Azez'de insanlar tutunacak bir dal arıyor

Yunus Emre Enstitüsü 60. kültür merkezini savaşın etkilerinin hâlâ devam ettiği Suriye Azez'de geçtiğimiz eylül ayında açtı. Orada insanların tutunacak bir dal aradığını ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmeleri için tüm dünyanın burada yaşananları görmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şeref Ateş, bu amaçla ‘Azez: Umudun Adı' belgeselini hazırladıklarını belirtti.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Türkiye’yi, Türk dilini, tarihini, kültürünü ve sanatını tanıtmak amacıyla kurulan ve bu doğrultuda beş kıtada faaliyet gösteren Yunus Emre Enstitüsü, yeni projelerle çalışmalarına devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde 2021 Türk Kültür Ajandası’nı yayınlayan Enstitü, yakın zamanda bir de Suriye Azez’de kültür merkezi açtı. Pandemi nedeniyle dünyanın dört bir tarafında eğitimleri ve etkinliklerini online sürdüren Enstitü, 2021 yılında da çevrimiçi faaliyetlerine odaklanıyor. Yurt dışında 60 kültür merkezlerinin bulunduğunu söyleyen Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş bu yıl; Buenos Aires - Arjantin, Abuja - Nijerya, Muskat - Umman, New Delhi - Hindistan ve Addis Ababa - Etiyopya olmak üzere beş yeni kültür merkezi açmayı planladıklarını aktardı. 2023 hedeflerinin yüz kültür merkezi olduğunu dile getiren Ateş, Türk kültürünü doğru kaynaklardan dünyayla buluşturmak istediklerini belirtiyor.

SAVAŞIN ETKİLERİNİ SİLMEK İSTİYORUZ

Savaşın izlerini silmek ve insan sevgisini yaşatmak gayretiyle Suriye'de faaliyetlerine geçtiğimiz eylül ayında başlayan Yunus Emre Enstitüsü, Azez’de kültür merkezi açtı. Buradaki halka yönelik Türkçe öğretiminin yanı sıra çeşitli kültür-sanat faaliyetleri de düzenlemeye başlayan Enstitü, bölge halkının neler yaşadığını tüm dünyaya göstermek amacıyla da “Azez: Umudun Adı” adlı bir belgesel çekti. Oradaki insanların hayata tutunacakları bir dal aradıklarını belirten Prof. Ateş, “Azez Kültür Merkezi ile savaşın olumsuz etkilerini hayatlarından silmeye çalışan Azez halkına; Türkçe öğretmek, kültür-sanat faaliyetleri gerçekleştirmek gibi birçok hedefimiz var. Savaştan çıkmış, kayıplar yaşamış, maddi manevi zor durumda olan bir halk. İnsanlar hayata tutunacak bir dal arıyor. Bölgede insanların en temel ihtiyacı olan ‘güvenlik’ Türkiye sayesinde sağlanmış durumda. Şimdi ise bir milletin gelişimi için en önemli unsurlardan birisi olan eğitim ihtiyacı geliyor. İşte Yunus Emre Enstitüsü de tam burada devreye giriyor.” şeklinde konuşuyor.

‘Azez: Umudun Adı’ belgeselinde yöre halkı ile yapılan röportajlara da yer verildiğini belirten Prof. Ateş, belgeselin yapılış amacıyla ilgili şunları aktardı: “Azez belgeselini yapmamızın en önemli sebeplerinden birisi Türkiye’nin bölgede yaptığı çalışmaların ülkemize doğru kaynaklarla ulaştırmak. Belgeselde yöre halkı ile röportajlar yaparak savaş sırasında ne kadar zor durumda olduklarını, Türk askeri ile rahata kavuştuklarını ve Türkiye’ye ne kadar minnet duyduğunu insanımıza da anlatmak istedik. Bizi belgeseli hazırlamaya iten bir diğer sebep Enstitümüzün bölgedeki özverili çalışmaları. Öğretmenlerimiz, zor şartlarda yüce bir amaç uğruna bölgede bulunuyor. Maalesef ki savaşın yıkıcı etkileri belirli bölgelerde devam ediyor. Şehrin gelişmesi, insanların en azından temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmeleri için tüm dünyanın burayı görmesi gerekiyor. Bu zorlu şartları Enstitümüz aracılığıyla dünyaya göstermek istedik.”

KÜLTÜR MİRASIMIZIN ALBÜMÜNÜ OLUŞTURDUK

Birçok kolda çalışmalarına devam eden Enstitü, Türkiye'nin kültür mirasının küçük bir albümü olarak tasarlanan Türk Kültür Ajandası’nın ikincisini de yeni yılın ilk günlerinde yayınladı. Gök rengi kapağı ve “Türk Musikisi” ana temasıyla basılan kitap; Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça ve Fransızca dillerinde hazırlandı. Dünya toplumlarının Türkiye'yi daha yakından ve doğru bir şekilde anlamasını sağlamak maksadıyla bu ajandayı hazırladıklarını aktaran Prof. Ateş, “Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümü nedeniyle ajandanın hemen başında Yunus Emre ve eserlerinin tanıtımına yer verdik. Türkiye’de temsilcilikleri bulunan diğer ülkelerin millî günleri, ülke ve bayrakları ile birlikte Türkiye’nin yurt dışında faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarının iletişim bilgilerini de ekledik. Ayrıca Türkiye’de öne çıkan festival ve kutlamalarını da yazdık.” diye konuştu.

YUNUS’UN SELAMINI TÜM DÜNYAYA İLETECEĞİZ

2021 yılı UNESCO tarafından Yunus Emre yılı ilan edildi. Bu sebeple Enstitü, Yunus Emre'nin felsefesini ve insanlığa katkısını bütün dünyayla paylaşmak amacıyla çeşitli faaliyetler düzenleyecek. Yunus Emre Divanı’nın incelenmesi ve Türkiye Türkçesi’ne aktarılması için çalışmalara başladıklarını aktaran Ateş, “Ayrıca Yunus Emre şiirlerinin felsefi açıdan incelenmesi için de bir proje başlattık. Yunus Emre’nin doğduğu Eskişehir’in Mihalıççık ilçesinde de Yunus Emre etkinlikleri düzenlenmeyi düşünüyoruz. Yunus’un gönüllere kazınmış, evrensel mesajlar taşıyan beyitlerini tüm dünyaya duyurmak için çeşitli etkinlikler de düzenleyeceğiz. Yine yurt dışı merkezlerimizde düzenleyeceğimiz çeşitli faaliyetlerle Yunus’un selamını tüm dünyaya ileteceğiz.” sözleriyle 2021 hedeflerini özetliyor.

TÜRKÇE’YE İLGİ ARTARAK SÜRÜYOR

Pandemide Yunus Emre Enstitüsü de faaliyetlerini dijital ortama taşıyarak bu süreçte bütün dünyaya ücretsiz Türkçe kursları verdi. 2020 yılında dünyada öğrenilen yabancı diller arasında Türkçe beşinci sırada yerini aldı. Salgına rağmen Türkçe öğretimine dünyanın birçok yerinden talep olduğunu belirten Prof. Ateş şu değerlendirmede bulunuyor: “Kültürden bilime, sanattan spora geniş bir yelpazede ve altı dilde eş zamanlı tercüme ile gerçekleştirdiğimiz programlarla 7’den 70’e her yaştan 4 milyonu aşkın katılımcıyla buluşma imkânı bulduk. Dünya genelindeki 60 merkezden Türkçe öğretimi alanında hizmet alan öğrencilerimizin yanı sıra kültür merkezimizin bulunmadığı ülkelerden gelen talepler için de yeni kurslar açtık. Özellikle Türk dizilerini takip eden Güney Amerika ülkelerinden olağanüstü talep geldi. Suudi Arabistan, Pakistan, Lübnan, Mısır gibi yakın coğrafyalardan gelen yoğun taleplerle birlikte İtalya, Fransa, Yeni Zelanda, İsviçre ve Kanada’dan ciddi sayıda başvurular aldık. Türk dünyasından da yüzlerce kursiyere ulaştık.”

Enstitü, uluslararası standartlarda hazırlanan "Yedi İklim Türkçe" gibi basılı materyalleri de dijital ortama taşıdı. "Türkçe Öğretim Portalı" ve Türkçe konuşma kulüpleri aracılığıyla binlerce kişiyi daha Türkçe’yle ve Türk kültürüyle tanıştırdı. Salgın sürecinde bir de yeni projeye imza attıklarını hatırlatan Ateş sözlerine şöyle devam ediyor: “Projemizin adı, Covidoscope. Sınırlı şartlar altında sanatın sürdürülebilmesi için üretilen yeni yaklaşımları ve çok farklı bakış açılarını buluşturduğumuz bu proje ile salgın döneminde oluşan ortak hafızaya kalıcı bir katkı sunmayı amaçladık. Yine bu süreçte Yunus Emre Enstitüsü tarafından yürütülen ve Avrupa Birliği ile Türkiye tarafından ortak finanse edilen AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Programı’nı tamamladık.”