YELİZ COŞKUN / yeliz.coskun@aksam.com.tr
Mucize Doktor ile ortalığı yıkıp geçtiniz. Uzun yıllardır bu kadar etkileyici bir dizi izlememiştim...
Bunu çok kişiden duyuyorum ve mutlu oluyorum. Alışılagelmişin dışında bir iş oldu. 10 yıldır projelerin, genel olarak alt metinleri biraz farklıydı.
Bu diziyi, diğer projelerden ayıran özelik nedir?
Bu işin sonu farkındalığa varacak. Hem de uzun vadede farkındalık yaratabilecek bir iş. Ama bilmeliyiz ki, bir günde farkına varılmaz. Yani bir bölümü izledikten sonra ‘Ben otizmli arkadaşı anladım’ diyemezsiniz. Toplum olarak sabırlı ve temkinli olmamız gerektiğini düşünüyorum. İzlerken daha sindire sindire, anlaya anlaya gidersek o zaman belki günün sonunda bir farkındalık oluşur. Öte yandan şahane bir set ortamımız var. İnsanlar iyi iletişim kurabildikleri için bu izleyiciye pozitif enerji olarak geçiyor.
BU ROL CESARET İSTER! Üzerine titrenmesi gereken bir proje... Kesinlikle. Taner’in oynadığı rol mesela... Türkiye’de cesaret edilmesi güç bir rol. Eğer ki bu proje bir film olsaydı, o zaman derdim ki ‘Tamam. Başı sonu belli, iyi çalışacaksın, gideceksin çekeceksin’. Ama uzun soluklu 60-70 bölüm olabilecek bir dizide bu rol cesaret gerektiriyor. Siz ‘Ali Vefa’ karakterini oynamak ister miydiniz? Ben bunu Taner’e söylemiştim. Size de söyleyeyim. Ali’yi oynamayı bütün oyuncular ister. Çünkü Ali gerçekten insanın kendi sınırlarını zorladığı bir rol. Ama bu rol, bir dizi içerisinde beni korkuturdu, yani cesaret edemeyeceğim bir şey. O yüzden, onu tebrik ediyorum ve iyi ki o olmuş diyorum. Çok iyi buldu duruşu, adamı tam bir otizmden ziyade tatlı bir çocuk haline de getirdi. Bunlar oyuncu sürprizleri. ALİ HATA YAPARSA ADİL HOCA GİDER! Ferman karakterini hiç izlemeyen birisine diziyi nasıl anlatırsınız? Roller kendi içinde kırılmalar yaşarlar, bunlar için kontrast yaratmanız gerekir. Ben Ali’ye karşı baştan biraz sert olursam, yumuşadığımda bunun anlamı olur. Yani o sırlar kişinin motivasyonu. Adamın motivasyonu şu ‘Ben seni tanıyorum çocuk’. Aslında adan Ali’yi süzdüğünde, ‘Ya sen elini kolunu yerine koyamıyorsun’ diye süzmüyor. ‘Bunlar tanıdık’ diye süzüyor. İkinci motivasyonu da eğer Ali hata yaparsa, Adil Hoca gidecek. Tanju ile Kıvılcım hata yaptırmak için durmadan çocuğu ameliyathaneye sokuyorlar. Ameliyathaneyi basıyorum ve onu oradan çektiğimde ben suçlu olarak gösteriliyorum. İşin aslında, prosedüren; Belki de Ferman, Ali’nin hata yapmasını önlemeye çalışıyor, Adil’in gitmemesi için. Adil giderse, Ali mahvolur. Adil giderse, Ferman’da mahvolur çünkü onun da hocası. Onu da o eğitmiş. Ferman da yaramaz huysuz bir adammış. Ama iyi bir cerrah olmuş Adil Hoca sayesinde. Kardeş mi çıkacaklar? Kardeşlik durumu değil ama ilerleyen zamanlarda hikâyeler artık bireysel olarak da birbirine dokunmaya başlayacak. O yüzden biz de sabırla bekliyoruz. Ferman ve Ali’nin ortak noktaları neler diye sorsam? Aslında ufak ufak ortaya çıkıyor. Motivasyonları birbirine aslında benziyor. Bazen soruyorum kendime, öz kardeşim Allah korusun ölümcül bir hastalığa yakalansa; Ali’ye mi, Ferman’a mı ameliyat ettiririm? Biri makul şeyler söylüyor, biri gözlerini kapatarak diyor ki ‘5 ay sonra öleceksin’. Aslında anlatmaya çalıştığımız şey, otizmlilerden ziyade toplumsal olarak ne kadar maniple olduğumuz, yani görsel algı. Bu algımızı değiştirmemiz lazım ki otizmli arkadaşlarla beraber birçok bu ve buna benzer şeylerin farkına varalım. Otizmli anneler çocuklarını parkta oynatmıyorlar ama diziyi izlerken Ali’nin ameliyat yapmasını istiyorlar, Böyle çok örnek var. Ali’ye bağırdığınız sahnelerin çekiminde neler hissediyorsunuz? Tabii ki otizmli bir arkadaşa bağırırken kendimi iyi hissetmiyorum. Ben doğadaki hiçbir canlının zarar görmemesini isteyen biriyim. Ancak sahneyi çekerken onun motivasyon olduğunu düşünüyorum. Ben orada biraz agresif olmalıyım ki, ileride Ali ile ekirü olursa ‘Aa aralarında yumuşama var’ olmasın. Bir bölümde, hasta yakını ‘Sakat mıdır nedir?’ deyince mesela orada da Ferman öne çıktı, ‘Asistanım hakkında böyle konuşamazsın’ dedi. O anda da mesela algılar devreye giriyor ve değişiyor. Otizmli ailelerden ya da derneklerden tepki aldınız mı? Çok... Bir tane örnek vereyim. Yıllardır tekerlekli sandalyede yaşayıp dışarı çıkmayan bir çocuk, diziyi izledikten sonra ilk defa annesine ‘Beni dışarıya çıkar’ demiş. Ben bundan çok etkilenmiştim. Bu konuyla alakalı bize teşekkür ediyordu ki aslında biz hiçbir şey yapmadık. Aslında tebrik edilmesi gereken varsa, buradan doğru sonucu çıkarıp, adım atmayı becerebilen insanlar. Bu diziyi izledikten sonra kaç kişi otizm derneklerine üye olacak, o çocuklara dokunacak? Dizi ne kadar yararlı olmuş işte o zaman konuşacağız. "Yeni teklim Yangın Yeri’nin klibini Rusya’da çektik. Söz müzik bana ait. Şarkı, 15 Kasım’da tüm dijital platformlarda dinleyicimizle buluşacak." ALİ’YE BAĞIRIRKEN ROLE SIĞINIYORUM! En zorlandığınız sahne hangisi oldu? Ali’yi ameliyathaneden çıkardığım an. Ben Ali’ye ‘Çık’ diyorum o çıkmıyor. İkincisinde ‘çııkk’, üçüncüsü ‘çık dışarı’ dediğimde kendi kendime kötü oluyorum. Hani kimse kimseye hayatta böyle bağırmamalı. ‘Ben şu an ne yapıyorum?’ diye düşünüyorum. Ama ona da aralarında hiyerarşi var diyerek iyimser yaklaşıyorum. Akademisyenlerin arasında olan bir şey bu. O yüzden belki o ölçüde adamların öğretme teknikleri biraz buraya kaçmış olabilir diye düşünerek role sığınıyorum. Ama insani olarak bakarsak hiçbir doğrusu yok. "45 değil, 130 dakikalık bölüm çekiyoruz. Dolayısıyla burada bazen çok hızlı tükettiğimiz, bazen de izleyicinin ‘Hadi artık ama tüket bunu’ dediği noktalar olabilir." Mucize Doktor dizisi, savant sendromlu doktor Ali Vefa’nın öyküsünü anlatıyor. "Umarım izleyici sıkılmaz. İş diğerlerine göre farklı. Öyle olunca da ilgi çekti. Ne kadar sürer bilemem ama devam ettiği sürece elimden geleni yaparım." DOKTOR FERMAN ROLÜ İÇİN 7 GÜNDE HAZIRLANDIM Ferman rolüne hazırlanırken nasıl bir süreç geçirdiniz? Açıkçası çok yorgundum. ‘Yasak Elma’ daha yeni bitmişti, yazın da bir film yapmıştık. Daha sonra bir anda ben bu işi okuyunca aşırı hoşuma gitti. ‘Ben oynamak istiyorum ama ne kadar günüm var’ dedim. ‘7 gün’ dediler. Apar topar tatilden döndüm. O 7 gün boyunca buraya gelip oyuncu koçumla hızlı bir şekilde çalıştık. Daha sonra cerrahlarla konuşmaya başladım. Doktor operasyondan çıkıyor ‘Abi ne yaptın’ diyorum. Adam diyor ki ‘Çocuğun yemek borusu yoktu, yemek yiyemiyordu az önce bir yemek borusu yaptım’. Gördüm ki cerrahlar konsantre adamlar, çok lokal bir alana konsantre oluyorlar. ROLE TEKERLEMEYLE ÇALIŞTIM Hiç ameliyat izlediniz mi? YouTube’dan o kadar çok ameliyat izledim ki! Hatta bazı ameliyatlarımı da izleyerek gidiyorum sete. Yani santral Venöz kateter yerleştirilecekse ne yapılacağını biliyorum, boş boş gitmiyorum. Tıp terimleri için bir şey yaptınız mı? (Ve bir an da sorunun cevabını uzuncaaa bir tekerlemeyle alıyoruz.) Pohpohçu pinti profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pülverizatör prospektüsünü papazbalığı biblosunun berisindeki papatya buketinin bu yanına bıraktıktan sonra palas pandıras Pülümür’le Pötürgeden getirdiği porsuk pötikare pöstekiyi Paluluların pıtırcık pazarında partenogenez pasaparolasıyla pervasız pervaz peyzajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedagoga Pınarbaşı’nda beş peşkirle peş peşe peşin peşin peşkeş çekti sonra da pılısını pırtısını topladı. İşte bizde dilimiz dönsün diye birkaç şey yaptık. (Kahkahalar.)