GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Klasik müzik ve arp enstrümanına yönelik ezberleri bozan isimlerden biri arp sanatçısı Zeynep Öykü. Müzik eğitimine 10 yaşında piyano ile başlayan sanatçı resim eğitimi aldığı Cambridge'de 13 yaşında arp ile tanışmış. Bir müzik mağazasının vitrininde görene kadar bu enstrüman ile ilgili bir fikri olmadığını söyleyen Öykü, bu yüzden Türkiye'de arpı görünür hale getirmeye çalışıyor.
Genç yaşında tutkuyla bağlandığı enstrümanı ile güçlü bir bağ kurmakla kalmamış bir yandan öğrenciler yetiştiriyor, konser projeleri hazırlıyor bir yandan da arpın arkeolojisini yaparak insanlık tarihi kadar eski bu enstrümanın en kadim eserlerini bugüne taşıyor. Üstelik tüm bunları Gölpazarı'nda eşiyle kurduğu atölyede yapıyor. Onun bu heyecan verici hikâyesini dinlemek üzere Bilecik Gölpazarı'na gittim.
Türkiye ve yurtdışında Ceren Necipoğlu, Şirin Pancaroğlu, Andrew Lawrence King, Marie Pierre Langlamet, Ernestine Stoop, Erika Wardenburg gibi alanındaki en iyi isimlerinden dersler alarak müzik kariyerine başlayan Öykü, arptan ve müzikten konu açıldığında tüm soruları bitmek bilmeyen bir enerjiyle ve bütün detayları ile cevaplıyor.
ENSTRÜMANI MOTİFLERLE KİŞİSELLEŞTİRİLİYORUZ
"Arp ruhu dinlendiren, insanı sakinleştiren bir sese sahip. Mistik bir yanı da var. Yurt dışında düğünlerde, cenazelerde çok fazla arp çalınıyor. Şifa olarak hastalara arp çalınıyor. Tarihte de özel bir enstrüman. Davud Peygamber'in arp çaldığı söylendiği için arpın kutsal ve mistik bir yanı da var. İrlanda'nın da geleneksel enstrümanı. Ancak dünyanın her yerinde arp çalınıyor, her coğrafyada bazı farklılıkları olsa da rastlayabilirsiniz ona." diye anlatıyor hayatının merkezinde yer alan bu büyülü çalgıyı.
Arpist Zeynep Öykü'nün eşi Ali Öztürk de bu hikâyenin en önemli kahramanlarından. Aslında bir yazılımcı. Ama müziğe olan ilgisi ve sevgisi onu eşi ve öğrencileri için arp yapımı ve tamiri ile ilgilenmeye yönlendirmiş. Kendisi de gitar çalan ve rock müzikle ilgilenen Öztürk geleneksel ve modern yöntemleri birleştirerek bu zor işin üstesinden gelmiş. Dünyada az sayıda Barok türü arp ustası bulunduğunu söyleyen Öykü, eşi ile birlikte ABD'li müzisyen Howard Bryan'dan bu konuda eğitim aldıklarını anlatıyor. Bugüne kadar arp üretimi konusunda ABD ve Fransa'nın öne çıktığını hatırlatan Öykü, "Bizim yurt dışındaki gibi uzun bekleme sürelerimiz yok. Ali mühendis kafasıyla tasarımlar hazırladığı için biraz daha hızlı üretim yapabiliyor. İki yıl değil de iki ayda arp hazır hale geliyor." diyor. Ürettikleri arpların üzerindeki işlemeler dikkatimizi çekiyor. Onları da kendisinin yaptığını belirten Öykü, markadaki Anadolu vurgusunu şekle yansıtabilmek için arplarını Türk motifleriyle süslediğini söylüyor. Kişiye özel ürettikleri her enstrümana o kişinin isteğine göre resimler yaptığını belirten Öykü, yurt dışındaki bir konsere götürdüğü arpını konser sonrası tanıttığını ve gelen talep üzerine orada bırakıp geldiğini anlatıyor.
ANATOLIAN HARPS DÜNYA MARKASI OLACAK
Dünyanın hemen her yerinde ve tarihin her döneminde var olan arp hakkında sürekli yeni şeyler öğrenme ve öğretmeye çabalayan Zeynep Öykü, pandemi döneminde online olarak arp eğitimi vermeye başladıklarında arp edinmek isteyenlerin arttığını ancak hem maliyetinden hem de Türkiye'de üretim olmadığı için arpla uğraşanların zorluk yaşadığını hatırlatıyor. Bu ihtiyaçtan hareketle Türkiye'de "Anatolian Harps" markası ile ilk kez yerli arp üreten ikili, ses kalitesi ve teknik özellikleri ile yabancı sanatçılar tarafından hayranlıkla karşılanan arpları için şimdiden dünyanın dört bir yanından sipariş almış. Atölyede, tarihteki özel arpların replikalarını da hazırlayan çift, aynı zamanda özel tasarım arp yaparak yurt dışında Türkiye'yi arp üreten bir ülke olarak tanıtmayı hedefliyor.
ARP'IN ARKEOLOJİSİNİ YAPIYORUM
Uzun yıllardır konserler ve arp eğitimleri veren Öykü, artık eğitmenler yetiştiriyor. Bir yıl önce yerleştikleri Gölpazarı'nda daha sakin ve üretken bir hayata adım attıklarını anlatan Öykü, sanatın büyük şehirler dışındaki gençlere de ulaşması ve Anadolu'daki potansiyelin değerlendirilebilmesi için Gölpazarı özelinde belediye ile hayata geçirecekleri bir proje ile yetenekli gençler seçerek uzun soluklu bir arp eğitimi vereceğini ve onları hoca olarak yetiştireceğini söylüyor.
Albüm kapağından, konser kıyafetlerine, sahne üstündeki anlatılarındaki kurguya kadar her şeyi kendi tasarlayan Öykü, bildik klasik müzik konserleri yerine hikâyelerle zenginleştirilmiş dinletiler ile dinleyici karşısına çıkıyor. "Oturup, çalıyor ve gidiyorum biçiminde bir konser yapmayı hiçbir zaman istemedim. Bunun seyirciyi içine çekmediğini düşünüyorum. Hikâyeleriyle birlikte bir ozan gibi bu sanatı icra etmek istiyorum. Arp zaten bir ozan çalgısı. Avrupa'da tarihte ozanların çaldığı bir çalgı olmuş. Antik Yunan'da da tiyatrolara, öykülere, şiirlere eşlik eden bir enstrüman. Bu yüzden konserlerimde her zaman öyküler anlatıyorum. Tabii bunu tarihi, kuru bir bilgi olarak değil de yaşayan bir bilgi vererek anlatmaktan hoşlanıyorum." diyen Öykü, "Yaptığım her şeyi en son ayrıntısına kadar bilmek istiyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Benim en büyük eğlencem bu. Arpın arkeolojisini yapıyorum. Her dönemin arpını çalmaya çalışıyorum. 1400'lü yılların arpıyla 1400'lü yıllardaki müziği çalmak istiyorum. Gerçekten o dönemin sesini bugüne taşımak, sadece müziklerini, notalarını değil, orijinal notasından okumak istiyorum." şeklinde konuşuyor.
DOĞU'DAN BATI'YA ARP'LA YOLCULUK
Arp'ın tarihin her döneminde ve hemen her coğrafyada kullanılan bir enstrüman olduğuna dikkat çeken Öykü, bu zenginliği ve kapsayıcılığı da sahneye taşıyacak bir proje üzerinde çalışıyor. Doğu'dan Batı'ya zamanda ve mekânda arpla uzun bir konser serisi yapmaya hazırlanan Öykü, "Bu yeni proje için çok heyecanlıyım. Asya arpları ve çeng ile Osmanlı müziğini de içine koyduğum bir proje yapmak istiyorum. Avrupa, Asya ve Osmanlı müziklerinin hepsini harmanladığımız bir konsept. Çalışmalara başladık. Birden fazla enstrümanı içerdiği için hazırlığı biraz daha sürecek. Proje için Çin, Japon arpı ve çeng üretmemiz lâzım. Avrupa arplarının tarihte çalındığı dönemdeki müziklerle bu topraklara gelişi, buradan Avrupa'ya devam ettiğimiz hem zamanda hem mekânda yol alacak bir proje." sözleri ile tarif ediyor yeni hazırlığını. Kurumsal ölçekte hiçbir destek almadan bugüne kadar gelen Zeynep Öykü ve Ali Öztürk ülkemizin kültür hayatına gönüllü olarak büyük ve anlamlı bir katkıda bulunuyor.