Ankara'nın apartmanları belgesel oldu

İçerik platformu Gain'de yayınlanmaya başlayan ''Ankara Apartmanları'' adlı belgesel dizisi, Ankara'nın öne çıkan mimari yapılarını, sanatçı, mimar, akademisyen ve apartman sakinlerinin konuşmalarıyla izleyiciyle buluşturuyor. Belgesel aynı zamanda Ankara yapılarının tarihsel süreçteki değişimini de gözler önüne seriyor.

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Mimarlığını Nejat Ersin'in yaptığı 1959 tarihli Cinnah 19 Apartmanı'ndan, Mutahhar Baykam'ın mimarlık imzasını taşıyan 1965 tarihli Köşk Apartmanı'na... Ya da Lemi Varnalı'nın mimarlığını yaptığı 1968 tarihli Şefik Bursalı Apartmanı'ndan, gemi formuna benzetilmesiyle halk tarafından Gemi Ev olarak da bilinen, mimarlığını Danyal Tevfik Çiper'in yaptığı 1970 tarihli Özkanlar Apartmanı'na... Ankara'da bulunan sivil mimarinin en güzel örnekleri "Ankara Apartmanları" adlı belgesel dizisinde bir araya geldi. Bu buluşmaya mimar, akademisyen, sanatçı ve apartman sakinlerinin de konuşmaları dâhil edildi. Ortaya hem öğretici hem de keyifli bir seyirlik çıktı. Her biri 20 dakikalık 8 bölümden oluşan ve her bölümünde farklı bir mimari yapıyı konu alan, senaristliğini Azra Çelenk'in yaptığı belgeselin ilk bölümleri Gain'de yayınlanmaya başladı. Bu anlamlı çalışmayı belgeselin yönetmeni Uğur Evin ve yapımcısı Rabia Çelik Akşam Cumartesi'ye anlattı. Daha önce yine Gain'de yayınlanan İstanbul Apartmanları ile Ege Evleri adlı belgesellerinin ardından, Ankara Apartmanları'nın da yayınlanması ile ekibin yeni hedefi İzmir Apartmanları belgeselini hayata geçirmek...

"Ankara Apartmanları" belgesel projesi ne zaman doğdu ve çıkış noktası ne idi?

Uğur Evin: 2019 yılında İstanbul Apartmanları fikri doğdu. İnsanın mekânla kurduğu ilişki üzerinden tarihe odaklanmak ve bunu anlatmak fikri üzerine yola çıktık. İstanbul Apartmanları 2020 yılında çekildi ve Gain'de 2021 Ocak ayında 12 bölümlük bir sezon olarak yayına girdi. Ankara Apartmanları'nı ise ilk sezonu çekerken yapma kararı aldık.

Rabia Çelik: Projemizi Gain ve Çınar Oskay ile paylaştığımızda onlar da bizim kadar heyecanlandı ve hazırlıklara başladık. Yayıncımızın desteğini ve bizi özgür bırakmalarını belirtmeden geçmek istemem. İlk sezon 1870 – 1922 arasına odaklanıyordu. 1923'te Cumhuriyet'in ilan edilmesi ile beraber gözler Ankara'ya çevrildi. Mustafa Kemal Atatürk'ün davetiyle birçok Türk ve yabancı mimar, şehir plancısı şehre yeni bir görünüm kazandırdı. Ankara yeni ve yenilik demekti. Birçok önemli mimar modern mimarinin en güzel örnekleri hayata geçirdiler. Modern mimari Ankara'dan Türkiye'ye yayıldı diyebiliriz.

Uğur Evin: Evet, düşünün ki 1950'lerde altında sinema salonları, çatısında havuz olan apartmanlar inşa edildi. 1950 ile 1980 arasında farklı, özenli, dünyayı takip eden, kullanıcı odaklı apartmanlar yapılırken; 1980 sonrası imar kanunlarının değişmesi ve rantın öne çıkmasıyla bu durumu hızla kaybetmeye başladık. Fakat hâlâ şehre dikkatlice bakarsak bu yapılar kendini göstermeye devam ediyor. Ankara Apartmanları da tam olarak buna odaklanarak; hem bu yapıların mimari hikâyelerine hem de 1930 - 1980 arası Ankara'nın siyasal ve sosyal hayatına ışık tutmaya çalışıyor.

Belgeselin tekniğinden ve çekim sürecinden de bahseder misiniz?

Uğur Evin: Ankara Apartmanları'nda iki farklı danışman ile çalıştık, Doç. Dr. Umut Şumnu ve restoratör mimar Seda Özen Bilgili. Belgeselin her bölümünde beş, altı kişi ile röportajlar gerçekleştirerek 50'ye yakın farklı isimden görüş aldık. Tarihçi, mimar, mimarlık tarihçisi, sanat tarihçisi ve apartmanda yaşayan tanıkları konuk olarak ağırladık. İki aya yakın bir hazırlık sürecinin ardından çekim için ekip ile birlikte Ankara'ya gittik. Ankara'nın yeri benim için her zaman farklıdır. Ankara'nın ruhunu yansıtmaya özen gösterdik.

Daha çok mimari ve benzeri içeriklerde işler yapmayı mı seviyorsunuz?

Uğur Evin: Çocukluğumdan beri müzik ve sanatla iç içe büyüdüm. Müzik ilgi alanlarımın başında geliyor. Bu kapsamda geçtiğimiz sene müzik camiasının pandemide yaşadıklarını anlatan kısa metraj Müziğe Ses Ver belgeselini hayata geçirdik. İnsan ve mekân ilişkisi de kayıtsız kalamadığım konulardan. Çocukluğum anneannem ile geçti. Birlikte mahallede gezerken bana birçok hikâye anlatırdı. Hep yaşananları gözümde canlandırdım. Eski ama güzel anılar... Bir mekânı sadece mekân olmaktan çıkarıp, ruh veren anılar...

Rabia Çelik: Ben habercilikten geliyorum. O yüzden birçok alanla ilgiliyim diyebilirim. Çevre, insan hikâyeleri ve mimari ise en sevdiğim konuların başında geliyor. Farklı temalarda belgeseller üretiyoruz. Belgeselcilik iyi ki dediğimiz alanlardan biri. Türkiye gibi zengin hikâyelere sahip bir ülkede bu işi yapmayı büyük şans olarak görüyoruz. Değerli dostum Uğur Evin aynı zamanda müzisyen. Bu iki farklı enerjiyi birleştirmeyi seviyoruz.