. Kendisi Makedon ama Türklerin de yoğunlukta olduğu bir bölgede yaşıyor. Bu yüzden her ne kadar Makedon olsa da insanlarından, yemeklerinden ve kültüründen pek ayrı kalamıyor. Şimdi bir Türk ailesiyle birlikte yaşamlarını devam ettirmek zorunda. Bu yüzden o kültürü de fazlasıyla gözlemleme ve yaşama şansı buluyor diyebilirim.

Henüz 23 yaşındasınız ama 6 yaşından bu yana oyunculuk sektörü içerisindesiniz. Bu kadar küçük yaşta mesleğe başlamak size neler kattı?

Evet çok küçük yaşlarda bu sektöre adım attım. İlk oynadığım proje Son Osmanlı Yandım Ali'ydi. Henüz 6 yaşımdaydım. Annem de gençliğinde bir çok kere bölüm oyunculuğu yapmıştı ve sektöre onun vesilesiyle girmiş oldum. Sonrasında çocuk oyuncu olarak ufak ufak reklamlarda, dizilerde rol almaya başladım. Çok kere hatırlıyorum; henüz 9-10 yaşlarımda sette dağda, köylerde çekim yapıp sabahlarken annem bir elinde battaniye bir elinde sıcak su torbası beni beklerdi. Sahne araları koşar üşüdüğümde ısıtırdı. O yüzden onun çok desteği oldu. 16 yaşımdan itibaren de profesyonel olarak oyunculuk eğitimi alıp bu yoldan ilerlemek istediğime karar verdim. Kamera önünde olmak beni mutlu ediyor.

Radyo TV Sinema ve Spor Bilimleri Fakültesi'nde akademik eğitiminizi tamamlamışsınız. İki bölümü aynı anda okumak zor olmadı mı? Bunun dışında oyunculuk eğitimi almış mıydınız?

Oyunculuk bana göre içten, ruhtan gelen bir duyguyla başlıyor. Evet hem Beden Eğitimi bölümü okudum hem de Radyo Televizyon Sinema. Ama iki mesleği de çok sevdiğim için iki tarafa da yetişmeye çalıştım. Bu benim zaman zaman çok yorulmama sebep oldu hatta son beş yılım hep yollarda geçti. Ama insan sevdiği şeylerle ilgilendiği zaman yaptığı, iş olmaktan çıkıp hayatının bir parçası haline geliyor. O yüzden ruhumu bir yandan oyunculukla beslerken bedenimi de okuduğum bölümle destekledim.

Anladığım kadarıyla spor, hayatınızın merkezinde yer alıyor...

Evet mental olarak ve bedenen çok rahatlatıyor. Bir süre tenisle ilgilendim.

"İNSAN YAŞARKEN ÇOĞU ZAMAN RESMİN BÜYÜK PARÇALARINI GÖREMİYOR"

Bir de Best Model süreciniz var. Üç kez katılmış ve iki kez derece elde etmişsiniz. O dönemden de biraz bahsedebilir misiniz?

İlk katıldığımda henüz 16 yaşımdaydım. Yüzüm ve fiziğim tam anlamıyla oturmamıştı. 17 yaşımda yeniden katılıp Gelecek Vaad Eden ödülünü aldım. 18 yaşımda tekrar katılarak Türkiye 3.'sü seçildim. Benim için güzel bir anı oldu. Bir süre modellikle ilgilendim ve hangi açılarımın daha iyi olup, nasıl poz verildiğini öğrendim. Bu oyunculuk için çok güzel bir fırsat aslında. Yüzünü ve bedenini doğru kullanmayı öğreniyorsun. Kamera karşısında postürünü düzeltiyor ve o açıları kullanabiliyorsun. O yüzden bana çok şey kattı diyebilirim.

Bu çok yönlülük seni yormuyor mu?

Şimdiye kadar her zaman kendi yolumu çizip hissettiğim doğru şeylerin peşinden gitmeye çalıştım. Bu yüzden dediğim gibi sevdiğim şeyleri yaptığımda bunların iş olmaktan çıkıp hayatımın güzel anıları ve anları haline getirdim. Tabii ki yoruldum, yoruluyorum. Ama geriye dönüp baktığımda çok güzel anılar biriktirdiğimi de görüyorum. Çünkü insan yaşarken çoğu zaman resmin büyük parçalarını göremiyor görse bile birleştiremiyor. Ama biraz vakit geçtiğinde ve dönüp baktığında kalbinin iyi hissettiren şeyler yaptığını görmek beni daha çok motive ediyor. Çok yönlü olmak çok şeyle ilgilenmenin insan empatisini geliştirdiğini de düşünüyorum. Bu yüzden sevdiğim tek bir işe odaklanmaktan ziyade birkaç işi birden yapmak daha çok hoşuma gidiyor. Yorulunca da köyüme gidip elime renkli kalemlerimi alarak bir şeyler çizmek beni dinlendiriyor.