AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş: İddia, irade ve ahlak sahibi olun

Dünyanın geleceğinde Türkiye'nin nasıl konumlanacağına dair analizlerde bulunan AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ‘‘Türkiye'yi Yarınlara Taşımak'' kitabında “Bizim siyasetimiz, insan onuruna saygı ve erdemli yönetime dayalıdır.” diyerek özellikle gençliği önerdiği yol haritasında iddia, irade ve ahlâk sahibi olmaya çağırıyor.

“Türkiye’yi Yarınlara Taşımak’’ isimli yeni kitabınız hayırlı olsun. Önsözde; “Muradımız bu konuşmaların, yüreklerde ve zihinlerde, adalete, vicdana, barışa, insanlığa dair samimi bir kıvılcım çakabilmesidir’’ diyorsunuz. Muradınızı niçin konuşmalar üzerinden inşa ettiniz?

Kitapta tezli konuşmalarım yer alıyor. Siyasette hem parti yönetim kadrolarında hem de devlet yönetiminde çok farklı düzeylerde görevlerim oldu. Başbakan yardımcılığı, bakanlık yaptım. Şu anda AK Parti Genel Başkanvekili’yim. Uzun yıllar akademide bilimsel çalışmalar içinde bulundum. Bu farklı düzeydeki görevlerim sırasında, her zaman gerçek hayatın ve toplumun içinde olmaya özen gösterdim. Gençlerle, sivil toplumla, üniversitelerle irtibatım hiç kesilmedi. Samimi, sıcak ev sohbetlerinden, uluslar-arası konferanslara, yüz binlerce insanın katıldığı mitinglerden, kahve toplantılarına kadar, sayısız yerde konuşmalar yaptım, hasbihal ettim. Bunlar arasından özenle seçtiğim konuşmaları özellikle gençlerimize bir yol haritası çizmek babından kitaplaştırdım. Masa başında oluşturulan bir metin olmaktan ziyade, dirençli bir iradeyle kalp atışlarının arasında kayda geçen bir metin oldu.

Kitapta iki ana tez dikkat çekiyor, bozulan küresel adalet ve gelir tablosuna itiraz ve takriben 1914’ten günümüze ikame edilen macerasıyla ve dayatmalarıyla “modernizm”e yönelik bir meydan okuma var...

Evet dediğiniz doğru, lakin meydan okumamız sadece “modernizm”i parantezine almıyor. Bunun sonrası da var, postmodernizmin de bir çözüm getiremediğini, hatta modernizmden daha feci ölçütsüzlüklerle her türlü varoluş, her türlü ilişkiyi (ister devlet düzeyinde olsun, isterse birey düzeyinde olsun) parçalanmaya, örselenmeye, değersizleştirmeye ittiğini de söylüyoruz. İnsanın ve insanî olan her şeyin değersizleştirildiği süreci eleştiriyoruz ve çıkış yolu öneriyoruz.

BİZDE ESAS, İNSANI GAYEDİR

Bir kıyamet senaryosu mu bu?

Hayır. Kıyamet senaryoları Batı düşüncesinin ürettiği sendromlardandır. Fukuyama, tarihin sonunun geldiğinden söz etmişti, Huntington medeniyetlerin çatışmasıyla simsiyah bir dünya resmi çizmişti. Bunlar geçen yüzyılı hatta geçen bin yılı kapatan düşünürlerdi. Oysa bizde yani Doğu düşünce geleneğinde ve Anadolu irfanında; sonsuzluk ve diriliş tezi esastır. Fani olan dünyada, hoş bir seda bırakabilmek, hükümdar da olsanız, ırgat ta olsanız esas insanî gayedir. Bizde siyaset ve ahlâk bir arada meczedilmiş bir tekliftir. Bu yüzden biz güzel, iyi, doğru, hayırlı olanı tahayyül ederiz. Mesela Aliya İzzetbegoviç’in düşünce dünyasına baktığınızda bunu çok net görürsünüz. Savaşın en koyu ve tutarsızca ölüm kustuğu günlerde, o insanın “eşref-i mahlukât” oluşundan söz edebilmiştir. Kıyametin içinden bir Bosna çıkartabilmiştir.

DÜNYA ÇAPINDA MODEL ÜLKEYİZ

Begoviç’ten bu yana siyaset ve ahlâkı bir arada bağdaştıran bir felsefe ortaya konulmamıştı...

Bizdeki “siyasetname” geleneğine dikkatinizi çekmek isterim. Bizim siyasetimiz, insan onuruna saygı ve erdemli yönetime dayalıdır. Kitap, özellikle gençliğe önerdiği yol haritasında, iddia, irade ve ahlâk sahibi olmaya çağırıyor.

Büyüsü bozulan dünyada yeni bir dünya barışı mümkün mü?

Türkiye, son on yıllık atılımıyla, etkin diplomasisi ve siyasi-ekonomik krizlerle baş etme konusunda ürettiği çözüm yollarıyla, dünyaya umut aşılayan bir ülke olma yolundadır. Kitabımızdaki önemli tezlerden birisidir; özellikle küresel bir salgınla karşı karşıya olduğumuz şu günlerde de aktüeldir, insani krizlerde alınacak acil tedbirler ve etkinlikler konusunda Türkiye, dünya çapında bir rol modeldir.

“Medeniyetimizin 3. Büyük Koşusu” başlığınızdaki hedef biraz iddialı değil mi?

İddiası olmayanın, davası da yürüyüşü de menzili de olmaz. Bize kâh unutturulmaya çalışılmış kâh redd-i miras ettirilmiş, ötelenmiş devasa geleneksel birikimimizi, günün meselelerini çözmekte ilham verici, hız katıcı, ışık tutucu olarak görüyoruz. Dünü olmayanın yarını olmaz. Bizim gelecek vizyonumuzda; Türkiye’yi yarınlara taşırken, dünyada da adalet ve barışın öncüsü olabilmek davası yatıyor.

Öyleyse buna bir tür manifesto kitabı diyebiliriz..

Medeniyetmizin izinde, Türkiye’yi Yarınlara Taşımak meselesini konuştuğumuz bir kitap...