Ayazini'yi tarihiyle keşfedin...

Afyonkarahisar'da, tarihi ''Frig Vadisi'nin kalbi'' olarak nitelendirilen İhsaniye ilçesine bağlı Ayazini Köyü yapılan restorasyon çalışmalarının ardından önemli bir turizm merkezi haline geldi. Keşfedilmeye hazır saklı bir cennet konumunda olan bu köyü Akşam Cumartesi için gezdim...

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Yapılan restorasyon çalışmalarıyla tarihi ve kültürel yapısı korunarak iyileştirilen AfyonKarahisar'a bağlı Ayazini Köyü binlerce yıllık tarihiyle keşfedilmeyi bekliyor. Geçen haftalarda Afyon İl Kültür Turizm Müdürü Mehmet Tanır Bey ile gezme fırsatı bulduğum bu gizli hazineden sizleri de haberdar etmek istedim. Afyonkarahisar Valisi Gökmen Çiçek ve İl Kültür Turizm Müdürü Mehmet Tanır şehrin tarihi ve kültürel kimliğini ortaya çıkaracak bir restorasyona imza atmış.

Ayazini'ndeki ilk yerleşim izlerine Höyücek Mevkii'nde rastlanmış. Buraya en erken Geç Kalkolitik Çağ'da, günümüzden 6 bin yıl önce yerleşildiği anlaşılıyor. İlk Tunç Çağı'nda ise yerleşmenin sınırlarının genişlediği tespit edilmiş. Ayazini ve çevresi, M.Ö. 750-696 yılları arasında, Anadolu'nun en önemli Demir Çağı krallıklarından biri olan Friglerin egemenliğinde ve Dağlık Frigya olarak isimlendirilen bölgede yer alıyor. Helenistik dönemde Büyük İskender'in ele geçirdiği bölge sonrasında İskender'in komutanları arasındaki mücadelelere tanıklık etmiş. Helenistik Dönem'i takip eden süreçte uzun süre Roma egemenliği altında kalmış. Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılması ile birlikte, M.S. 5. yüzyıldan sonra Anadolu'nun büyük bir kısmında olduğu gibi Ayazini'nde de Bizans egemenliği görülüyor. Bölgede özellikle bu dönemle ilişkili kaya mekânları, kilise ve şapeller dikkat çekiyor. Afyonkarahisar bölgesine Selçuklular Dönemi'nde, 1068 yılında Türklerin bir akın yaptığı biliniyor. 1176 yılında Miryokefalon Savaşı'nda bölge muhtemelen Türk egemenliğine geçmiş. Ayazini'nde Meryem Ana Kilisesi'ndeki Oğuz boylarına ait damgaların varlığı bu iddiaları güçlendiriyor. Afyonkarahisar Milli Mücadele döneminde 13 Temmuz 1921 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, Büyük Taarruz sonrasında ise bu işgalden kurtulmuş.

NEKROPOLİSLERDE FARKLI KÜLTÜRLER BİR ARADA

Afyonkarahisar'daki tarihi Frig Vadisi'nde bulunan Ayazini Köyü'nün kayadan oyma mezarları ve şapelleri tarih tutkunu turistleri cezbediyor. Ayazini Nekropolis alanları, günümüzde Ayazini Köyü'nün de yaslandığı kuzeydoğu-güneybatı aksında, yaklaşık 1800 m uzunluğunda, volkanik bir oluşum olan tüf kayalık yamaç üzerinde bulunuyor. Bazı yerlerde mezarlarla köy evleri iç içe geçmiş. Özellikle kayalık yamacın üst noktalarına yapılan evler zaman içinde antik dönem mezarlarıyla kaynaşmış ve ortaya farklı kültürlere ait izlerin bir arada görülebildiği antik ve modern doku çıkmış. Nekropolisin kullanım aralığı dikkate alındığında, en erken mezarların Frig Dönemi'ne ait olduğu, daha sonrasında ve Bizans dönemlerinde de kullanımının devam ettiği görülüyor. Bizans Dönemi'nden günümüze kadar mezarların bir bölümünün dönüştürülerek yaşam alanına çevrildiği anlaşılıyor.

KİLİSE VE ŞAPELLER AÇISINDAN ZENGİN

Çok sayıda kaya kilisesi ve şapeline sahip olan Ayazini'nin Bizans Dönemi'nde önemli bir merkez olduğu düşünülüyor. Kentte farklı büyüklüklerde toplamda yirmi beş adet kilise ve şapel bulunuyor. Doğu-batı doğrultusunda yerleştirilen kilise ve şapeller çoğunlukla Orta Bizans Dönemi'ne ait. Yapılar, halkın ibadet ettiği naos ile dini ayinin görevliler tarafından yürütüldüğü bema ve apsisten meydana gelmiş. Kutsal olan apsis bölümleri yarım daire formlu olup, ayinde kullanılan altar ile synthronon ismi verilen din adamlarının ayin sırasında oturdukları sekilere sahip. Kiliselerin birçoğunun tavanı Frig kaya mezarlarında da gördüğümüz tipte beşik çatı biçiminde işlenmiş. Kentin en önemli yapısı olan Meryem Ana Kilisesi Kapalı Yunan Haçı planlı olup, tüm apsis dış cephesinin işlendiği bir yapı olarak, Anadolu'nun ünik kaya kiliselerinden bir tanesi. Kilise ve şapellerin beden duvarları ve örtü kısımları kabartma, kazıma, kırmızı aşı boyası ve sıva üzerine fresko tekniğinde yapılmış duvar resimleri ile süslenmiş.

AVDALAZ KALESİ'NDE KAYBOLUN

Ayazini'nde bulunan yaşam ve günlük kullanım mekânları köyün batısında kalan ve kuzeydoğu-güneybatı aksında uzanan kayalık alanın birçok bölümünde toplanmış. Bu kaya oygu mekân mimarisi, mezarlar ve kiliselerle bir arada bulunuyor. Kayalık alanın en erken kullanımı Frig Dönemi'ne ait. Arkeolojik belgeler bu dönemde kayalık alanın mezarlık ve kutsal alan olarak kullanıldığına işaret ediyor. Sonraki dönemlerde işlevi değişerek, günümüze kadar tekrar tekrar kullanılmış. Ayazini ve çevresinde bulunan kaya mekânları daha çok yaşam ve günlük kullanım mekânları (depolama alanları ve ahırlar), kaleler, kutsal alanlar, sarnıçlar ve işliklerden oluşuyor. Bazı mekânlarda görülen birbirine kanallarla bağlı oyuklar, bunların şarap, sirke, pekmez gibi ürünlerin üretildiği işlikler olabileceğini düşündürüyor. Bu tür mekânların arasında en dikkat çekici olan Avdalaz Vadisi'nin girişindeki yüksek kayalığa oyulmuş üç katlı Metropolis yapı kompleksi. Söz konusu kaya yerleşmesindeki mekânlarda katlar arası geçiş basamaklarla sağlanmış. Ayazini'nin yaklaşık 1,5 km kadar kuzeyinde, bölgeye hâkim bir konumda yer alan Avdalaz Kalesi büyük bir ana kaya kütlesinin çok katlı olacak şekilde oyulmasıyla oluşturulmuş.

GELENEKSEL KÖY DOKUSU İLE DİKKAT ÇEKİYOR

Ayazini geleneksel köy dokusu ile de dikkat çekiyor. 19. yüzyılın sonundan itibaren şekillenmeye başlayan köy dokusu, 20. yüzyılda son şeklini almış. Bölgenin taş yatakları açısından zengin olması, aynı zamanda köy halkının bir dönem en önemli gelir kaynaklarından biri olan taş işçiliği, geleneksel mimarinin ana malzemesini de belirlemiş. Köyün merkezinde yer alan Ayazini Camii, 1959-1960 yıllarında yenilenerek kullanılmaya devam ediyor. Tek şerefeli minare gövdesi tuğladan yapılan caminin içinde ahşap malzeme de dikkat çekiyor. Burada geleneksel evler iki katlı olarak inşa edilmiş. Avlu diye isimlendirilen, ahşap iki kanatlı kapılarla girilen alt kat tek mekân olup, üst katın odalarını oluşturan bölüntü duvarları ahşap direkler ve kirişlerle taşınıyor. Ahır-samanlık gibi birimler genellikle evin ana kütlesinin dışında, hemen yakınında yer alıyor. Kişilerin statüsüne ve ihtiyacına göre ikiden beş, altıya kadar farklı sayıdaki odalar ortadaki salonun etrafına yerleştirilmiş. Odalarda ısınmayı sağlayan taş ocaklar odanın en özenli aksamı. Evler eskiden düz damlı iken sonradan çatı ile örtülmüş. Ayazini insanının misafirperverliğini yansıtan köy odaları günümüzde de kullanılıyor. Köyde her bir köşe başında bölgenin manevî mimarlarının medfûn olduğu türbeler yer alıyor. Ayazini'nin ortasından geçen ırmağa kurulmuş olan, kesme taştan inşa edilmiş iki gözlü köprü köyün iki yakasını birbirine bağlıyor. Köprünün yanında yer alan serenli kuyu sonradan makaralı sisteme dönüştürülmüş. Her ne kadar evlerin içine kadar sular getirilse de eskinin hatırasını yaşatmaya devam ediyor.

FRİGLERİ TANIYOR MUSUNUZ?

Hint-Avrupa kökenli bir Trak boyu olan Frigler, M.Ö. 12. yy başlarında Boğazlar üzerinden Anadolu'ya gelmiş, uzun bir süre boylar halinde yaşadıktan sonra, ilk kralları Gordios liderliğinde M.Ö. 750'li yıllarda başkentleri Gordion (Yassıhöyük) olan bir devlet kurmuşlar. Gordios'tan sonra başa geçen oğlu Midas ülkesinin egemenlik alanını Batı Anadolu kıyılarından Kızılırmak'ın doğusuna kadar uzatmış. Ancak Midas döneminde, göçebe Kimmer topluluklarının saldırılarına uğrayan Friglerin krallığı M.Ö. 696 yılı civarında sona ermiş, bu duruma dayanamayan kral Midas boğa kanı içerek intihar etmiş. Siyasi birliği sona eren Frigler bir süre daha varlıklarını sürdürmüş, kültürlerinin etkileri Frigya ismi verilen bölgenin çevresinde uzun süre devam etmiş. Oldukça geniş bir coğrafyayı kapsayan Frigya Bölgesi, İç Anadolu'da Kızılırmak'ın batısından, İç Batı Anadolu çevresine ve Göller Yöresi'nin kuzeyine kadar yayılmış. Afyonkarahisar'ın tamamı Frigya'nın sınırları içerisinde yer alıyor. Bu coğrafyada, özellikle kaya anıtları, kutsal alanlar ve mezarlıklarla karşımıza çıkan Frig varlığının en önemli örneklerinden bazıları, Aslantaş, Maltaş, Yılantaş ile beraber Döğer'deki Aslankaya ve Kapıkaya gibi anıtlar...