Asalak kelimeler sardı dört yanımızı

Güzel konuşma ile ilgili ciddi problemlerimiz var. Konuşurken sürekli 'ııılıyoruz', 'aynen' gibi asalak ve yutan kelimeler gündelik dili sevimsizleştiriyor. Üstüne bir de plaza dilinden sirayet eden yüklem israfı 'yapıyor olmak, giriş yapmak' gibi tamamlamalar eklenince tahammül sınırları zorlanıyor. Peki, çare ne? Diksiyon eğitmeni Seher Aydın Yıldız'a konuşma bozukluklarımızı ve güzel konuşmaya neden ihtiyacımız olduğunu sordum.

Akşam Cumartesi

Güzel konuşma ve diksiyon bilmek seslendirme yapanlar, ekrana çıkan spiker ve kalabalıklara hitap edenler için gerekli zannedilir. Oysa hem gündelik hayatta hem de sosyal medyada doğru bir diksiyona sahipseniz sağlıklı iletişim kurabilmek daha da kolaylaşır. Tam da bu yüzden artık pek çok meslek sahibi, kişisel gelişim planlarına diksiyon eğitimini de dâhil ediyor. Şimdilerde sosyal medyada online diksiyon eğitimi veren çokça hesaba rastlamak mümkün. Ancak bu konuda ilk adımı atanlardan biri Seher Aydın Yıldız.

İletişim Fakültesi'ndeki öğrencilik yıllarında diksiyon eğitimi konusunda kaynakların çok sınırlı olduğunu ve birkaç özel kurs dışında eğitim alma imkânı bulunmadığını fark eden Yıldız, 2017'de açtığı sosyal medya hesabı ile 7'den 77'ye diksiyon eğitimi vermek üzere yola çıkmış. Özellikle eğitimcilerin ve hukukçuların bu eğitimlere ilgi gösterdiğini anlatan Yıldız, pandemi sürecinde eğitim taleplerinin daha da arttığını anlatıyor. Diksiyon eğitiminin öğrencilik yıllarında hayli yüksek maliyeti olduğunu söyleyen Yıldız, bu sebeple

"Ben cömertçe öğrendiklerimi anlatacağım ve bunu herkesin anlayacağı bir dille anlatacağım." düşüncesiyle hareket ediyor. Eğitimlerde teknik terimler kullanmak yerine anlaşılır olmayı tercih edişinin nedenini ise şöyle açıklıyor: "İnsanların hatırlamaya çalışmaları gerekmeyen kelimelerle boğumlanma, artikülasyon gibi teknik terimleri hiç kullanmam. Daha anlaşılır bir anlatım dili tercih ediyorum çünkü beni 7 yaşındaki biri de 70 yaşındaki biri de anlasın istiyorum. Güzel konuşmak herkesin ihtiyaç duyduğu bir şey. Genelde bu belli bir kitlenin elindeydi. TRT spikerlerine has bir yetenek gibi görülüyordu. Öyle hissettiriliyordu. Neden bu bilgiler ulaşılır olmasın ki diye düşünüp böyle bir sayfa açtım." Diksiyon öğrendikten sonra günlük hayatta spiker gibi konuşulmasının da doğru olmadığını hatırlatan Yıldız, "Spiker gibi konuşmak sadece stüdyoda, ana haber sunarken gereklidir. Günlük dilde böyle bir şey yok zaten." diyor.

GÜZEL KONUŞMAK ÖZGÜVEN KAZANDIRIYOR

Güzel konuşmanın insanla iletişim kuran herkesin çok işine yaradığının altını çizen Yıldız, "Özellikle öğretmenler, avukatlar, hâkimler, doktorlara eğitim veriyorum. Psikologlar da var mesela. Çünkü herkes kendini ifade edebilmeyi çok önemsiyor. Özellikle de sosyal medyada herkesin aktif olduğu bir çağda. Çünkü karşı tarafı etkilemek istiyor. Biz aslında etkileme yöntemlerini anlatmıyoruz. Olması gerekeni anlatıyoruz. Güzel konuşmayı öğrendikçe kendilerine güvenleri artıyor ve sözünü dinleten bir kıvama geliyorlar." şeklinde konuşuyor.

"En çok rastladığınız konuşma bozuklukları ve hatalar neler?" diye soruyorum. "Iııı lamak. Bu işin eğitimini verenler bile ııı lıyorlar. Benim diyen seslendirme sanatçıları, TRT spikerleri, video karşısında ya da prompter karşısında değil ama bir sohbet esnasında ııı'lar havalarda uçuşuyor. Yemek yerken ağız şapırdatmak neyse konuşurken ıııııı'lamak da aynısıdır. Ama birçok kişi onu duymuyor. Iııı'lardan kurtulduğunda birçok kişinin çok daha etkili konuşacağını düşünüyorum." cevabını veriyor.

Bunun sebebi ise bir nevi alışkanlık Seher Aydın Yıldız'a göre. Çocukluktan itibaren sürekli ııı'layan kişiler muhatabımız olduğu için anne babamız, öğretmenlerimiz nasıl konuşuyorsa bize de öyle yansıyor. O yüzden bunun bir konuşma bozukluğu olduğunun farkına varmıyoruz. Okullarda da güzel yazı dersi var ama güzel konuşma dersi yok ne yazık ki. Bu yüzden yetişkin olduğumuzda aynı hataları devam ettiriyoruz. Hazırlıksız konuşma tecrübesine sahip olmamak, gelecek soruya hemen cevap verememek, pratik düşünememek, zaman kazanmak için ııı'ya, yani'lere, hani'lere, ondan sonra'lara sığındığımızı belirten Yıldız, konuşan kişinin zihninde düşünürken boşluğu doldurmak için bu refleksi gösterdiğini söylüyor. Çözüm ise basit: o boşluğu sessizlikle doldurmak. "Sessiz kaldığımız zaman zaten karşı tarafın ilgisini çekiyoruz."

'AYNEN' KELİMESİ VİRÜS GİBİ...

"Kelime sayımız azaldı bu ne kadar etkiliyor konuşmamızı?" sorumun cevabı ise çok net.

"Az kelime ile konuştuğumuzda kendimizi ifade edemiyoruz. 'Aynen' bir virüs gibi zaten. Öğrencilerime 'aynen'i dilden atacaksınız diyorum. Hiç kullanmamaya alışın. 'Aynen'siz de yaşanıyor. Ben senelerdir kullanmıyorum. En az 10 senedir 'pardon' kelimesini de kullanmıyorum. Yutan kelime diyorum ben bunlara. 'Pardon' neyi yutuyor? 'Afedersiniz', 'özür dilerim', 'kusura bakmayın', 'müsaade eder misiniz', 'geçebilir miyim', 'izninizle', 'bakar mısınız' gibi birçok kelimeyi yutuyor. 10 kelime yerine bir kelimeye sığınırsak ve bunu birden fazla kelime için yaparsak zaten kelime dağarcığımız az. Kullanmadığımızda varolanı da unutuyoruz."

Son zamanlarda hepimizin en çok rahatsızlık duyduğu dil yanlışı olan ikili fiil kullanımının ise plaza dilinin devamı ve yansıması olduğunu söylüyor Seher Aydın Yıldız. "Giriş yapmak çıkış yapmak, yapıyor olmak, bekliyor olmak gibi kullanımlar o kadar da yaygınlaştı ki. Birçok kurumsal firmanın müşteri hizmetlerini aradığımızda böyle konuşuyorlar. Resmi kurumların yazı diline de girdi ne yazık ki. Çok yanlış. Yayınlarımda buna asla gerek olmadığını girdim, çıktım, bekliyorum, yapıyorum, yapacağım gibi fiilleri tek başına kullanmanın yeterli olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bizim gramerimizde böyle bir kullanım yok. Nezaketli bir ifade biçimi zannediliyor ama bu, hatalı bir konuşma biçimi ve konuşmayı gereksiz yere uzatıyor. Hiç gerek yok. Biz daha kısa cümlelerle kendimizi anlatabiliyoruz."

Sosyal medya hesabında yıllardır takipçileri ile paylaştığı diksiyon bilgilerini Pratik Diksiyon adıyla kitaplaştıran Seher Aydın Yıldız, gramer bilgilerini kafa karıştıracak terimler kullanmadan anlatırken her yaştan okurun kolaylıkla hayata geçirebileceği konuşma egzersizlerine de yer vermiş. Ayrıca kitapta öğretmenlere, çocuklara yönelik diksiyon bölümleri, topluluk karşısında konuşma, jest ve mimikler ile ilgili başlıklar da bulunuyor. Kitabın ikinci baskısında mesajlaşma adabı, sosyal medya adabına da yer vereceğini söylüyor Seher Aydın Yıldız. Zira şu an hiçbir kitapta mesajlaşma adabı yok. Adab-ı muaşeret kitaplarında masaya nasıl oturulur, çatal, kaşık nereye konulur gibi genel bilgiler veriliyor. Ama mesajlaşma ve sosyal medya kullanımı ile ilgili kurallar ne yazık ki yok.