Albümünüzde bir otizmliye yer verir misiniz?

Birkaç hafta önce Rabia Aytek’le söyleşi yaptığımızda en büyük hayalinin Mustafa Ceceli’yle şarkı söylemek olduğunu öğrenmiştik. Biz de otizmli Rabia’nın bu hayalini gerçekleştirmesine vesile olduk. 

Rabia Aytek’i hatırlarsınız, üç hafta önce kendisiyle bir söyleşi yapmıştık. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda yarı zamanlı okuyan ilk ve tek otizmli öğrenci... 20 yaşında ve gitardan piyanoya, kemandan bağlamaya kadar 20 tane müzik aleti çalabiliyor... Rabia’yla buluştuğumuzda en büyük hayalinin Mustafa Ceceli’ye gitar çalmak ve birlikte şarkı söylemek olduğunu öğrenmiştik. Rabia’nın bu hayalini gerçekleştirmek bizim için farz olmuştu artık. Ne yapıp ettik Mustafa Ceceli’yle bağlantıya geçtik ve buluşma sözü aldık. Fotoğraf editörümüz Uygar Taylan ve ben “Yıllardır bugünü bekliyordum” diyen Rabia’nın hayaline ortak olmak üzere yola çıktık. Rabia’yla buluştuğumuzda heyecandan tir tir titriyordu. Yanında kemanını ve gitarını da getirmişti. Mustafa Ceceli’nin bizi evinde ağırlayacağını öğrenince çok sevindi ve “Evini biliyorum, tarif ederim” dedi. Yol boyunca müzik öğretmenlerini tek tek aradı ve hepsinden dua etmelerini istedi. Bir yandan Mustafa Ceceli’ye neler söyleyeceğini, hangi soruları soracağını tekrarladı durdu. Hatta görür görmez şarkı söyleyerek Mustafa Ceceli’ye doğru yürümenin hayalini bile kurdu. Mustafa Ceceli’nin evine yaklaştıkça Rabia’nın heyecanı da artıyordu. Adresi ararken Rabia’nın “İşte burası, burası. Beyaz ev” diye çığlık atmasıyla doğru adreste olduğumuzu anladık. Rabia kendisini kapıda karşılayan Mustafa Ceceli’yi görünce “Yıllardır bugünü bekliyordum” diyerek hayranı olduğu sanatçıya sarıldı ve ağlamaya başladı… Birkaç dakika geçtikten sonra Rabia rahatlamıştı. Hemen gitarını ve nota defterini hazırladı. Önce şarkılar söyleyerek başlayan ve sohbetle devam eden bu göz yaşartıcı buluşmadan sayfamıza kalanlar…

Mustafa Ceceli: Nasılsın Rabia’cım.

Rabia Aytek: İyiyim, teşekkür ederim. Sizi gördüm ya çok daha iyiyim. Yıllardır bugünü bekliyordum çünkü. Başlayalım mı? 
M.C: İstersen önce biraz dinlen. Bu arada ben de kemanına bakayım. 
R.A: Keman çalabiliyor musunuz?
M.C: Keman dışında her şeyi çalabilirim. Çok isterdim ama maalesef kemana karşı yeteneğim sıfır. 
R.A: Bu arada size sürprizim var. Çarşamba günü vereceğiniz konserde ben de sizinle sahneye çıkacağım.
Ceceli: Öyle mi, çok sevindim. Harika öyleyse. Mi ver bakalım ben de akort yapayım. Çok güzel. Re… (Bu esnada Rabia inanılmaz heyecanlı) Sen hiç heyecanlanma olur mu? Peki, bakalım önce ne çalıyoruz? 
R. A: Sürpriz. (Rabia Sultanım şarkısını çalmaya başlıyor) “Can yakan gözlerini bak görmeye geldimAbuhayat sözlerinle gül olup yeşermeye geldimBen aciz ben yarım sana tamam olmaya geldim. Şeyda bülbüller gibi gül dalına konmaya geldim…”

M.C: Valla aferin. 
R.A: En büyük hayalim sizdiniz. Albüm çıkaracağınızı duydum. Albümünüzde ilk kez bir otizmliyle yer vermek ister misiniz? Haliç Kongre Merkezi’nde bir konser vermiştiniz. Oraya otizm orkestrası da gelmişti. Hem ben onlardan çok özelim.
M.C: Sen onlara göre epey bir özelsin. Neden olmasın tabii ki albüm yapabiliriz. Her projeye açığız. Maşallah sesin çok güzel ve çok da güzel kullanıyorsun. Gitarı da çok güzel çalıyorsun. Seve seve, yaparız. 
R.A: 19 Mayıs’ta da konseriniz varmış. Ona da gelmeyi çok istiyorum.
M.C: Memnuniyetle, seve seve gel, koşa koşa gel. O gün orada hem bir coşkuyu birlikte yaşarız hem de o sahne atmosferini daha yakından görürsün. Eminim çok keyif alırsın.
R.A: Ne söyleyecektim, neler soracaktım? Bir kere sizin konserinize gelmiştim. Bostancı’daydı. Bir müzisyen arkadaş benden bahsetmiş. Tanışmak istemiştim ama. 
M.C: Bostancı Gösteri Merkezi’nde iki senedir kulis yapmıyoruz. O gün de kimseyle buluşmadık, konser biter bitmez ayrılmıştık. Bugün buluşmanın daha özeli ve güzeliyle karşı karşıyasın. 
R.A: Yıllardır bu anı bekliyordum. İyi ki varsınız, sizi çok sevdim.
M.C: Estağfurullah. 

İÇİMDEN GELDİĞİ İÇİN BURADASIN

M.C: Bir insanın müzik yeteneği varsa onu kullanması gerektiğine inanıyorum. O yüzden sen de hep biraz daha ileriye gidebilecek şekilde çalış. Enstrüman çalma, şarkı söyleme yeteneğini bence konuşturmaya devam etmelisin. Çünkü çok yeteneklisin, sesini iyi kullanıyorsun. Ben de çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, 6 yaşımdan beri.
R:A: Ben de 20 tane enstrüman çalıyorum. Piyano, bağlama, kanun, çello, kemençe.
M.C: Bravo. Çok güzel. 
R.A: İstanbul’daki konserlerinize gelmeyi çok istiyorum.
M.C: Memnun oluruz. Ankara’da da birlikte olacağız. Benim özellikle böyle özel ve güzel insanlara karşı ayrı bir hassasiyetim var. Bütün konserlerimde de bu hassasiyeti gösteririm ve bunu da içimden geldiği için yaparım. Bugün de içimden geldiği için buradasın. Haber yapıldığı değil. Ben de senin için buradayım. Burada önemli olan senin mutlu olman (Bu esnada Rabia gözyaşlarını tutamıyor). Çarşamba gününün çok güzel geçeceğine inanıyorum. Sen de hiç heyecanlanma, olur mu?
R.A: Sahneye çıktığımda heyecanlanmıyorum şimdi heyecanlandım. 
M.C: Nasılsa beni gördün, tanıdın artık. Bir sonraki buluşmamızda heyecanlanacağını düşünmüyorum.
R.A: Heyecanlanmam artık. 
M.C: Sahneye çıktığımız zaman herkes o kadar profesyonel ki seni en güzel şekilde sunarlar. Senin tonundan çalarız zaten. Kulağın da çok iyi, duyduğun tondan söyleyebiliyorsun.  
R.A: Konservatuar sınavlarına girdiğimde sıkıntı yaşamıştım. “Sesleri duyamıyor” demişlerdi. 
M.C: Beni de almamışlardı. 
R.A: Marmara Üniversitesi’nde okumak istiyorum mesela. Devlet üniversitelerinin kapıları inşallah otizmlilere de aralanır. 
M.C: Önemli olan ama devlet de ama özelde eğitimini en iyi şekilde alabilmen. Herkesin de bu konuda duyarlı olduğuna inanıyorum. Bunun bir eksiklik olmadığını herkesin bilmesi gerekiyor. İnşallah hep başarılı olursun. 
R.A: Bir hayalim daha var. Beyaz bir piyanoya ihtiyacım var. 
M.C: Normal mi, elektrikli mi?
R.A: Normal.
M.C: Akordu ne yapacaksın peki? Ben sana elektrikli piyano öneririm. Her zaman daha iyidir. Akşam olduğunda kulaklık takarsın, kimseyi rahatsız etmeden çalarsın. 
R.A: Çok ihtiyacım var.
M.C: Bunlar halledilir, basit ihtiyaçlar. Önemli olan her gün belirli çalışmaya ayırman. Bir konuda uzman olmak için kaç saat çalışmak gerekiyormuş biliyor musun? 10 bin saat. Bu da yirmi yıl boyunca her gün üçer saat çalışmaya tekabül ediyor. Madem bu işi çok seviyorsun, gönülden istiyorsun her gün en az iki ya da üç saatini vermen lazım. Böyle güzellikleri yaşadığın, sağlıklı olduğun, şarkı söylediğin için bol bol dua edip şükretmen gerekir. 
R.A: Her zaman dua ederim zaten.  
M.C: Nefes aldığımız her gün bizim için yepyeni kapılar açılıyor, yepyeni fırsatlar karşımıza çıkıyor. O yüzden sen de hayalim gerçekleşmeyecek diye düşünme. Bu arada benimle tanışman en basit hayalindir. En kolayı buydu. “Zordu, gerçekleşmeyecekti” diye düşünme.  
R.A: Bir parça daha çalalım mı?
M.C: Peki, hangisi olsun?
R.A: Bu da sürpriz.“Taş bassın yerime dedi, gönlüne, Emri olur başım gözüm üstüne, Bakmasın demiş bir daha yüzüme…” 

OTİZMLİ OLMAMA TAKILMAZLAR İNŞALLAH

R.A: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda okuyan ilk ve tek otizmli öğrenciyim. İnşallah Marmara Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nda da okurum. Bu da başka bir hayalim. İnşallah alırlar beni. Otizmli olmama takılmazlarsa girerim inşallah. 

M.C: Takılmazlar. Devletimiz de bu konuda güzel faaliyetler yapıyor. Öğretmenlerin gözünde senin de herkes kadar eşit şansın olacağına inanıyorum. Çalıyorsun, sesini kullanıyorsun, bunlar yeterli. Dünyadaki birçok büyük besteci ve birçok biliminsanı Einstein da dahil olmak üzere otizmli. Bu bir hastalık ya da bir eksiklik değil, aksine yapabileceğin şeyi daha iyi yapmana araç olabilecek bir durum. Birçok ünlü besteci, düşünür, biliminsanı bu merhaleyi geçtiyse senin için de kolay olacaktır. İnşallah sen de hep şarkılar söyle, müzikle iç içe ol.