Aileleri buluşturan öğün: Kahvaltı

Kahvaltılar bizim ailede olduğu gibi ülkemizde birçok aile için bir araya gelip sohbet edebildikleri, mutlu oldukları zamanlardır. Kahvaltı kültürü çok eskiye dayanmasa da dünya üzerinde en çok çeşitliliğe sahip kahvaltı sofraları ülkemizde kuruluyor.

HALUK KESİM / cumartesi@aksam.com.tr

Pazar sabahları annem ve babam erkenden kalkar fırından tazecik ekmek alır, annem çayı demlerken, babam kahvaltı için ya sucukları hazırlar veya pişirme kağıdı içine koyduğu pastırmaları kızartmaya başlardı.

Annem "Haydi uyanın kahvaltı hazır" diye bağırırken erken kalkmaktan biraz muzdarip olsak bile ailecek kahvaltı edeceğimiz için çok mutlu olurdum.

Kahvaltılar bizim ailede olduğu gibi ülkemizde birçok aile için bir araya gelip sohbet edebildikleri, mutlu oldukları zamanlardır. Hele Pazar günleri benim yaş grubum için kahvaltı bittikten sonra TRT'de kovboy filmi seyretme zamanı olduğu için ayrı bir önem taşıyordu.

Annem, babam, ablalarım, abim hep bir arada olurduk. Bazen radyodan bir nağme yükselir, bazen sadece sohbet edilirdi. Babamı işi nedeniyle çok göremezdim. Zaten hafta içi herkesin, ya işi, ya okulu olduğundan bir araya gelmek zordu. Bu yüzden Pazar sabahları aile fertlerinin bir araya gelebildikleri nadir zamanlardan bir tanesiydi. İşten eve yorgun argın gelen babaların Pazar günleri sofra kurmaktan, belki sadece bir sucuk yapmaya kadar yardımda bulunması aile kavramına az bile olsa katkı sağlıyordu.

Hep merak etmişimdir kahvaltı kültürümüz ne kadar eskiye dayanıyor? Hele son yıllarda ülkemizde o kadar çok kahvaltı mekânı var ki. Kahvaltı kültürü çok eskiye dayanmasa da dünya üzerinde en çok çeşitliliğe sahip kahvaltı sofraları ülkemizde kuruluyor.

Eskiden iki öğün yemek yenilirmiş. Kuşluk ve akşam yemekleri. Kuşluk vaktinde genelde bir önceki akşamdan kalma yemekler veya bölgeye göre değişen lezzetler olabilir. Ciğer, et, peynir, çorba, bal, yoğurt yendiği olurmuş. Hatta Fatih Sultan Mehmed'in balığı çok sevdiği için sabahları sarımsak, sirke ve soğanlı balık yediği söylenir. İkinci Bayezid'in ise sabah namazından sonra bal, kaymak, yumurta, peynir ve et yediği bilinir.

Kahvaltı kelimesi ise kahve altından türemiştir. Hatta, Şemsettin Sami Kamus-i Türki sözlüğünde kahvaltı kelimesini şöyle açıklar; kahvaltı (كاهوالتي) esasen aç karına kahve içmemek için, kahveden evvel yenen muhtasar yemek.

Dedim ya, kahvaltı ailenin, dostların bir araya gelmesi için önemli bir fırsat. Geçenlerde yıllardır görmediğim dostlarımla kahvaltıya gitmeye karar verdik. İstanbul'da yer gök kahvaltı mekânı olmuş. Daha önce gittiğim yerlerde en üzüldüğüm nokta masanın serpme kahvaltı denilen servis anlayışı ile hınca hınç dolup, yiyeceklerin artması ve dökülüp israf edilmesi.

KAHVALTI MENÜSÜNDE İSRAF HASSASİYETİ

Beykoz, hele de Kavacık İstanbul'un en sevdiğim bölgesi. Rüzgarlıbahçe'ye giderken sol tarafta bir Rizeli ve Trabzonlu'nun sahibi olduğu çok güzel bir mekâna gittik. Bizi kapıda güleryüzlü bir genç kızımız karşıladı. Sahipleri Ahmet ve Murathan ise oradaydı. Hepimizi buyur edip cam kenarında çok güzel bir tahta masaya oturtturdular.

Kahvaltıdan önce muhteşem Boğaz manzarası ruhumuzu doyurmaya yetti. İstanbul Boğazı'nın maviliği şehrin yoran trafiğinin ardından şifa gibi geldi.

Ama elbette midemizi doyurmaya da sıra gelecekti. Gözüm ne yiyeceğim diye etrafa bakar olmuştu. Bir yandan da yiyeceğimizden fazla kahvaltılık gelir de israf olur diye endişe ediyordum. Hemen bizimle ilgilenen garsona bunu iletmek istedim "Abi sen merak etme bizde öyle olmaz" dedi güler yüzlü garson kardeşim Hakan.

Önce mekânın adını aldığı Karadeniz kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi Muhlama geldi. Ardından kavurma, sahanda yumurta, fasulye kavurma, patates kavurma. Bir de tabi küçük küçük sıcacık ekmeklerin yanında mis gibi tereyağı ve minci (Rize ve Trabzon'da böyle denir. Aslında çökelek) servis edildi. Cemal Süreya boşuna söylememiş; "Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı" diye. Gerçekten de kahvaltının verdiği mutluluk hiçbir yiyecekte yok. Muhlama'nın baş döndüren lezzetinden bahsetmiyorum bilen biliyor zaten. Bu arada sofradaki annemin yaptığı gibi pişirilmiş çırıh da gözlerimi kamaştırdı. Bazı yörelerde kaygana diyorlar ama Rize bölgesine ait cırıhtayı görünce iştahım iyice kabardı, önüme ne konduysa yiyip bitirmişim. Çayı, kahvaltısı, yemekleri ile muhteşem bir yer Muhlama. Ailecek gidilebilecek, çalışanlarının güler yüzlü olmasıyla memnuniyetinizi daha da artıran mekânın israf konusundaki hassasiyeti, fiyatlarının çok uygun oluşu eminim pek çoğunuz için tercih sebebi olacaktır.