Acının insana kattığı değerin farkındayım

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR
aysun.yildiz@aksam.com.tr

Düşüncelerimiz emanet, yaşamlarımız taklit, tutkularımız ise alıntıydı… Sana sunulan hayatı renksiz mi buluyorsun? Öyleyse sen boyamalısın hayatını yedi renge… Hepsi ve daha fazlası, Nur Meriç’in ‘… ve mucizeydi yaşamak’ adlı kitabında konu ediliyor. Kitabın yazarıyla görüştük hem kitaba hem hayata hem de ilişkilere dair ipuçları aldık. 

İkinci kitabınız “… ve mucizeydi yaşamak’ın çıkış hikâyesini anlatır mısınız?

İlk kitabım tahmin ettiğimden daha fazla ilgi gördü. Kitapta da bahsettiğim bir takım ilginç olayların üst üste gelmesi benim bu kitabı çıkartmama vesile oldu. 
Birçok kişisel gelişim kitabı var. Bu kitabın diğerlerinden farkı ne?
Olguları yüzeysel bir bakış açısıyla değil, geniş analiz ve gözlemlerle ele aldım. Bir sorunun farklı yöntemlerle çözülebileceğini göstermeye çalıştım. 
Kitapta kendi hayatınızdan hikâyelere, samimi dil ve anlatıma yer veriyorsunuz, neden?
Resmi ve teknik bir dil kullanmak okuyucuyla arama mesafe koyacaktı. Duyguların dilini kullanmayı seçiyorum. Çünkü bu dili seviyorum, kendime ve hedef kitleme daha uygun olduğunu düşünüyorum. Anlatmak istediklerimi direkt anlatabiliyorum.
Kişisel gelişim kitapları günümüzde en çok okunan kitaplar arasında bunun sebebini ne? 
Gerek ülkemizde gerekse dünyada arka arkaya gelen yorucu, üzücü olaylara bir de özel problemlerimiz eklendiğinde yaşam zorlaşabiliyor. İnsanlar kendilerini çaresiz, sıkışmış hissettiklerinde yaşadıklarını anlamlandırmak, tekrar ayağa kalkmak, hayata katılmak için bir neden, bir umut, bir çıkış yolu arıyor. İçlerindeki boşluk, engellenme duygusu acı verici olabiliyor ve insanlar her zaman bir uzmanla konuşamayabiliyorlar. Böyle durumlarda iyi seçilmiş, donanımlı bir kişisel gelişim kitabı, hayat kalitemizi aşağı çeken, gerçek sorunlarımızı fark etmemizi sağlar. Çok duymuşsunuzdur 
“bir kitap hayatımı değiştirdi” diye. İşte bu kitapların türü ne olursa olsun kişisel gelişim, değişim ve dönüşüm etkisi yaratabilir.  
ACIYLA MÜCADELE EDİLİYOR
Yaşam boyu karşılaştığımız yenilgilerle nasıl baş ederiz?

İnsanların her türlü acıyla mücadele etme gücünün olduğunu gözlemledim. Fakat bu gücü kullanıp kullanmama bir seçenek. En zor durumdaki insan bile düşündüğünde kendisinden daha büyük bir problemle mücadele etmiş biri olduğunu görebiliyor. Birçok zorluğu aşmış hatta bunları bir olgunlaşma, tecrübe, büyüme ve zenginleşme olarak hayatına geçirmiş kişilerin olduğunu biliyoruz. Bunu bilmek veya hatırlamak bize umut, motivasyon, cesaret ve güç vermelidir. Yaşam boyu karşılaştığımız yenilgilerin bir kısmıyla dostlarımızla, büyüklerimizle konuşarak, yalnız kalıp kendimizi dinleyerek, bir filmden bir müzikten, bir kitaptan ilham alarak baş edebiliriz. Bazen de sorunun çözülemeyeceğini fark eder ve bir uzmandan yardım alırız. 
“Neden bunlar benim başıma geldi?” diyen danışanlarınıza ne öneriyorsunuz?
Neden senin başına gelmesin, neden onların başına geldi diye sorduğumda genelde cevap verilemiyor. Evet, herkesin başına gelebilir. Yapılması gereken bu durumla nasıl baş edilecek, bu durum kişinin bundan sonraki hayatına ne gibi olumlu dönüşler getirebilir, buna bakacağız.  Hiçbir acı sonsuza kadar sürmüyor. Hiç kimse acıdan ölmüyor. Fakat yaşam kalitesi yaşama hevesi çokça düşebiliyor. Öyleyse mümkün olduğu kadar erken bu durumla baş etmeliyiz. Renksiz hayatlarımızı nasıl renklendirebiliriz?
Hayatımızı daha anlamlı ve renkli hale getirmek için bizim dışımızdaki insanların hayatlarına olumlu katkılar, yardımlar sağlayabiliriz. Yapılan bir deneyde insanların başkaları için yaptıkları iyiliklerden mutlu olduklarını, kendilerini huzurlu hissettikleri gözlemlenmiş. Bu bir renk. Hayatın içinde yaptığımız deneyimler örneğin sinemaya gitmek, dostlarımızla sohbet etmek, kitap okumak, gibi kendimiz için yaptığımız birçok aktiviteler mutlu, huzurlu bir hayat için bize ilham verebilir. Bu şekilde de hayatımıza renk katabiliyoruz. Tabii bu ikisinden daha fazla beceri isteyen bir şey var ki; bize sunulan değiştiremeyeceğimiz mevcut hayatın olumlu olumsuz taraflarını olduğu gibi kabul etmek. 
Bu bir ruhsal yolculuksa ne öğrendiniz bu yolda?
Daha önce karşılaşmadığım Nur’larla karşılaştım. Biraz daha büyüdüm, biraz daha olgunlaştım. Acının insana kattığı değerin farkındaydım ama başkalarının acısına dokunmanın, onların acı çekme, şifa bulma sürecine tanık olup, yardım
etme çabalarımın benim hayatımın en büyük anlamı olduğunu daha derinden hissettim. 

‘ÖLÜM BİZİ AYIRANA DEK’

İlişki ve evlilik terapistisiniz. Kitapta evli çiftlere yönelik okuyucuya da yardımcı olan metotlar var mı? Biraz bahseder misiniz? 
Tabii ki aralarda ilişkilerden, evliliklerden bahsettim. Fakat en çok kendimizle olan ilişkimizden bahsettim. İkili ilişkilerde bunun çok önemli olduğunu biliyorum. Örneğin kendimizin ve partnerimizin bir takım otomatik düşüncelerini, şemalarını biliyorsak bu son derece faydalıdır. Derin bir kaybetme korkusu, terk edilme şeması taşıyan birinin ilişkileri nasıl sabote ettiğini, korkularıyla, bağımlılıklarıyla ilişkiyi yorduğunu okuyucu fark edebiliyor. İlişkide onaylanma, takdir edilme ihtiyaçlarının bazıları için nasılda temel gereksinim olduğunu okuyucu fark edebilir. Kaliteli ilişkiler kurmak için paylaştığım bir takım teknikleri ve püf noktalarla mucizeler yaratabilirler.  
Zaman geçtikçe daha mı çabuk tüketiyoruz sevgiyi? 
Tüketim çağındayız. Umarım yaşamlarımızdaki olumsuz durum ve düşünceleri de çabuk tüketiriz. İlişkilerin, ailenin, sevginin kutsallığını fark ederiz. Birlikte olduğumuz kişileri, ilişkileri geçici değil de ömürlük görebiliriz. Güzel bir söz vardır “Ölüm bizi ayırana dek.” Bu temenni bana sıcak gelir. Tabii hayat insanın önüne farklı senaryolar da sunabilir.

Fakat niyet baştan

beri iyidir. Öngörülen sonucun olumsuz olma ihtimali bilinemez. Başa gelenle sağlıklı bir mücadele süreci olur. “Uzun ilişkilerin adamı/kadını değilim” tarzı konuşmalar yapan birinin niyeti baştan olumsuzdur. O tam tersi bir ilişki, sevgi tükenmiyorsa sıkıntı duyar ve kaçar.