Adana Film Festivali'ne dair…

Bu yıl 26'ncısı düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali sona erdi.

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

Seçkisiyle göz dolduran festivalde, elbette yine en çok konuşulan ulusal yarışma filmleri oldu. Ödül törenine damga vuran Nuh Tepesi’nden, gözden kaçırılanlara… İşte, Türk sinemasının Altın Koza panoraması…

CENK ERTÜRK’E TEBRİK 

Adana’da her yıl olduğu gibi daha ziyade ulusal yarışma filmlerini izlemeye gayret ettim ve 12 filmin yarıştığı seçkiden biri hariç (Nihat Durak’ın Kapı filmi) hepsini görme fırsatı yakaladım. En iyi film ve yönetmen dâhil olmak üzere toplamda 4 ödülle geceye damgasını vuran Nuh Tepesi, favori gösterdiğim yapımdı ve bana göre seçkinin en iyisiydi. İlk uzun metrajını çeken Cenk Ertürk’ü, hem bu güçlü hikâye anlatımı ve hem de karakter yaratımı için tebrik ediyorum.

‘KÜÇÜK ŞEYLER’ BEKLENDİĞİ GİBİ

Üç ödülle geceden ayrılan Kıvanç Sezer’in Küçük Şeyler’i, merak ettiğim filmlerin başında geliyordu ve beklentilerimi karşılamayı başardı. Yönetmen, bu kez absürt komedi olarak nitelendirebileceğimiz bir öyküyle şansını deniyor ve beyaz yakalıların dünyasına eğlenceli bir bakış atıyor. Pelin Esmer, daha önce çektiği Oyun belgeselinin 14 yıl sonrasını anlattığını Kraliçe Lear filmiyle 3 ödül toplarken; Barış Atay’ın, müthiş atmosferi ve sanat yönetimiyle hayran bıraktığı Aden filmi, hak ettiği gibi kadın oyuncu ve sanat yönetimi ödüllerini aldı. Kurgu ve yardımcı kadın oyuncu ödüllerini kazanan Görülmüştür ise Nuh Tepesi ve Kronoloji ile birlikte ilk üçe aldığım filmler arasındaydı ve etkileyici öyküsüyle seyircisini yakalamayı başarıyordu. Ancak ben bu noktada Görülmüştür’den ziyade Kronoloji’den bahsetmek istiyorum zira böylesi enfes bir polisiyenin ve Birkan Sokullu’nun üstün çabasının görmezden gelinmesine epey şaşırdım. 

KRONOLOJİ’Yİ MUTLAKA İZLEYİN

Kronoloji, bizi sükût-u hayale uğratan ve bir anlam bütünlüğü dahi taşımayan pek çok filmin yanında derli toplu, özenli hikâye anlatımıyla heyecan verici bir deneyime ortak ediyor; seyircisinin salondan mutlu ayrılmasını sağlıyordu. Umut veren genç erkek oyuncu dalı dışında bir ödül kazanamaması sizler için bir kıstas olmasın, Kronoloji’yi mutlaka görün… 

Benzer bir biçimde hiç ödül alamayan Oscar adayımız Bağlılık-Aslı, farklı sınıflara mensup kadınların hayatları üzerinden annelik mefhumunu masaya yatıran ancak fikrinden ziyade oyuncu performanslarıyla öne çıkan bir film.Seçkinin benim açımdan sıkıntılı filmlerine gelince… Cihan Sağlam yönetimindeki Uzun Zaman Önce, Serdar Orçin ve Onur Dikmen’in performanslarıyla kendisini izlettiren fakat hikâye bütünlüğü ve kurgusunda problem yaşayan bir yapımdı. 

‘AİDİYET’ HAYAL KIRIKLIĞI

Nitekim film, Serdar Orçin’in performansıyla ödüle layık görüldü. Berlin’de Forum Bölümü’nde gösterildiği için beklentimin yüksek olduğu Aidiyet ise bir başka hayal kırıklığı oldu. İki bölümden oluşan bu deneysel filmin, ilk kısmındaki film noir atmosferini heyecan verici bulsam da, ikinci bölümün fikri temelindeki yoksunluğun filmin duygusunu baltaladığını düşünüyorum. Eylem Kaftan’ın Kovan’ı, kâğıt üzerinde kusursuz görünen fakat pratikte seyirciye geçmekte zorlanan bir yapımdı. Arıcılık mesleğine dair yönetmenin bilinçli yaptığını düşündüğüm değişiklikler filmin dramasını desteklese de, ne yazık ki aynı oranda yapay bir his uyandırmış. Son olarak Şehitler belgeselinin sinema hissiyatını zayıf bulduğumu ve Pelin Esmer’in Kraliçe Lear’da yarattığı doğal ve ustalıklı dili yakalayamadığım için çok sevemediğimi belirtmeliyim.