Ali kıran baş kesen 'Cihangir esnafı'

Sanat birleştirir, sanat buluşturur sözleri kuru ezberden ibaret bu ülkede. İş icraata geldi mi, toplumu kamplara ayırmak için gözünün yaşına bakmazlar kimsenin. Böyledir. Dedik ya Cihangir esnafının-ya da artık mafyası mı desek- tezgâh açtığı bir pazarda siz, onların belirlediği sınırlar dışında nefes bile alamazsınız.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Muhalif kimliği ile bilinen, bunu da gizleme gereği duymayan, sanatına verilen kıymet hürmetine 'eyvallah' denilen pek çok isimden biri Erkan Oğur. Çünkü sanat siyasetüstüdür. Toplumun mayasıdır. Hele de türküler. Oğur'un İbrahim Kalın'ın bir bestesine yaptığı dokunuşlar aslında hoş bir tebessümle karşılanacak ve umutları artıracak bir çabaydı. Biz öyle karşıladık. Bu mahallede Erkan Oğur'un düşüncelerinden rahatsızlık duyanlar bu durumdan pek hoşnut olmasalar da olgunlukla yaklaştılar meseleye. Ancak gittikçe zorbalaşan Cihangir esnafı için bu asla kabul edilebilir bir durum değildi. Bu ülkede ayrışmanın baş sorumlusu gördükleri bir siyasi aktörle sanatsal da olsa işbirliği yapması Erkan Oğur'a onca yıldır duydukları sevgiyi, hayranlığı bir anda sıfırladı. Adamların netliğine bakar mısınız? Davaları uğruna gözden çıkaramayacakları hiç kimse yok!

Ayrışmanın alâsı 'Zulüm 1453'te başladı' cümlesi İstanbul sokaklarına yazıldığında derinleşmişti oysa. 'İstemezük'çü beyaz yakalıların kreatif kalkışma girişiminde sanat piyasasının nasıl kurgulanmış bir sözde özgürlük hareketinin manivelası olduğunu görmüştük.

Gezi'ye takılıp kaldığımızı söyleyenler bu ülkede sanat yapan çıraktan ustaya bütün sanatçıların boynunda demoklesin kılıcı gibi asılı duran mahalle baskısının ciddiyetine de varamamışlardı zaten.

Öyleyse hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var; devrim heveslerini alamamış bir avuç sözde solcunun derin anlamlar yüklediği Gezi, sanat piyasasının işleyişine dair okumalar yapmak için son derece verimli bir süreç olmuştu. Cihangir esnafı sektörün belirleyici damarıydı. Galeriler, festivaller onların tekelindeydi. Ekranda ya da sanat zemininde kimlerin yükseltileceğine kimlerin yok edileceğine onlar karar verirdi. Sinema ve dizi sektöründe iş alabilmeniz bu güruhla aynı ortamları paylaşmanıza, aynı masaya oturmanıza, aynı kabullere sahip olmanıza bağlıydı. Hangi ödülleri kimler alacak, kimleri görmezden gelip, yok saymak gerekir yine bu adı konmamış zorbalar birliğinin iki dudağının ucundaydı. Di'li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın. Bugün de öyle, değişen hiçbir şey yok. Muhtemelen yarın da öyle olacak.

İKTİDARA KÜFREDEN KAHRAMAN

Adınızın Şener Şen, Ara Güler ya da Erkan Oğur olması hiçbir şeyi değiştirmez. Üstelik Gezi Olaylarını açıktan desteklemenizin, eylem meydanında gururla poz vermenizin de bir önemi yok. Görünürde özgürlüklerden en çok söz eden mahalle olsa da en faşist ve bağnaz çevrenin mensubuysanız devrimcinin şâhıyım deseniz gözleri görmez! İpiniz çekiliverir. İhanet sayılır onların onaylamadığı bir zeminde eser vermeniz, herhangi bir icrada bulunmanız. İbrahim Kalın'la saz çalmanız linç sebebidir ama Ekrem İmamoğlu ile poz verseniz, Selahattin Demirtaş ile türkü söyleseniz yere göğe konulmazsınız. CHP ya da HDP destekçisi olmak sorun teşkil etmez hatta takdir görür hatta ihale alırsınız CHP'li belediyelerden. Siyaset yelpazesinin bu tarafına yakınsanız 'yandaşlık' ananızın ak sütü gibi helaldir.

Sanat birleştirir, sanat buluşturur sözleri kuru ezberden ibaret bu ülkede. İş icraata geldi mi, toplumu kamplara ayırmak için gözünün yaşına bakmazlar kimsenin. Böyledir. Dedik ya Cihangir esnafının-ya da artık mafyası mı desek- tezgâh açtığı bir pazarda siz, onların belirlediği sınırlar dışında nefes bile alamazsınız. Buna karşılık zihnen Cihangir esnafıyla aynı noktada hizalanan Ezhel gibi isimler de iktidara küfrettikçe kahramanlaştırılır.

Zira muhalefet etmek 'sanatçı' olmanın tartışılamaz, tartışması teklif dahi edilemez ön koşuludur. Vatanını ve milletini sevmek çok tercih edilen bir durum değildir. Milli bayramlarda profillerinde Atatürk fotoğrafları paylaşmasalar bu tipolojinin bu topraklarla ne türden bir bağları olduğunu kestiremez insan.

SANATA ÖZGÜRLÜK! HEMEN! ŞİMDİ!

Peki sanat zeminini kurtarılmış bölge, son kale gibi tekelinde tutanlarla bu ülkenin kültür ve sanat hayatı daha ne kadar çoraklaşacak ve dibe vuracak? Toplumun farklı kesimlerini kayıtsız, şartsız bir araya getirebilen tek ortak payda da elimizden alındığında bu derin çatlaklar nasıl kapanacak? Cihangir esnafının bu türden dertleri yok. Orası belli. Lafa gelince 'daha özgür', 'sanatçıların düşüncelerini özgürce ifade edeceği' bir Türkiye özleminden her fırsatta bahsederler ama daha herhangi bir sanatçının 'nefret' duydukları siyasi görüşten bir isimle yan yana gelmesine bile tahammül edemiyorlar nerede kaldı ki toplumu ortak şarkılarda, tablolarda, sanat işlerinde buluşturmak...

Yakın zamanda AKM yenilenmiş ve dünya ölçeğinde teknik ve mimari özelliklere sahip yapısıyla hizmete açıldığında eminim Emek Sineması gibi orası için de sanat icra etme konusunda da boykot başlatacaklar. Yazılı olmayan yasak listesine AKM de eklenecek. Yakın zamanda birbiri ardına yenilerek hizmete açılan İstanbul ve Ankara'daki sanat yapıları hakkında susma orucu tutanlar AKM konusunda haksız çıktıklarını itiraf etmek yerine hazımsızlıklarını kusmak için yeni kurgular peşine düşecekler.

Sözün sonuna gelmişken iğneyi kendimize batırmadan olmaz. Bir kültür şurası yapınca meselenin çözülmeyeceği, kültür politikaları konusunda kararlı ve ısrarcı olmak gerektiği, 'iktidar eliyle' değil ancak devletin ve sermayenin sağlayacağı destekle sanatsal üretim için daha özgür platformlar oluşturulabileceği ortada. Kültür hele hele de sanatı en öncelikli meselemiz haline getirmedikçe, sanat zeminini bu tekelden kurtarmadıkça yani ki sanatı özgürleştirmedikçe, bu toprağın sanatçılarının siyasetüstü değerler olarak kabul görmesi gerektiği konusunda toplum olarak ortak bir kabul geliştirmedikçe daha çok maruz kalırız bu zorbalıklara!