Anksiyete atağına karşı ‘5-4-3-2-1' egzersizi

Tıp dergisi The Lancet'in yayınladığı araştırmada, 204 ülkeden farklı yaş ve cinsiyet gruplarının pandemiden nasıl etkilendiği mercek altına alındı. Kovid-19 sırasında majör depresif bozukluklar ve anksiyete problemleri konusunda yapılan ilk çalışma özelliğini taşıyan araştırmanın sonuçları şu şekilde: 2020 yılında küresel çapta depresyon rahatsızlığı yüzde 28, anksiyete bozukluğu ise yüzde 26 oranında arttı. Geçen yıl tespit edilen 53 milyon majör depresif bozukluk ve 76 milyon anksiyete vakası belirlendi. Kadınlar erkeklere göre daha fazla depresyon ve anksiyete problemi yaşadı. Peki sağlık anksiyetesi nedir, belirtileri neler, nasıl baş edilir? Tüm merak edilenleri uzman isimler AKŞAM Cumartesi için yanıtladı...

YELİZ COŞKUN / yeliz.coskun@aksam.com.tr

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Gül Eryılmaz: Sağlık anksiyetesi nedir? Nasıl ortaya çıkar?

Kişinin sağlığıyla ilgili aşırı endişe duyması ile karakterize edilen sağlık kaygısı, ciddi ve maliyetli bir halk sağlığı sorunudur. Hastalık tedavi edilmezse kronikleşebilir. Ne yazık ki birçok hasta tedavi kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle zamanında ve uygun tedavi alamıyor. Bu hastalığın özü sıkıntı verici, kontrol edilemeyen anksiyetedir. İnsanlar bazı fiziksel semptomları olduğunda çoğunlukla sağlıkları için endişelenir. Bu endişe, gerekli ve geçerli onay alındıktan sonra ortadan kalkar; ancak bazı kişilerde tedirginlik ve gerginlik geçmez ve ciddi bir sağlık sorunu olduğunu düşünürler. Bu endişeler günlük yaşamlarını birçok yönden etkiler ve ciddi sağlık kaygılarına kadar ilerler. Ve artık kişi günlük hayatın rutinlerini yapamaz duruma gelir. Beyinde bu konu neredeyse takıntı haline gelir. Gidilen doktorlar ya da yapılan testler kaygılanacak bir durum olmadığını söylese de kişinin beyni bu bilgiyi işleyemez. Kontrol edilemeyen sağlıkla ilgili aşırı düzeyde kaygı bazen kısa süreliğine MR gibi önemli bir test yapıldıktan sonra azalsa da ardından tekrarlayacaktır.

GENETİK YATKINLIK ETKİLİ

Neden bazı insanlarda hastalık kaygısı bu kadar yüksek?

Herkesin anksiyete yaşama ile ilgili korkusu kişisel farklılıklar gösterir. Bazı kişiler buna daha yatkındır yani anksiyete yaşamaktan, korkmaktan daha çok korkarlar. Çünkü bu kişiler anksiyete ya da korkunun kötü bir hastalığa, ölüme ya da sosyal olarak zor, sıkıntılı bir duruma yol açacağına daha çok inanırlar. Toplumda yüzde 9-18 oranında anksiyete duyarlılığı yüksek kişi bildirilmiştir. Yüksek anksiyete duyarlılığı genetik yatkınlıkla belirlenir. Anksiyete duyarlılığı yüksek olan kişi yukarıda verilen örnekte uykusuzluk ya da fazla kahve tüketiminden olan basit, tıbbi olarak önemsiz olan çarpıntıları yanlış yorumlayarak, tehlikeli olarak değerlendirir. Yani anksiyete duyarlılığı yüksek kişi, bedensel önemsiz belirtileri önemli bir hastalık, felaket gibi yorumlayan kişidir. Özetlersek; genetik yatkınlığı olmak, çocukluk çağı travması yaşamış olmak, çocukluk çağında kayıp yaşamış olmak, anksiyete duyarlılığı olmak, alkol-madde kullanımı olması, sosyal desteğin düşük olması, tetikleyici stresörler bu hastalığa neden olabilecek faktörler olarak sayılabilir.

BELİRTİSİ TİTREME VE ÇARPINTI

Anksiyetenin en bilinen fiziksel belirtileri nelerdir?

En bilinen bedensel belirtileri iç sıkıntısı, kalp çarpması, mide bağırsak şikâyetleri, boğulma, çıldırma hissi, çarpıntı, ağrı/rahatsızlık, uyuşma, karıncalanma, baş dönmesi şeklindedir. Korkusuz tip ataklar da ise tam tersi duruma denmektedir. Bedensel belirtiler çok azdır ama o sırada aşırı korku ve sıkıntı tabloya hakimdir. Beden değil beyinde belirtiler vardır. Baş dönmesi ön planda olmak üzere buna bulantı, terleme, titreme, ateş basması eşlik edebilir.

Anksiyete ile nasıl başa çıkılır?

İnsan beyni anlam arama odaklıdır. Anlam verdiğinde rahatlar. Dolayısıyla beyin, bedensel belirtilerine mana verirse feleketlendirmeyecektir. Örneğin bacaklardaki karıncalanmanın, felç gibi bir hastalık belirtisi olmadığı beyinde stres hormonlarının bunu yaptığı bilinse kişi süreci daha iyi yönetir. Bu nedenle bu kişilerin mutlaka psikiyatriste başvurmaları önerilir. Psikiyatri hekimi hem bedensel olarak tıbbi bir hastalığın olup olmadığını tarayacak hem de beyinde stres düzeyini değerlendirecektir.

Anksiyete atağı geçiren bir kişiyle iletişim kurarken nelere dikkat etmeliyiz?

Kaygı bozukluğu oluşan kişiler çocuksulaşabilir. Kaygılarını etrafa bulaştırabilirler. Bu süreçte sizin anlamadığınız kadar korku ya da korkudan korkma duyguları yaşayabilirler. Yardımınızı anlamayabilirler de. Bu yüzden kaygının ve tedavi sürecinin aile hayatını ele geçirmesine izin vermeyin. Var olan düzeni korumaya çalışın. Tedaviler, belirtiler gibi konuşmaları ilişkinize dahil etmeyin. Bunu yapmakta zorlanırsanız mutlaka tedavi ekibiyle bir yol haritası belirleyin. İyileşme süreci zaman alacaktır. Ayrıca iyileşme sürecinde ataklar olabilir. Bu sizi endişelendirmesin.

ATAĞA KARŞI BEYİN EGZERSİZİ

Anksiyeteye iyi gelen doğal yöntemler var mı? Varsa neler?

Beyinden geçen düşünce ve duygularla savaşmak yerine gelip geçmelerine izin vermek en iyi metottur. Onları beyne gelen ve misafir diye kabul etmek ve bir süre sonra gideceklerini bilen bir bilinçte olmak beyne iyi gelir. Şimdiye odaklanmak için '5-4-3-2-1' egzersizi denenebilir. Görebileceğiniz beş şeyi bulun ve ayrıntılı olarak adlandırın, sonra dokunabileceğiniz dört şey, duyabileceğiniz üç şey, koklayabileceğiniz iki ve tadabileceğiniz bir şey bulun. Bu alıştırma zihninizi şimdiki zamana odaklanmaya kolaylaştıracaktır. 4-7-8 tekniği: 'Rahatlatıcı nefes' olarak da bilinen 4-7-8 solunum tekniği dört saniye nefes almayı, nefesi yedi saniye tutmayı ve sekiz saniye nefes vermeyi içerir.

Türkiye'deki psikiyatrik tablonun kötüleşmesinde hangi faktörler etkili oldu?

Ülkemizde kaygı ve korku duygularıyla baş etmekte zorlandığımızı söyleyebilirim. Bunun birçok nedeni olabilir. Klinik gözlemimize göre duyguları yönetmekte zorlanan bir biyolojik yapımız olması olabilir. Öte yandan sosyal desteğimizin giderek azalması, ailelerin küçülmesi, bireylerin yalnızlaşması ve ekonomik sebeplerin bu süreci daha da zorlaştırdığını söylebilirim.

PSİKOLOJİ TEMALI DİZİLER FARKINDALIK SAĞLIYOR

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ NP FENERYOLU TIP MERKEZİ UZMAN KLİNİK PSİKOLOG ESMA UYGUN: SPOR KAYGIYI AZALTIR

İsveçli araştırmacılar, düzenli egzersiz yapmanın anksiyete riskini yüzde 60 oranında azalttığını ortaya çıkardı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hareketsiz bir yaşam bizi kronik hastalıklar ve psikolojik sorunlara sürükler. Egzersiz yapmanın depresyon ve anksiyeteyi iyileştirdiği birçok bilimsel çalışmada kanıtlanmıştır. Aerobik egzersizler ve yürüyüş yapmak serotonin, dopamin (DA) ve norepinefrin (NE) gibi nöroransmiterler dahil birçok metabolik reaksiyonu tetikleyerek ruh hâlini en iyi duruma getirir. Hafif düzeyde depresyonda olan ve anksiyete bozukluğu yaşayan hastaların tedavisinde egzersiz yapmak önerilen ve etkili bir tedavi aracıdır.

ÇAMLICA MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ KLİNİK PSİKOLOG NUŞİN AKBAŞ: PANDEMİDE SOSYOEKONOMİK GÜÇLÜKLERİN PSİKOLOJİK ETKİSİ

Salgın, toplumsal ve ekonomik düzeni derinden etkileyen, kurumlara yönelik güven duygusunu sarsan, değerleri sorgulatan, belirsizlik ve korkunun hâkim olduğu evrensel bir varoluşsal kriz oluşturur. Ortaya çıkış nedeninin tam olarak bilinmemesi, virüsün gözle görülememesi ve toplumun tüm kesimindeki bireylerin risk altında olması salgını küresel bir travmaya dönüştürür. Yaşanan belirsizlikle birlikte hastalık kapma endişesiyle yaşanılan korku, mutsuzluk, ümitsizlik, çaresizlik gibi duygular da salgın halini alır. Yapılan çalışmalar evde kalmanın depresyon, sağlık kaygısı, finansal endişe ve yalnızlık duygusunu arttırdığını göstermiştir.

SEMPTOMLAR EN AZ 2 HAFTA SÜRMELİ

Depresyon ve anksiyete bozuklukları tıbbi hastalıkların en sık görülenlerindendir. Depresyon birçok farklı durumda görülebilir ve çeşitli ruhsal bozukluklara eşlik edebilir. Ansiyete bozukluğu ve depresyon sıklıkla beraber görülür. Depresyon tanısı için şikâyetlerin en az iki hafta sürmesi gerekir. Her depresyon atağı farklı şiddette kendini gösterebilir. Semptomların sayısı, tipi ve yoğunluğu depresyonun şiddetini belirler. Kişinin şikâyetleri ve sıklığıyla beraber destek alınması önerilir.