Ailecek yaptığımız meşkler en güzel hatıralarımız

Ramazan Sohbetleri'nin ilk konuğu hafız ve musikişinas Halil Necipoğlu'nu evinde ziyaret ettik. Ramazan'a dair hislerini, çocukluk hatıralarını konuştuğumuz Necipoğlu, ''Ramazan'da bütün vaktimiz babamla beraber mukabeleler ve camide geçerdi. Dışarıdaki eğlencelere pek katılmazdık. Kalabalık bir aileydik. İftarımız yapar daha sonra saatlerce devam eden meşklerimiz olurdu. İlahiler okur sonra Türk müziği de icra ederdik. Babam bize eşlik eder, annem ise bir köşeden hepimizi ayrı ayrı süzerdi. Annem ile babamı kaybettik ama kardeşlerimiz ve onların çocuklarıyla bu gelenek hâlâ devam eder.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

On bir ayın sultanı Ramazan bu sene de teşrif etti. İslam alemi için kıymetli olan bu ay bütün bereketi ile evlere neşe, huzur; hayatımıza ise yeniden bir manâ getirdi. "Ömrümüzün en güzel mevsimidir, Ramazan." diyor hafız ve musikişinas Halil Necipoğlu. Bu sene de Akşam Cumartesi Eki'nde Ramazan Sohbetleri altında çok kıymetli isimleri ağırlayacağız. İlk konuğumuz sözleri, duaları, ilahileri ve muhabbeti ile kalplerde yer edinen Halil Necipoğlu.

YENİDEN YOLA GİRMEK İÇİN FIRSAT SUNAR

Ramazan size ne ifade eder?

Ömrümüzün en güzel mevsimidir, Ramazan. Bütün Müslümanların ortak sevinci... Gelişiyle bir ferahlık hissi verir ve atmosferde cennet kokusu oluşur. Bir tatlı telaş kaplar içimizi. Bir hadiste Efendimiz şöyle buyurur, "Ramazan'ın gelişine sevinmek mümin olmanın alametlerindendir." Ramazan bir bilinç verir bize. Arınırız ve adeta hayata yeniden başlarız. Bu mübarek günler ve oruç bize kim olduğumuzu, kimden olduğumuzu, kime ait olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi yeniden hatırlatır. Allah kâinatı, eşyayı insan için yaratmıştır. İnsanı da kendisi için. Kendisi için yarattığı, kendisine yaratılana varlığını adamamalı. Biz hayat telaşında kendimizi ihmal ediyoruz. Bu ay bizi kendimizle barışmaya ve yakından izlemeye davet eder. Günlerin hoyratlığına terk ettiğimiz hayatımızı tazelemek, sıkışan ruhumuzu açmak için gelir Ramazan.

Ramazan'ı sadece davetler, iftar sofraları olarak görmemek lâzım. Kendimize dönüp bakmamızı söylüyorsunuz aslında...

Şüphesiz kültürel tarafı muazzam güzellikler barındırıyor ama önceliğimiz bu olmamalı. Gerçek saadete ulaşmak için asıl olan Ramazan'ın bize sunduklarını anlayıp bu bilinçle günleri geçirmektir. Bunu ihmal etmemeliyiz. Ramazan Kur'an ayıdır aynı zamanda. Kur'an'ın bize söyledikleri var. Kur'an'ın mesajı herkesedir. Bizler anlam arayışında olan varlıklarız. Bu anlam arayışının karşılığı Kur'an'dadır. Biz mutluluk arayışındayız. Mutluluk da bizi arar. Onunla buluşmanın yegâne yolu Kur'an ve Peygamber Efendimizin hayatını taklit etmekten geçer. Bu nedenle Ramazan'da Kur'an okumak şüphesiz iyidir ama ne söylediğini anlayarak okumak ve bunu hayatımıza dahil etmek bize aradığımız saadeti getirir. Bu mübarek günler yoldan çıktıysan seni yeniden bu yola sevk eder. Bu öyle bir yol ki yürüyen kimsenin varamadığı saadet görülmemiştir. Ama bu yoldan çıkanın da vardığı görülmemiştir. Bu yüzden Ramazan kendimize gelmemize vesile olurken yeniden yola sokar. Sarılacak yaralarımızı sarmaya gelir.

MÜSLÜMAN ÂLEMİ KARDEŞLİK KONUSUNDA KENDİNE GELMELİ

Şu an en büyük yaramız Gazze... Bu yara nasıl sarılır?

Müslümanların Ramazan'la beraber yeniden kendine gelmesi gerekir. Birliğin, kardeşliğin ne demek olduğunu yeniden düşünmeleri ve terk ettikleri bu duyguları hayatlarının merkezine koymaları gerekir. Zira İslam'ın en öne çıkan kavramlarından biri, kardeşliktir. Allah bize kardeş olmamızı emretmiştir. Dolayısıyla bu emrin uygulanması konusunda bütün Müslümanların yeniden oturup düşünmesi lâzım. Kardeşlik ayrı bedenlerde aynı atan kalplerdir. Ramazan bunu da hatırlatır. Yeryüzünde özellikle de İslam coğrafyasında yanan ateşler var. Zalimin zulmü altında kalan kardeşlerine el uzatmamak, yardımda bulunamamak bir Müslümanın kendisine yaşatabileceği en büyük felakettir. Allah bunu asla kabul etmiyor. Müslümanların ayrışmalarını kabul etmiyor.

Ramazan her konuda bizi yapılandırır. Yaşama dair neyimiz var neyimiz yok hepsini sıfırlamamızı, olumsuz her hâlimizi Kur'an'ın beyanı çerçevesinde yeniden düzeltmemizi teklif eder. Biz bu aleme Allah'ın varlığına, kudretine şahitlik etmek için geldik. Bize de şahitlik edecekler var. Zaman, mekân şahit olacak. Hiç kimse huzurda mahzun olmak istemez. O yüzden eylemlerimizi tamir etmeliyiz.

Bir hatırlatıcı ve aynı zamanda şifa vesilesi diyebiliriz miyiz o halde bu aya?

Ramazan bize her yönden iyi gelir. Modern çağın hastalıklarından depresif yaşamı hissetmeyen yoktur. Bu durumları da ortadan kaldırır. İnsan kendine döndüğünde kendini tanır. Kendini tanıyan da Rabbini sever. Ramazan bir af mevsimidir. Günahın büyüğü, küçüğü olmaz. Allah, dua etmek itibariyle bizi af eyler. Dua bizim varlık sebeplerimizdendir. Ayette şöyle der, "Duanız olmasa Rabbim size bir değer vermez." Allah'a sadece ellerimizi değil kalbimizi, ruhumuzu, gönlümüzü açmak için yaratılmış varlıklarız. Allah kulu hakkında hep hayrı vaad eder, şerri vaad etmez. Dolayısıyla biz de ince ve titrek seyreden hayatımızı dua ile donatmalıyız. Bu bakımdan da Ramazan Allah'ın bize merhametidir.

ZAFİYETLERLE DOLU RAMAZANLAR GEÇİRİR OLDUK

"Nerede o eski Ramazanlar" der misiniz?

Eskiyen Ramazan değildir aslında. Biz her sene Ramazan'a veda ettiğimizi düşünürüz ama Ramazan veda etmez, biz ederiz. Geçen sene Ramazan'ı yaşayan ama bu sene ahiret hayatına geçen yok mudur? Belli bir yaşa gelen insanlar geriye dönüp hep bakar. Özlemle, geriye tekrar dönmeyi, yeniden başlamayı belki de geçmişteki hatıraları ve o hatıralarda olan insanları yeniden görmeyi arzu eder. Ve bu sadece Ramazan için geçerli değildir.

Çocukluğumuz ile bugünün çocuklarını karşılaştırdığımızda bizim Ramazanlar nispeten manâ ve kültürel anlamda daha keyifli geçerdi. Biz büyüklerimizden Teravih namazlarının büyük bir manevi coşkuyla eda edildiğini gördük. Bugünkü çocukların bunu pek göremediklerini düşünüyorum. Zafiyetlerle dolu Ramazanlar geçirir olduk. Başka heves ve arzular çerçevesinde çocuklar kendilerine bir dünya oluşturdu. Sadece Ramazan değil geçmişle bugünü kıyasladığımızda o günlerden ibret alınacak çok şey var. Bu yozlaşmışlık da bizi mutsuzluğa sevk ediyor.

Çocukluğunuzda nasıl geçerdi Ramazan?

Erzurum Oltu doğumluyum ama 7 yaşından sonra İstanbul Fatih Vefa'ya geldik. Sonra da Bakırköy'e. Çocukluğumuz burada geçti. Kalabalık bir aileyiz. 7 kardeştik. Babam imam idi. Mihrabı, minberi, minareyi, camiyi büyük bir samimiyetle severdi. Bu hayatı yaşarken onun haz aldığını görürdük. Bu beni de çok etkiledi ve onun yolundan gittim. Geriye dönüp baktığımda iyi ki öyle yapmışım diyorum çünkü bu iç huzuru başka yerde bulamazdım. Hafız olduğum için Ramazanlar çok yoğun geçerdi. Sabahın ilk ışıklarından iftar vaktine kadar mukabelelere giderdim. Babama da yardım ederdim. Onunla teravih namazlarına gider bazen ezanları okurdum.

KEŞKEK SOFRAMIZIN EN KIYMETLİ YEMEĞİ

Sofralarınıza dair hatırladığınız, özellikle pişen bir yemek var mıydı?

Geniş bir aile olduğumuz için kıt kanaat geçinen bir ailenin Ramazan'ı nasıl geçiyorsa bizim de öyleydi. Fakat bir tas çorbayı bile dünyalara bedel bir lezzet olarak kabul ederdik. Soframızda çok bir şey olmazdı ama birlikte sofraya oturmanın mutluluğu manen, bedenen, ruhen doyururdu. Rahmetli annem Ramazan'ın ilk iftarında keşkek yapardı. Dünyanın bütün lezzetlerini bir araya getirseniz annemin o mübarek elleriyle yaptığı keşkeğin yerini tutmaz. Şimdi eşim sağolsun bu geleneği sürdürüyor.

Ramazan eğlenceleri desek... Neler hatırlıyorsunuz o yıllara ait?

Osmanlı döneminde direklerarası eğlenceler olurmuş. Bizim zamanımızda da bunun taklitleri yapıldı. Ben özel olarak bunları takip etmezdim, başka meşguliyetlerim olduğu için. Ama kardeşlerimizle birlikte meşklerimiz olurdu. İlahiler okurduk, babam da bize eşlik ederdi. Annem de bir köşeden hepimizi ayrı ayrı süzerdi. Gözlerinden mutluluk aktığını hatırlıyorum. Türk müziği eserleri de icra ederdik. Annem ile babamı kaybettik ama bu gelenek devam eder. Kardeşlerim ve çocuklarımızla birlikte 30-40 kişiden oluşan bir koromuz var. Birlikte söyleriz.

Şimdi nasıl geçiyor bu özel ay sizin için?

Bu sene programlardan dolayı biraz yoğun. Üretim yapmayı seviyorum. TV ekranlarında sahur programım devam ediyor. TRT'de izleyici ile buluşan Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nı bu sene de yapıyoruz. Ayrıca Ramazan içerisinde dinleyicilerimizle buluşturmak adına 13 eserlik bir repertuvar hazırladık. Çeşitli illerde halkımızla buluşacağız. Genelde iftarda evde olmuyordum ama bu sene evde olmayı tercih ediyorum. Ailemle birlikte evde iftar yapmanın özlemini gidermek istiyorum.

DİNİ MUSİKİMİZİN EŞİ BENZERİ DÜNYADA YOKTUR

Müzik üzerine de konuşalım biraz da. Dinî musiki nasıl bir anlam dünyasına sahiptir?

Müzik varoluştan itibaren bizimle birlikte olan ilahi bir nimettir. Hz. Mevlana der ki; "Müzik, Allah'ın lisanıdır." Müzik, ruhun sesidir ve ruha tesirleri büyüktür. İnsan halden hale giren bir varlıktır. Hüzün, sevinç, kibir ne olursa olsun insanın her haline hitap eden bir nimettir, müzik. Dini duyguların da coşkusuyla yaşanmasına vesile olur.

Bizim evliyaullah hazeratı dediğimiz Allah'a yakın bir hayat yaşayanların o hayatın içinde tazarru olarak ifade ettikleri sözleri, şiirleri var. Dini musiki de onların açıkta bırakmadığı bütün manevi duyguları yine notaların açık bırakmadığı melodik yapılar üzerinden ikramıdır. Yani dinî musiki dinî duyguları açığa çıkarır. Bu anlamda hakiki olan aşkın yaşamasına vesile olur, müzik. Aşkın en güzel olanı Allah'a olandır. Müzik bir anlamda teşbihte hata olmaz dua makamında bir ifade biçimidir. Hitabı izzete mukabelede bulanabilecek aşkın cümlelerini ifade eder, dini müzik. Bunlar içindeki nutku şerif dediğimiz cümleler bize istikamet verir. O vakit sizin Allah'a, Peygambere olan muhabbetiniz açığa çıkar. Bizim dini musikimizdeki hem sözel hem melodik yapıda dünyada hiçbir medeniyette olmayan ruh vardır. O aşkı tarif edenler, aşka âşık olanlar tarafından üretilen bu musiki dünyada yer alan hiçbir müzikle benzeşmez.

Sizin de şiirleriniz, besteleriniz var mı?

Yazdığımı sanıyorum. Halkımızın takdirine arz ettiğimiz bestelerim, güftelerim var. Ama bunun kendimden menkul olduğunu düşünmüyorum. O vardı, Allah yaratmıştı sadece benim üzerimden takdim etti diye kabul ediyorum. Ramazan ayında yayınlanacak iki yeni ilahi yazdım. Biri Merhaba Ramazan diğeri Elveda Ramazan. Bestesi, sözleri bana ait. Merhaba Ramazan'ı davul, zurna ve koro eşliğinde kaydettik. Korodan kastım da kardeşlerim ve yeğenlerimden oluşan Necipler Meclisi. Rast makamında söyledim. Aranjörlüğünü de oğlum yapacak. Müzikalite anlamında sıcak, samimi ve herkesin anlayabileceği hatta eşlik edebileceği bir yapısı var. Elveda Ramazan adlı ilahi ise uşşak makamında seslendirdik. Bugünün literatüründe yazmaya çalıştık. Melodi kısmında da insanların aşina olduğu sesleri tercih ettik. Ayrıca yeni bir albüm de gelebilir.

DUALARIMDA SAMİMİYETLE KALBİMDEN GEÇENİ SÖYLÜYORUM

Her Cuma dua videosu yayınlıyorsunuz. Nasıl ortaya çıkıyor bu dualar?

Son bir yıldır perşembe gece yarısından sonra paylaşımlar yapıyoruz. Her bölümde mutlaka bir duayı öne çıkarmaya çalışıyorum. İnsanların nasıl bir duaya ihtiyacı var diye düşünüyorum. Onlarla empati kurarak yazıyorum. Kendimden de yola çıkarak samimi bir dua oluşturmaya çalışıyorum. Ümit veren cümleler kurmaya çalışıyorum. Bazen okuduğum kitapların altını çiziyorum. O an aklıma gelirse onlara da bir bakıyorum. Sonra kendi cümlelerimi kuruyorum. Nefsimize yönelik bir hedefimiz olmadığı ve samimiyetle yaptığımız için insanlar bekler oldu bu duaları. O samimiyet gelmeden videoyu çekmiyorum. Bazen eşim, "Neden son dakikaya bırakıyorsun?" diyor. Ama o an içimden bir şey gelmiyorsa sadece yapmış olmak için yapmıyorum. Kalbimden çıkanın insanların kalbine gideceğine inanıyorum.