Aşk her şeyi fetheder

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR

aysun.yildiz@aksam.com.tr

Aşka inanır mısınız bilmiyorum ama onlar aşka yürekten inanan ve gerçek aşkın peşinden koşan kahramanlar… Her aşk unutulmazdır ama kimileri de vardır ki birer efsanedir. Hafızalarımızdan silinmeyen, yıllara meydan okuyan ölümsüz aşklar... Bu aşklar bütün bu hikâyelerle ve verdikleri derin mesajlarla tüm insanlığa yüzyıllar boyunca esin kaynağı olmuştur. Onların aşkı yaşanmıştır ama bitmemiştir. Çünkü “ayrılıklar da sevdaya dâhildir”… İşte hikâyeleriyle efsaneleşmiş o aşklar…

FRIDA KAHLO-DIEGO RIVERA

20. yüzyılın popüler ikonu, ressam Frida Kahlo, her ne kadar kabul etmese de sürrealist tabloları ve sancılı özel hayatıyla tanınır. Michalangelo olarak anılan Meksikalı  ressam Diego Rivera ile tanışır ve resimlerini ona göndermeye başlar. İkili aralarındaki güçlü çekime karşı koyamaz ve kendilerini aşkın kollarına bırakırlar. 21 Ağustos 1929’da evlenirler. Ama bu evlilik pek de güllük gülistanlık geçmez. Fırtınalı bir evlilikleri vardır. Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve art arda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ondan ayrılır. Ama iki ressam, daha fazla ayrı kalmaya dayanamaz ve bir yıl sonra yeniden evlenirler.  

Kerem ile Aslı 

Gerçek adı Ahmet Mirza olan Kerem, Islahan Şahının oğludur. Şahın hazinedarlığını yapan Ermeni Kesiş’in kızı Aslı’yla Kerem bir birini severler. Bunun üzerine Islahan, Kesişten kızını oğluna ister. Keşiş, Müslüman’a kız vermek istemediği ve bu dileği reddedemediği için zaman ister. Bu sırada karısını ve kızını alıp memleketten kaçar. Kerem, Aslı’yı bulmak için sadık arkadaşı Sofu’yla yollara düşer. Anadolu’nun birçok şehir, dağ ve yaylalarını gezer. Elinde sazıyla, diyar diyar dolaşan bir âşık olmuştur. Her gittiği yerde rastladığı kimselere, dağlara, taşlara, ırmaklara, dağlardaki hayvanlara saz çalar, Aslı’nın izini sorar, ona haber verenlerde olur vermeyenlerde... Yıllarca süren bu gurbet ateşinde pişe pişe olgunlaşır, keramet sahibi bir “Halk âşığı” olur. Tanrı onun her dileğini yerine getirir, önüne çıkan engeller kalkar, dağların karı, dumanı gider, ırmaklar geçit verir, beddua ettiği kimseler harap olur. Yıllarca kovaladıktan sonra Kayseri’de onlara yetişir. Bazı şehirlerde Kerem, Aslı’ya bir zaman kavuşur. Keşişten habersizce bir müddet birbirlerine sevgilerini anlatırlar, dertlerini dökerler. Sonunda Kerem Aslı’sının peşinden Halep’e varır. Halep Paşasına kendini sevdirir. Paşa, Keşişi tehdit ederek kızını Kerem’e vermeye razı eder. İki sevdalının nikâhları kıyılır. Fakat kötü ruhlu Keşiş onlara son fenalığı yapar. Kızına gerdek için sihirli bir gömlek giydirir. Bu gömlek son düğmesine kadar açılır, tekrar kapanır. Kerem sevdiğinin düğmelerini bir türlü çözemez. Yüreğinden kopup gelen ateşle yanar, kül olur. Kerem’in külleri dağılmasın diye bekleyen Aslı Han’ın saçları, küllerin içinde kalmış bir kıvılcımla tutuşur, iki aşığın ancak külleri birbirine kavuşur…

Kleopatra ve Marcus Antonius

Hayatı entrikalarla dolu olan Mısır Kraliçesi Kleopatra, âşık olduğu adam Jül Sezar’ın ölümünden sonra oldukça zor günler geçirdi. Sezar’ın ölümünün ardından Roma İmparatorluğu da doğu ve batı olarak ikiye bölündü. Roma’nın bölünmesiyle beraber Kleopatra’nın hayatı tamamen değişti ve Sezar’a duyduğu aşkın kat ve kat fazlasını duyacağı hayatının aşkı Marcus Antonius’la tanıştı ve bu aşk kraliçenin tarihte trajik sonlanan aşklardan biri oldu. Doğu bölgesi idarecisi olan Marcus Antonius, Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya âşık olur ve tüm sorumluluklarını bırakıp kendisini bu aşkın büyüsüne kaptırır. Büyük amcası Jül Caesar  tarafından evlat edinilmiş ve Sezar›ın öldürülmesinin ardından onun varisi olan Oktaviyus Caesar’ın Mısır’a girmesinden ve Kleopatra’ya karşı zafer kazanmasından sonra, başka bir yerde savaşta olan Antony, Kleopatra’nın öldürüldüğü haberini alır ve kendisini öldürmek ister. Hançerle kendisini öldürmeye çalışırken derin yaralar alan Antony, bu sırada Kleopatra’nın yaşıyor olduğunu öğrenir ve Kleopatra’nın yanına gitmek istediğini söyler. Antony, Kleopatra’nın kollarında can verir. Buna dayanamayan Kleopatra da kendisini zehirli bir yılana ısırtarak hayatına son verir. 

NÂZIM HİKMET-PİRAYE

Yüzyılın unutulmaz aşklarından biri de Nâzım ile Piraye’nin aşkıdır. Nâzım’ın duyduğu aşk o kadar büyüktür ki “Nazım’ın kalbinde ‘Piraye’ olmak” diye bir deyiş vardır. Fakat evlilikleri boyunca sadece dört-beş yıl birlikte yaşayabilirler. 13 yıl birbirlerinden uzakta kalırlar, sadece mektuplarda buluşurlar. Çünkü Nâzım cezaevindedir. Birlikteliklerinin büyük bir bölümü ayrılıktır. Elbette “Ayrılıklar da sevdaya dâhildir”. Nitekim Nâzım’ın ela gözlü Piraye’si, onu hapiste de yalnız bırakmamış, can yoldaşı olmaya devam etmiştir. Piraye, bir kadına yazılabilecek tutku dolu satırların yazılı olduğu mektupları tahta bir bavulda saklamıştır. Ama bu sevda, ne yazık ki mutlu sonla bitmemiştir. Bu aştan geriye şiirler ve mektuplar kalmıştır.

Leyla ile Mecnun

Leyla’yla Mecnun’un hikâyesi de diğerleri gibi imkânsız bir aşkın öyküsü. Mecnun, bir kabile reisinin Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla’yla tanışır. Dolayısıyla çok küçük yaşta birbirlerine âşık olurlar. Leyla’nın annesi birbirlerine gösterdikleri ilgiyi fark edince, iki genci statü farkından dolayı uzaklaştırmak ister ve böylece görüşmeleri engellenir. Mecnun, buna dayanamaz ve Leyla’nın aşkı yüzünden kendisini çöllere vurur, aklını yitirir. Akıl kaybından dolayı ona Mecnun derler… Mecnun Leyla’yı almak ister fakat Leyla’nın babası bu sefer de Mecnun’un akıl sağlığını yitirmesini öne sürerek evlenmelerine izin vermez. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ’ yı İbn-i Selâm isimli zengin biriyle evlendirir. Leyla, Mecnun’un hasretine dayanamaz ve hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnun, Leyla’nın ölüm haberini öğrenir ve mezarına gidip ağıtlar yakar… 

HÜRREM SULTAN-KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Kanunî Sultan Süleyman’ın kalbini, entrikaları, zekâsı ve cesaretiyle ün salmış Hürrem Sultan fethetmiştir. Kanuni, Hürrem’i gördüğü andan itibaren ona âşık olmuş ve gözü ondan başkasını görmemiştir. Sultan Süleyman’ın aşkı o kadar büyüktür ki Hürrem’in kollarında hayata veda edene kadar da bu aşk sürmüştür.