Asayişten film setlerine

Aynı zamanda bir polis memuru olan genç yönetmen Tunahan Kurt, çektiği kısa filmlerle hem çok önemli sosyal konulara değiniyor hem de bu konular uluslararası film festivallerinde ödülle tescilleniyor. Kendisinin asayişten film setlerine uzanan yolculuğuysa tüm meslek gruplarına ilham olacak cinsten...

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Çektiği kısa filmlerle dünyanın en önemli film festivallerinde yarışmış ve ödüller kazanmış, polis memuru Tunahan Kurt ile tanıştırmak istiyorum sizi. Evet, kendisi Kars İl Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yapıyor. Aynı zamanda birbirinden ilginç hikâyeler anlattığı başarılı kısa filmlere imza atıyor. Örneğin, 26. Adana Altın Koza Film Festivali’nde izleme şansı bulduğum Tahta Kurusu adlı filmi 2019 yılında en çok ödül alan beşinci kısa film olarak tescillendi. Film, Amerika’da düzenlenen 7. Seattle Türk Filmleri Festivali ile Kanada’da düzenlenen Vancouver Türk Filmleri Festivali’nde “En İyi Film Ödülü”ne layık görülürken, aynı zamanda Boston Türk Filmleri Festivali, Fiorenzo Serra Film Festivali, Londra Lift-Off Sessions Film Festivali’nde yarıştı ve yabancı sinemaseverlerin karşısına çıktı. Kendi sinema dilini ‘gazetelerin 3. sayfa haberlerinde renksiz, büyük puntolarla yazılmış insan hikâyelerini yeni sinemasal tekniklerle anlamak üstüne kurulu’ olarak tanımlayan Kurt için geleceğin ‘Polisiye filmlerin ustası’ demek çok da yanlış olmaz çünkü kendisi şu an üzerine çalıştığı hikâyelerin onu gösterdiğini söylüyor. Sokak Köpekleri isimli bir uzun metrajlı filminin hazırlığında olan Tunahan, şu an Emniyet Teşkilatı’nın sanat ve sanatla uğraşan personeline özellikle sahip çıktığını ve elinden geldiğince bu mesleğe hizmet etmek istediğini söylüyor: “Umarım 10 yıl sonra 3. uzun metraj filmine hazırlanan Polis Memuru Tunahan Kurt olabilirim. Bu noktada bana vermiş olduğu destekler için Kars İl Emniyet Müdürümüz Sayın Yavuz Sadıç’a sizin aracılığınızla teşekkürlerimi iletmek isterim.”

BİR ARKADAŞIMI ETKİLEMEK İSTEMİŞTİM…

Kurt sinemanın nasıl hayatına girdiğini şöyle anlatıyor: “Üniversite yıllarında izlediğim filmlerin bazılarını beğenmiyor ve ‘ben olsam daha iyi hikâye yazar daha iyi bir film çekerim’ diye içimden geçiriyordum. Bu duyguyla 2007 yılında bir arkadaşımı etkilemek için emanet bir kamera ve tripod ile bir kısa film çalışması yaptım ama film o kadar kötü oldu ki, cesaretimi tekrar toplamam 3 yıla yakın bir zaman aldı. Çünkü bu filmde sinema adına var olması gereken hiçbir şey yoktu. Kendi içimde şöyle bir kanaate vardım: Film yapmak için çok zengin ve çok iyi eğitim almak gerekti ama ben Adana’nın en büyük gecekondu mahallesi olan Kiremithane’de büyümüştüm. Bu mahallede büyüyenler ne çok zengin olur ne de çok iyi eğitim alırdı.” 

Tahta Kurusu, adlı kısa filmde Erkan Can rol alıyor.

POLİS OLUR OLMAZ KENDİME KAMERA ALDIM

Genç yönetmen polis olmaya nasıl karar vermişti peki? Kendisinden dinliyoruz: “Üniversite bitmiş ve mahalleye geri dönmüştüm. Birkaç yönetmene sosyal medya üstünde mesajlar attım ama herhangi bir dönüş alamadım. Aileme sinemaya olan bağımdan bahsettim ama bu onların çok ilgisini çekmedi. Çünkü onların hayali bir an önce devlet memuru olmam ve onları gururlandırmamdı. Yani sinemaya dair hayallerimden başka bir şey yoktu. Bu arada polislik sınavları açıldı ilk başlarda çok aklımda olmasa da sınav yaklaştıkça heyecanlanmaya başladım. Her zaman saygı duyduğum teşkilatın bir parçası olma fikri beni fazlasıyla mutlu etti. Hem polis olabilirsem kendime ait iyi bir kamera alabilir ve tekrar deneyebilirdim. Ben de öyle yaptım. Kutsal üniformayı üstüme geçirdim ve gittim kendime bir kamera aldım.”

BU MESLEĞE BORCUM VAR…

Merak ediyorum, ‘keşke polisliğe hiç girmeseydim’ dediği oldu mu? Tunahan bunun zor bir süreç olduğunu söylüyor: “Mesleğimi en iyi şekilde yapmaya çalışan bir polis memuruyum. Ama film üretmek de mesai isteyen bir iş. İşte ben herkesin dinlendiği, sosyalleştiği zamanlarda hayallerime ulaşmak için sosyal intiharlar yaşayıp evde mesai harcayan bir sinema sevdalısıyım. Sinema da polislik gibi bol bol fedakârlık istiyor. Bunu aklımdan dahi geçirmedim. Polislik benim maneviyatım, beni besleyenim, doyuranım. Bu mesleğe benim bir borcum var ve elinden geldiğince bu borcu ödemek istiyorum.” Polislik işlevi gereği tüm dünyada olduğu gibi toplumumuzda oldukça sert ve eril olarak algılanan bir meslek. Ancak Tunahan, bu profili sanatıyla adeta alt üst ediyor: “Festivallerde polis olduğumu öğrenen izleyiciler çok ayrı bir ilgi gösteriyor. Bunun nedeni iyi ya da kötü kafasında bir polis profili oluşturması. Sonra o profiller, kalıplar veya ön yargılar yıkılmaya başlıyor. İşte bu durum mesleğim ve kendi adına yaptığım belki de en büyüt hizmet. Evet, her gün iki mesleği de en derin duygularla yaşayan birisiyim. Polislik bize Şehit Fethi Sekinler, Gülşah Gülerler, Ahmet ve Mehmet Oruç kardeşlerden emanet kaldı. Ben bu emanetin bir taşıyıcısıyım.”