GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Fidan Sanat Vakfı tarafından bu yıl 8. kez düzenlenen "Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Festivali" başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün desteklediği festivale ilk gününde konuk olan Mısırlı belgesel yönetmeni Assaad Taha, Atlas 1948 Sineması'nda "İslam'ın Sanata Yansıması" başlıklı söyleşi gerçekleştirdi.
Sanatın insanı daha yüksek bir düzeye taşıdığını ve olumlu ile olumsuz olarak ikiye ayrıldığını belirten Taha olumlu sanatın iyi duygulara yer verdiğini buna karşılık olumsuz sanatın kötülükleri süsleyerek gösterdiğini hatta bunlara teşvik ettiğini söyledi.
Assaad Taha, güzelliği sevme duygusuyla yaratılan insanın yönelişinin olumlu sanattan yana olması gerektiğinin altını çizerek, sanatta iyi olanın devamının getirilmesinin önemini vurguladı. Uzun yıllar Türkiye'de de tartışma konusu olan "İslami sanat" kavramının doğru olmadığını söyleyen Taha, bunun yerine "insani sanat" ya da "temiz sanat" gibi tanımlar kullanılabileceğini kaydetti.
Taha, yapan kişinin Müslüman olup olmadığına bakmadan ahlaki değerlerin yansıtıldığı filmlerin değerine odaklanılması gerektiğini ifade etti.
SİNEMA FITRATA DÖNMEK İÇİN BİR FIRSAT
"Sanat vaaz verme minberi değildir." değerlendirmesini yapan usta yönetmen, "Ortak değerlerde de olsa direkt bir şeye çağırmaktan kaçınmalıyız. Seyirciler öğrenci değildir ve zevk almadan film izleyemezler." uyarısında bulundu. "İnsanî sanatlar sıradan insana hitap etmeli" diyen Taha, insanın fıtratına dönmesi için sinemanın büyük bir fırsat yaratabileceğine dikkat çekti. Taha, Türkiye'de sinemaya gönül vermiş, bu alanda eser vermek isteyen dindar kimlikli pek çok sanatçının kafa yorduğu meseleleri özetledi konuşmasında bir bakıma.
Özellikle 1990'larda varlık gösteren dini içerikli filmlerle birlikte senarist, yönetmen ve yapımcı olarak sinema sektörüne adım atan dindar sinemacılar nasıl adlandıracaklarından başlayarak, dil ve üslup konusunda da aynı soru ve sorunlar etrafında dönüp durdu.
Siyasal İslam söylemleri üzerinden dindar kesime baskı uygulandığı dönemlerde tek ifade aracı olarak sinema kullanıldı. Minyeli Abdullah, Yalnız Değilsiniz, Çizme, Ölümsüz Karanfiller, İskilipli Atıf Hoca gibi filmlerle resmi ideolojinin dindarlara uyguladığı baskılar, ayrımcılıklar ve yasaklar beyazperdeye taşındı. Ne ki bu türden yapımların çoğu ideolojik reflekslerle çekilmiş, tebliğ kaygısı güden yapımlardı ve bu yüzden de bu sinemamızdaki bu çizgi pek de uzun ömürlü olmadı. Son yıllarda sayıları artan sinema oluşumları, film festivalleri 'sinema' gözü ve bakışını ıskalamadan tam da Assaad Taha'nın söylediği ölçülerde iyiliği merkeze alan bir sinemanın temellerini atıyor.
FİLİSTİN FİLMLERİ SEYİRCİYLE BULUŞTU
Bu yıldan itibaren özel bir ülke gösterimini de programına dahil eden Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Festivali'nin ilk gününde Atlas 1948 Sineması'nda Nawras Abu Saleh'in "Alqeed", Wisam Al Jafari'nin "Ambience", Ameen Nayfeh'in "Interference", Ziad Bakri'nin "The Salt Fisherman" ve Anas al-Karmi'nin "100 Balfour Road" filmleri gösterildi.
Gösterim sonrası seyirciyle buluşan "Alqeed" filminin yönetmeni Nawras Abu Saleh, El Kik'in Filistin'i anlattığı için cezaevine alınmasıyla 95 gün süren bir açlık grevine girdiğini ve bu durumun filmine ilham verdiğini belirtti. Saleh, bu filmiyle Filistin sinemasından bir yapımın ilk kez Cannes Film Festivali'nde yer aldığını hatırlattı. Festivalle ilgili detaylı bilgi için "www.alemlererahmetfilm.com" adresi ziyaret edilebilir.