Ayasofya bütün mazlumların arzusudur!

Bestekâr Yücel Arzen, Ayasofya için yürekleri titreten bir esere imza attı. Arzen'in bestesi için yapılan klip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Ayasofya... Rüzgârlar essin kubbende hürriyetin. Ta ezelden sen bizimsin, biz de senin...” mesajıyla birlikte paylaşıldı...

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Ayasofya’nın camii olarak yeniden açılışı için bir eser besteleyen Yücel Arzen, Türkiye ve kardeş coğrafyalardaki heyecanı notalara taşıdı. Sözü ve müziği Yücel Arzen’e ait eser, dünyanın dört bir yanındaki Ayasofya özlemini dile döküyor. Kırgızca başlayan şarkı Boşnakça, Arnavutça ve Azeri Türkçesiyle devam ediyor. Kürtçe, Swaili dili ve Arapça olarak da seslendirilen eser Türkçe olarak son buluyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya hesabından paylaştığı şarkının klibi de kısa sürede binlerce beğeni aldı. Bestesi ile ilgili heyecanını Akşam Cumartesi eki ile paylaşan sevilen besteci “Ben böyle bir şarkının çıkış fikrini belki Necip Fazıl’ın ünlü “Ayasofya Konuşması”ndan, Büyük Doğu fikrinden, belki de Sezai Karakoç’un Toplam Doğu fikrinden aldım. Homeros’un İlyada’sından belki; çünkü orada da “toplam batı”ya karşı vatanını savunan “toplam doğu” fikri hep vardır...” diye konuştu.

Sözlerine “Biz mazlumlar birbirine bağlıyız. Kurtuluş için mazlum coğrafyaların aynı odakla birlikte hareket etmesi gerekir.” şeklinde devam eden Yücel Arzen, “Ayasofya bu odak, bu motivasyonun adıdır. Ayasofya’nın hürriyeti, Afrika’nın çöllerinde, Orta Asya’nın uzun düzlüklerinde, Mezopotamya’nın, Balkanların dağlarında... Mazlumlar coğrafyasında da hürriyetin adıdır.” dedi. İşte o bestenin arka planına dair merak ettiklerimiz ve Arzen’in cevapları...

Bir müzisyen olarak sizi Ayasofya için bir beste yapmaya, böyle bir çalışma yapmaya iten hissiyat neydi?

“Engellenmiş olmak”... Sınırlanmak, bana had, hudut çizilmiş olması, sınırlarımın başkalarınca çizilmiş olması belki. Ve “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!” inancı...

AYASOFYA DA BİZİ ALDI

Ayasofya, elbette aynı zamanda Ortodoks Hıristiyanların bilmem kaç yıl mabedi olmuş. Bizim İstanbul Müziğimizin üstadı (ustaların ustası) Zaharya’nın mabedi... Ama aynı zamanda minarelerinden (birbirine hiç benzemese de) okunan ezanlarıyla Hamamizade İsmail Dede’nin mabedi... İşte o yüzden “Taa... ezelden beri...” Sadece biz Ayasofya’yı almadık. Ayasofya da biz aldı... O yüzden “sen bizimsin, biz de senin”... Fetih budur işte... Kabul ettirmek değildir fetih! Kabul olunmaktır! Bu düşüncelerle Ayasofya vicdanı hür her kişinin kanayan yarasıydı. “Dı” diyorum; çünkü artık geçti.

Aydınlanma (rasyonalite) “tehlikesiz” hale getirmek istediği hemen her düşünce ya da kavramı “müzeleştirir.” Onu bir zaman’a hapseder. Günahlar dışında bir an’a ve dolayısıyla zamana hapsolmak İslamın zaman algısına ters. Ayasofya müze olamazdı. “Ben bir müze değilim” dedi 86 yıl ve ancak duyuldu sesi...

Bestede hangi temalar öne çıkıyor?

Hürriyet ve özgürlük ayrı eylemleri (fiil) olan ve birbirini karşılayamayan kavramlar. Hürriyet tek başına mümkün olamaz! Hürriyetimiz başkaların hürriyetine bağlı. Sadece bizim değil, onların da zincirlerinden kurtulma çabası gerekir. Esaretimizin zinciri dünyanın diğer mazlumlarına bağlı. Biz mazlumlar birbirine bağlıyız. Kurtuluş için mazlum coğrafyaların aynı odakla birlikte hareket etmesi gerekir. Ayasofya bu odak, bu motivasyonun adıdır.

Ayasofya’nın hürriyeti, Afrika’nın çöllerinde, Orta Asya’nın uzun düzlüklerinde, Mezopotamya’nın, Balkanların dağlarında... Mazlumlar coğrafyasında... Kurtuluş fikrinin coğrafyası olmaz. Dolayısıyla İslam coğrafyası yanlış bir tanımlama. İslam’ı bir zaman ve mekâna sığdıramazsınız. O bir kurtuluş çağrısıdır. Özellikle ve en çok da bu yüzyılda.

GÖZYAŞLARIYLA BENİ ARADILAR

Bu eseri Balkanlardan Türk ve İslam dünyasına, Afrika’ya kadar farklı coğrafya ve dillerde söyletme fikri nasıl oluştu?

Ben böyle bir şarkının çıkış fikrini belki Necip Fazıl’ın ünlü “Ayasofya Konuşması”ndan, Büyük Doğu fikrinden belki, belki de Sezai Karakoç’un Toplam Doğu fikrinden aldım. Homeros’un İlyada’sından belki; çünkü orada da “toplam batı”ya karşı vatanını savunan “toplam doğu” fikri hep vardır... Ama en çok “kurtuluş fikrinin” (İslam), coğrafya kaderini (İbn-i Haldun) kırma çabasına duyduğum ilgidir, bu şarkının ana fikri.

Şarkı tam olarak şunu söylüyor; “Yeryüzünün bütün mazlumları birleşin!”... Haydi kurtuluşa, haydi barışa... Toplanalım! Nerede mi? İşte “gökkubbemiz” Ayasofya!

Klip nasıl bir emeğin sonucu ortaya çıktı? Besteyi seslendiren kimler?

Yaklaşık bir aydır. Üzerinde çalışıyorum. Fikrime destek önce TMSF başkanın sayın Muhittin Gülal ve Dr. Alpaslan Baki Ertegin’e teşekkür ederim. Elbette Mustafa Şen’e... Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Sayın Prof. Dr. Fahrettin Altun’a özellikle teşekkür ederim. Ama asıl büyük teşekkür Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a olmalıdır. O paylaştı ve duyurdu sesimizi... Onun verdiği cesaretle artık susmayız...

Klip yayınlandıktan sonra nasıl geri dönüşler aldınız? Özellikle katkıda bulunan ülkelerde nasıl yansıması oldu?

Tabi paylaşım en tepeden, ses en yüksek yerden çıkınca herkes duyuyor. Öyle de oldu! Gözyaşlarıyla beni arayanlar var. Hepimiz özlemişiz birbirimizi. Şarkımız bunu yeniden bize hissettirdi. Bana destek veren bütün müzisyen arkadaşlarımı kucaklıyorum. Elbette onlarsız olmaz, olamazdı.