“30 yıl sonra kendimize geri dönüyoruz”

Azerbaycanlı yönetmen Elçin Musaoğlu, Azerbaycan ordusunun zaferleri ile ilgili olarak “Biz topraktan yaratıldık, bir insan toprağını kaybettiğinde kendini kaybeder. 30 yıl sonra aslında kendimize geri dönüyoruz.” şeklinde konuşuyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Azerbaycan’ın sanat ve edebiyat dünyası Ermenistan’ın işgal ettiği toprakların geri alınması için verilen bağımsızlık mücadelesinde en az cephedeki askerler kadar onurlu bir mücadele veriyor. Uzun yıllardır Karabağ ve Hocalı katliamlarını birincil meseleleri haline getiren ve bu konuya dair onlarca, yüzlerce eser veren şair, düşünce adamı ve yönetmenler Türkiyeli meslektaşlarının desteğinden de mutluluk duyuyor. Azerbaycan’da faaliyet gösteren Yunus Emre Enstitüsü de bu zor günlerde Azerbaycan sanat dünyasına moral destekte bulunuyor. Ancak Türk dünyasından aynı ölçüde destek görmedikleri için sitemleri de var. Azerbaycan halk şairi Sabir Rüstemhanlı, “Biz isterdik ki, Türk dünyasında her bir kalem ehli Azerbaycan’ın bu savaşta adaletli olduğunu derk etsin ve bunu kendi okuyucularına anlatsın. Teessüf ki bazen tam tersine Türk dünyasından işgalci Ermenistan’ı destekleyen mesajlar duyuyoruz. Bu açıdan Elif Şafak’ın Twitter hesabında Azerbaycan’daki faciaları görmezden gelen ihtiyatsız bir paylaşım yapması Azerbaycan’da ona olan bütün saygıyı hiç etti, buradaki okurlarını kaybetti.” ifadeleriyle sitemini ifade ediyor.

Azerbaycan sanat dünyasının önde gelen isimleri Halk Şairi Sabir Rüstemhanlı, yönetmen Elçin Musaoğlu ve Azerbaycan Yazıcılar Birliği Başkanı Anar’a bağımsızlık mücadelesi verilen bu günlerde hissiyatlarını sorduk. 

KARABAĞ GÖNLÜMÜZDE BİR YARA 

SABİR RÜSTEMHANLI AZERBAYCAN HALK ŞAİRİ MİLLETVEKİLİ

Azerbaycan’da bugünlerde nasıl bir hissiyat var? İşgal edilen toprakların geri alınması için bugüne kadar nasıl bir mücadele verildi?

Şu anda Azerbaycan’ın yaşadığı duyguların gücünü ve coşkusunu dile getirmek zor bir iştir. Yediden yetmişe herkes topraklarımızın 30 yıllık işgalden azad edilmesinin sevinci içinde... Karabağ’dan çıkarılmış bir milyon insan her gün kendi yuvasına döneceği mutlu günleri beklemede. Herkes şerefli Azerbaycan ordusunun onurunu yaşıyor. En uzak ve küçük dağ köylerinden büyük kentlere kadar bütün ülke boyu evlerde, sokaklarda, arabalarda insanların ellerinde Azerbaycan ve Türkiye bayrağı yan yana dalgalanmaktadır. Biz şairlerin uzun yıllar Azerbaycan Türkiye kardeşliği, bir millet olmamız ve geleceğimizin bu birlikten geçtiği üzerine yazdıklarımız şükürler olsun ki bugün herkes tarafından idrak ediliyor. Bir millet olmamızın ve bunu bütün dünyaya göstermemizin, yöneticilerimizin ve siyasilerimizin çekinmeden Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olduğunu dile getirmesi Azerbaycan’ın hayatına yeni bir yükseliş havası getirmiştir.

Azerbaycanlı şairlerin gönlünde Karabağ ve Hocalı’nın nasıl bir yeri var?

Bizim gönlümüzde Karabağ ve Hocalı bir yara yeri, bir acı gibi yaşıyordu. Şükür Hocalı’ya dönüşümüze az kaldı. Karakterim gereği umudunu yitirmeyen, milletimizin gücüne inanan bir adamım. Bu bakımdan Sovyetler Birliği’nin büyüklerinin ihanetiyle Azerbaycan’da Türklerin av tüfekleri ellerinden alınarak, Ermeniler silahlandırıldığı zaman da, Karabağ toprakları Sovyet ordusunun yardımıyla elimizden alınıp Ermenilere verildiği zaman da umudumu yitirmedim. Bir gün o topraklarımıza döneceğimize inandım ve bu inanç benim uzun yıllar yazdığım şiirlerimin ve nesir eserlerimin ruhunu oluşturmaktadır. 1996 yılında yazdığım “Milletim” isimli bir şiir bugünkü ruh halimi olduğu gibi göstermektedir.

Çekil toprağımdan ey kavi düşman

Ben şeytan ümidini üzen milletim

Dünyayı üzerime kaldırdın yeter

Dünyanın derdine dözen milletim!

Kadimlik uydurdun, hepsi de yalan

Ruhuma el attın, öz ruhun talan

Koynumda kıvrılan, şahmaran yılan

Ben yılanın başını ezen milletim!

Türkiye ve Türk dünyasındaki edebiyatçı, sanatçı ve şairlere ne mesaj vermek istersiniz?

Edebiyatçı ve sanatçılar, milletin aydınları yol gösteren ve milletin hedeflerini belirleyen insanlardır. Bu gözle bakacak olursak Türk dünyasının yazarları, milli hedeflerin belirlenmesi işinde siyasilerden ve yöneticilerden daha ilerde olmalılar. Biz Karabağ Savaşı’nda Türk dünyasının sesinin daha gür olmasını bekledik. Bizi Türk olduğumuz üçün değil, haklı olduğumuz üçün savunmaları onların insanlık borcudur. Kardeşlik çok değerli duygudur, ama adalet ondan da değerlidir. Biz isterdik ki, Türk dünyasında her bir kalem ehli Azerbaycan’ın bu savaşta adaletli olduğunu kendi okuyucularına anlatsın. Teessüf ki bazen tam tersine Türk dünyasından işgalci Ermenistan’ı destekleyen mesajlar duyuyoruz. Bu açıdan Elif Şafak’ın Twitter hesabında Azerbaycan’daki faciaları görmezden gelen bir paylaşım yapması burada ona olan bütün saygıyı hiç etti, buradaki okurlarını kaybetti. Türk birliği bir hayal değil. Türk Cumhuriyetleri’nin AB’ye benzer bir birlik kurmaları bizim bölgeye barış getirerek; işgalcilere yem olmak korkusunu ortadan kaldıracaktır.

Her zaman olduğu gibi Azerbaycan’ın ağır günlerinde yanında olan, manevi ve siyasi desteğini esirgemeyen kardeş Türkiye’ye bütün yazarlarımız ve milletvekili arkadaşlarım adına teşekkürlerimi iletiyorum. Bugün Türkiye’de herkesin dilinde “Can, Azerbaycan” harayı var. Biz de Azerbaycan’dan “Can, Türkiye!” diyerek kardeş ülkemizin bütün düşmanlarını lanetliyoruz. Allah Türkiyemizi ve Azerbaycanımızı korusun! 

ERMENİ VAHŞETİNİ DÜNYAYA ANLATMALIYIZ

ANAR RIZAYEV

AZERBAYCAN YAZICILAR BİRLİĞİ BAŞKANI/TÜRKDİLLİ DEVLETLERİN YAZARLAR BİRLİĞİ BAŞKANI

Azerbaycan işgal edilen topraklarını geri alıyor ve zaferler kazanıyor. Siz bu zaferler hakkında neler söylersiniz?

Otuz yıllık hasretimiz, aşağılık kompleksimiz giderildi. Fedakâr, kahraman ordumuzun başarıları, Sayın Cumhurbaşkanımızın düşünülmüş, ardıcıl, kararlı adımları bizim hak işimizin nihayet dünyanın kabul etmesine neden olacaktır.

Azerbaycan ve Türkiye arasında olması gerektiği gibi güçlü kültürel bağlar ve köprüler var mı?

Bizim bu tarihi zaferimizde kardeş Türkiye’nin manevî ve siyasi desteği çok önemlidir. Bir daha anladık ki, acımasız düşmanla yüz yüze gelirken yalnız, tenha, değiliz. Kardeş Türkiye’yle aramızda kültürel bağlar vardı ve bu bağlar şüphesiz daha da güçlü olacaktır. Bu büyük mücadele zamanı Türkiye’den bir çok yazardan, bilim adamlarından destek mesajları aldık. Hepsine yürekten minnettarız.

Ermeni lobisi kendi yalanlarını tüm dünyaya ulaştırıyor. Peki bizim edebiyatçılarımız bu bağımsızlık mücadelesine dair eserler veriyorlar mı? Bu anlamda edebiyatçılara nasıl bir sorumluluk düşüyor?

Azerbaycan edebiyatında bu sorunlar bizim bakış açısından yer alıyor. Ama ne yazık ki, biz hakikatlerimizi ermenilerin yalanları kadar dünyaya iletemiyoruz. Yakın zaferimizden sonra Azerbaycan ve Türkiye entelektüellerinin en büyük görevi tarihi hakikatlerimizi dünyaya olduğu gibi anlatmaktır. Bu meselede Azerbaycan Yazarlar Birliği kendine düşeni yapmaya hazırdır. 

BARIŞ İÇİN SAVAŞMALIYIZ

ELÇİN MUSAOĞLU FİLM YÖNETMENİ

Azerbaycan’ın zaferleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Normalde sanatçılar savaşa karşıdır. Benim filmlerim de barışı ve yaşamı destekler. Her insanın evini ve ailesini koruması gerektiği de bir gerçektir. Bütün dini kitaplar bile kişinin evini ve ailesini korumasının bir inanç meselesi olduğuna inanır ve saldırganlığa karşı savaşmayı önerir. Yani, barışı korumak için savaşmalıyız. 30 yıllık aradan sonra topraklarımızın geri dönmesine çok seviniyorum. Biz topraktan yaratıldık, bir insan toprağını kaybettiğinde kendini kaybeder. 30 yıl sonra aslında kendimize geri dönüyoruz.

Ermenistan sanat konusunda diasporayı kullanarak Azerbaycan’da sivillere yönelik saldırılarının dünyada duyulmasını engelliyor. Türkiye ve Azerbaycan arasında dünyaya hakikati anlatacak güçlü sanat lobileri kurulabilir mi?

Sinema bir sanat biçimidir ama aynı zamanda zihinleri ve kalpleri de etkiler. Bizde bir deyim var, diyorlar ki “yalan ayak açar, ama yürümez.” Tüm yalanların bir sonu vardır. Birkaç yıldır arkadaşım Suat Köçer ve ben Azerbaycan ve Türkiye sinemasının aynı cephede durması için çalışıyoruz. İki devlet ve tek milleti olan bir toplumun filmlerinin gelecekte büyük bir başarı elde edeceğine inanıyoruz. Bu filmler sadece festivallerde değil, bizi iyi tanımayan seyircilerin gönlünde de sevgi ve şefkat uyandıracak. Çünkü sanatın en yüksek makamı hakikattır.

Azerbaycan’da sanatçılar ‘milli’ konularda çok duyarlı. Sizin gibi Karabağ ve Hocalı’ya dair başka filmler çekenler oldu mu?

Karabağ meselesi Azerbaycan’da çok hassas bir konudur. Bu konuda yüzlerce kısa ve uzun metrajlı filmler çekildi. Benim de 20’den fazla belgesel ve uzun metrajlı filmim var. “Nabat” filmi dünyada 40’tan fazla film festivaline katıldı ve ödüller kazandı. 2015’te “Nabat” filmi Hiroşima trajedisinin 70. yıldönümüne adanmış bir etkinliğe davet edildi. Filmimin savaş karşıtı en iyi filmler listesinde yer alması gurur vericiydi. Bana göre sanatçının görevi dünyaya sevgi ve merhamet getirmektir. Çünkü büyük Yaratan dünyayı aşktan yaratmıştır. Görevimiz bu sevgiyi bizden sonra gelenlere aktarmaktır. Yaşasın Azerbaycan ve Türkiye kardeşliği!