MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Türkiye, Dünya Göçebe Oyunları'nın dördüncüsüne 29 Eylül - 2 Ekim günlerinde ev sahipliği yapacak. Bursa İznik'te gerçekleşecek dev organizasyonda 102 ülkeden 3 bini aşkın sporcu, 40'ın üzerinde yarışmada hünerlerini sergileyecek. Dünya Göçebe Oyunları'na sporcuların yanı sıra devlet başkanları, yerli ve yabancı sporseverler de katılacak. Ayrıca ülkeler renkli gösterilerini sergilerken, geleneksel oba kültürü yaşatılacak, evrensel ve yerel tatlar deneyimlenecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açılışını yapacağı programda başta Türk Devleri Teşkilatı ülkelerinin başkanları ve cumhurbaşkanları olmak üzere farklı ülkelerinde devlet yetkilileri yer alacak. Açılış seremonisinde göçebe kültürü ve tarihimizi anlatan bir hikâye canlandırılacak. Etkinlik, spor faaliyetleri ve diğer kültürel aktivitelerle devam edecek. Dördüncü gün kapanış olacak ve açılıştaki o hikâyenin devamı burada verilecek.
Organizasyonun çıkış sürecini ve merak ettiklerimizi Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu Başkanı Hakan Kazancı'ya sorduk. Kazancı, "2014 yılında Türk Devletleri Teşkilatı geleneksel oyunları dünyaya tanıtmak amacıyla yola çıktı ve Dünya Göçebe Oyunları'nı düzenlemeye karar verdi. Ama sadece Türk devletlerine ait oyunlar değil bunlar. Dünyanın her yerindeki etnik oyunlarını kapsayan bir program olmasına özen gösterildi. Göçebe oyunlarıyla ilgili bu fikri ilk ortaya atan Kırgızistan idi. Daha sonra orada mini bir gösteri yapıldı. Ve ilk Dünya Göçebe Oyunları orada yapıldı. Türk Devletleri Teşkilatı bu oyunların iki yılda bir farklı ülkelerde yapılmasına karar verdi. Ancak daha sonra ikinci ve üçüncüsü de Kırgızistan'da yapıldı. 2018 yılında üçüncüsü gerçekleşen programın dördüncüsü için bayrağı Türkiye devraldı. 2020 yılında pandemi nedeniyle organizasyon gerçekleşemedi. Şimdi 29 Eylül, 2 Ekim tarihleri arasında 4. Dünya Göçebe Oyunları Bursa'nın İznik ilçesinde yapılacak." şeklinde konuştu.
İZNİK TARİHİ BİR ÖNEME SAHİP
İznik'in etkinlik için özel olarak seçildiğini belirten Kazancı, "Burası tarihi bir öneme sahip. İznik Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti. Ayrıca Kırgızistan'ın organizasyonu düzenlediği Issık Gölü'ne çok benziyor çehresi. Yaklaşık 600 dönümlük bir araziyi orada yeniden düzenledik. Çalışmalar hala sürüyor. Çalışmalar sırasında bölgenin ekolojik dengesine herhangi bir zarar verilmedi hatta üzerine koyarak iyileştirerek bugünkü haline getirdik. Çalışmalar sırasında kuşların göçleri engellenmesin diye o dönem çalışmaları durdurduk. Orada kalıcı olacak 5 bin kişilik bir tribünü olan stat inşa ettik. Balçık yerleri düzelttik. Çöpler vardı onları temizledik. 20 tane oba çadır alanı yaptık. Her yeri çimlendirdik. Bundan sonra orası yeşil bir alan olacak." diyor ve ekliyor: "Organizasyon sonrasında da bu alan farklı etkinlikler, spor branşları için kullanılabilecek. İnsanlar buraya gelip vakit geçirebilecek. Millet bahçesi tadında oldu. Türkiye Geleneksel Atlı Spor Dalları Federasyonu'nun kullanabileceği olimpik ölçülerle bir alan hazırlandı. Bundan sonra karşılaşmalar burada yapılabilecek. Kısaca biz buraya dört günlük bir festival için bir alan hazırlamadık. İznik ilçesine kalıcı bir eser bırakılacak."
Kırgızistan'da gerçekleşen organizasyona bölgedeki insanların katılımlarının yoğun olduğunu ve insanların orada bu tarz değerlere sahip çıktığını belirten Kazancı, ülkemiz ev sahipliğinde düzenlenecek bu yılki Dünya Göçebe Oyunları'na da yurt içinden ve dışından katılım beklediklerini dile getirdi. Kırgızistan'daki oyunlara 40 küsur ülkeden sporcunun geldiğini hatırlatan Kazancı bu yıl ise yüz üzerinde ülkeden 3 bine yakın sporcunun etkinlikte yerini alacağını belirtti.
DÜNYA AYAĞINIZA GELECEK
Sadece spor faaliyetlerinin olduğu bir etkinlik olmadığını ve gastronomi ile el sanatları kültürü ile ilgili de stantların olacağını vurgulayan Kazancı programla ilgili detayları paylaştı, "Gelecek olan misafirlerin sporları deneyimleyebileceği imkânlar oluşturacağız. Ailelerin çocukları ile gelebileceği bir organizasyon olacak. Çocuklar at binecek, ok atacak, güreş faaliyetlerine katılacak. Gençler de yarışmaları izleyebilecek, konserlerde eğlenecek, açık hava sinemasına katılabilecek. Ayrıca akşamları ateş başı sohbetleri olacak. İsteyen çadır kurup kamp yapacak. Bir kamp alanı oluşturulacak. Etkinlikte farklı ülkelerin el sanatları ürünlerinden mutfak kültürüne kadar kültürel tanıtımların yapılacağı stantlar olacak. TİKA 40'ın üzerinde farklı ülkenin mutfak kültürünü oraya taşıyacak. Bugün bir Avrupa ülkesine seyahat etmek için belli bir miktar para harcamanız gerekiyor. Burada dört gün boyunca 40-50 ülkenin hem mutfak hem el sanatları hem de geleneksel spor kültürünü görecek ve deneyimleyebileceksiniz. Ülkeler sizin ayağınıza gelmiş olacak. Üstelik tabiri caizse beş kuruş para harcamayacaksınız. Bizim amacımız sadece spor faaliyetleri yapmak değil tüm bu değerleri gösterebilecek bir organizasyon hazırlamak."
Göçebe oyunları kapsamında üç ana başlık altında sporcuların yarışacağını ayrıca gösteri amaçlı da bazı oyunların sergileneceğini söyleyen Kazancı, "Atlı sporlar, güreş ve okçuluk branşı altında farklı dallar olacak. Bu başlıklar altında bir fikstür yapılacak ve yarışmalar düzenlenecek. Atlı sporlar dediğimizde aklımıza neler geliyor; cirit, kökbörü, rahvan... Kökbörü oyunu bizde, Amerika'da, Kırgızistan'da oynanıyor. Yine Japonya'da atlı okçuluk var bizde de var ama bazı ufak farklıklar var. Bu farklılıklar komite kararı ile ortadan kaldırılacak ve fikstür yapılacak."
5. Dünya Göçebe Oyunları'nın nerede yapılacağı konusuna da değinen Kazancı, "Buradaki organizasyonda kararlaştırılacak. Benim gönlümden geçen kardeş ülkemiz Azerbaycan'da yapılması." diyor.
SPOR FUTBOLDAN İBARET DEĞİL
4. Dünya Göçebe Oyunları kapsamında insanlar farklı oyunlar, kültürler görecek. Kazancı, "Amacımız organizasyonu yapalım olsun bitsin değil. İznik'i, Bursa'yı, Türkiye'yi dünyaya göstermek ve değerlerimizi tanıtmak istiyoruz. Sporun birleştirici bir tarafı var aslında. Bugün sporsal faaliyetlere hegemonya kuran branşlarda ölümlere varıncaya kadar bir düşünce oluyor. Ama bugün spor denildiğinde ilk aklımıza gelen futbolun mesela böyle bir özelliği yok. Burada sadece yenmek, üste çıkmak var. Göçebe ruhuyla yapılan sporlar ise birleştirici bir tarafı ve eğlendirici bir içeriği var. Bizim geleneksel oyunlarımızdan olan ciritte rakibinizi affederseniz daha fazla puan alıyorsunuz. Ya da güreşe bakalım hiçbir karşılaşma sonrası rakipler birbirini dövme noktasına gelmiyor. Yenmek için gayret ediyor ama el sıkışıp öyle ayrılıyorlar." diyor ve ekliyor: "Ayrıca dünyaya şunu da göstermek istiyoruz. Spor sadece futbol, basketbol ya da voleyboldan ibaret değil. Geleneksel sporlara sahip çıkmalıyız bunları yeni nesillere de anlatmalıyız. Biz Dünya Etnospor Konfederasyonu'nu kurarken de amacımız bu idi. Geleneksel sporlara ait etkinlikleri ne kadar artırırsak o kadar iyi. Son yıllarda da bu mücadelemizin olumlu dönüşlerini alıyoruz. İlgi epey arttı bu branşlara. Geleneksel spor tesisleri de ülkemizin her yerine dağılmış durumda. Artık evlere mangalalar girmeye başladı. Mangala aslında satrancın atasıdır. Bunlar önemli değerlerimiz."
BU OYUNLAR BİZİM HAYAT TARZIMIZ
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl
M.Ö. 8'inci yüzyılda başladığı tahmin edilen göçebeliğin Orta Asya bozkırlarının hayat tarzını yansıttığını belirten 4. Dünya Göçebe Oyunları tarih ve kültür danışmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, "Göçebelik, Türkçe göç etmek fiilinden türemiş. Belirli bir yerden başka bir yere mekân değiştirerek yaşamını devam ettiren insan topluluklarına göçebe denir. Eski Türk toplulukları su ve otlakları takip ederek yaşardı. Yaz ve kış mevsimine bağlı olarak otlak ve barınma alanları tespit edilir, boyların her biri kendi otlaklarına göre göç ederek hayatlarını sürdürürdü. Bozkırlarda yaşam, zor şartlardan ötürü sağlıklı, kuvvetli, dayanıklı ve dinamik bünyelere sahip olmayı da gerektirirdi. Uçsuz bucaksız bozkırlarda hayatta kalmak için spor yapmak çok önemliydi. Göçebe oyunları da bu hayat tarzından doğmuştur. Sürekli yapılan sporlar insanları savaşa da hazır tutuyordu. Bu sayede dinamik bir vücuda sahip oluyor, az sayıda askerle kalabalık orduları yenmeyi başarıyorlardı. Fiziksel kabiliyetlerinin üstün şekilde gelişmesi, her cins harp silahını kullanmadaki yetenekleri sayesinde, Türkler çoğu meydan savaşını kazanmış. Göçebe oyunları arasında en bilinenlerden avcılık, cirit, at yarışı, kayak, güreş, okçuluk gibi oyunların hepsi savaşta başarılı olmayı sağlayan spor dallarıydı. Oyunlar, zaman içinde toplumda herkesin ilgiyle takip ettiği festivaller, büyük eğlenceler, yarışmalar düzenlenerek kültürel boyut kazanmış." şeklinde konuşuyor.
Bu oyunların topluma kültürel ve manevi ruh anlamında çok şey kattığını dile getiren Taşağıl sözlerine şöyle devam etti: "Sporu, tarih ve kültürden ayrı düşünemeyiz. Göçebe oyunları etrafında gelişen Türk kültürü etnografik, folklorik, inanç, mitolojik vesaire açılardan nesilden nesle aktarılarak 21'inci yüzyıla kadar geldi. Sadece bir spor oyunu değil büyük bir kültürel hazine. Avcılık, okçuluk, binicilik, güreş gibi kadim spor dalları da tarihimizin ve kültürümüzün birçok derin manasını taşıyor. Göçebe oyunları, bölgelere göre farklılık gösterse de aradan geçen onlarca yüzyıla rağmen kendini korumuş. Sporun hedef kitlesi gençlerdir. Ancak kültürel boyutuyla düşünürsek her yaştan insan için büyük önem taşıyor. Çocuklara hem kişiliklerinin oluşma çağında spor becerisi kazandırıyor hem de milli ruh ve spor değerlerimizi vererek daha sağlıklı bir toplum meydana gelmesine katkı sağlıyor. Geleneksel spora, göçebe oyunlarına ilginin her geçen gün artmasından çok mutluyum. Kazanmayı değil yarışmayı teşvik eden bir organizasyon Dünya Göçebe Oyunları... Bu sporlar, Türk milleti tarihini en erken devirlerinden itibaren var eden, günümüze kadar o toplumsal sağlamlığı ve dinamizmi sağlayan bir ayak. Bu anlamda çok önemsiyorum.