Amerika'da anaokulları

Eğitim aldığım yıldan itibaren her sene bir-iki ay ABD'ye gelerek New York, Florida ve Kansas'da bulunan anaokullarında vakit geçiriyorum. Çeşitli kültürlerin bir arada yaşamlarını idame etmelerini ve bu kültürlerin çocuklar ve eğitim üzerindeki etkisini inceliyorum.

LEYLA ÖZTÜRK / cumartesi@aksam.com.tr

Pandemi döneminde iki sene boyunca gelemediğim için çocuklarda hangi davranışların değiştiğini merak ederek geldim. Türkiye'de pandemi sonrasında ortaya çıkan tablo pek iç açıcı değildi. O yüzden buraya gelirken bu değişimin evrensel mi yoksa bölgesel mi? olduğunu oldukça merak ediyordum. İki hafta boyunca anaokullarında zaman geçirdikten sonra pandemi yüzünden çocuklarda az da olsa gerilemenin evrensel fakat oranın bu kadar yüksek olmasının tamamen bölgesel olduğunu fark ettim.

Birçok anaokulunda sınıflar 25 kişi ve onlarla sadece bir öğretmen ilgileniyor. Branş dersleri ve gözlemci programları için zaman zaman öğretmen sayısı artıyor ancak genel olarak sınıfta bir öğretmen bulunuyor. Küçük yaş grubu olmalarına rağmen akran zorbalığı bizlere kıyasla yok denecek kadar az. Bunun yanında çoğu okulda yemek verilmiyor. Evden beslenme çantası ile her aile dini inancına ve beslenme şekline göre çocuğuna beslenme hazırlıyor. Çocuklar arasında glütensiz beslenen, vegan beslenen ya da bazı besinlere alerjik reaksiyonu olanlar var. Bu yüzden okul yönetimleri herkesin kendi yemeğini getirmesi kuralını uyguluyor. Oysa Türkiye'de anaokullarında aileler "Bugün çocuğum neden okulda az yemek yedi? Ne yedi? Ne kadar yemek yedi? Yemek yerken fotoğrafını çekin" gibi sorular sormaktan çocukların kas gelişimlerinin desteklenmesini engelliyorlar. Öğretmenler kaşıkla çocuğa yemek yedirmek durumunda kalıyor. Amerika'da ise yemek saati gelince çocuklar kendi beslenme çantalarını açarak, kendi çatal bıçağı ile yemeye başlıyor. Yaş grubu biraz büyük olanlar için sınıfın mutfak bölümü var. Orada istedikleri malzeme ile sandviç hazırlayabiliyorlar. Öğretmenin müdahalesi olmadan çocuklar kendi yemek istedikleri kadar yedikten sonra etrafta dağılan çöpleri temizleyerek yemeklerini topluyor. Aynı durum uyuma zamanı için de geçerli. Uykusu gelen çocuk pijamasını giyip minderini alarak uyku bölümüne gidiyor. Bölüm diyorum çünkü çoğu Montessori okulunda sınıfın içerisinde uyku bölümü var. Çocuklar sınıf sesi eşliğinde uykuya dalıyorlar. Ülkemizde ise gösterişli, renkli çarşafların, çeşitli süper kahramanların nevresimlerde ve odalarda boy gösterdiği uyku odaları çocukların sadece görsel olarak motive olmalarını sağlar. Çocukların uykuya geçiş esnasında kendi öz bakımlarını karşılayacak beceriye imkân verilmediği ve çocuk açısından uykuya geçişin daha güç olduğu gözler önündedir.

Sınıflar genellikle karma yaş eğitimi vermekte, bir sınıf içerisinde farklı yaş grupları eğitim görüyor. Durum böyle olunca akran aktarımı inanılmaz göze çarpıyor. Biraz büyük çocuklar sınıf içerisinde bulunan telefon ile müzeleri arayarak okul gezisi organize edebiliyorlar. Sınıfa girdiğim anda en çok dikkatimi çeken nokta çocukların pandemi sürecinde iletişim yeteneklerini kaybetmemiş olmalarıydı. 3 yaşında bir çocuk yanıma gelerek bana ismimi ve yeni öğretmenleri mi olacağımı sordu. Kendini ifade edebilen, akranları ile şiddete başvurmadan iletişim yoluyla anlaşan çocuk sosyal ve özgüvenli çocuktur. Çocuklarda bu becerileri geliştirmek için, uygulayacağımız en doğru yöntem çocuklara müdahale etmemektir. Kendi dünyalarında onlara uygun alan tesis edip, büyük tehlikelerden koruyarak küçükleri onun deneyimine bırakmaktır.