1 kadın, 3 kıta 16 ülke, 80 bin kilometre…

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Akademisyen Asil Özbay “Kadınlara özgürlük yakışır” mottosuyla motoruna atlıyor ve dünyayı geziyor. Amacı kadın şiddetine karşı sesini duyurabilmek ve kadının yapabileceklerinin sınırını gösterebilmek. 3 yılda 3 kıta, 16 ülke gezen ve toplam 80 bin kilometre kat eden Asil Özbay’la buluştuk. 

Öncelikle sizi tanıyalım mı?

İstanbul Gedik Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Yıllardır motosiklet kullanıyorum. Çocukken yaşıtlarım kapının önünden ayrılamazken, bisikletime atlar yaşadığım şehri keşfe çıkardım. Gizli gizli, gider gider dönerdim. Ön sepetimde de mutlaka bir kitap olurdu. Seyahat ve keşif hikâyelerine bayılırdım. Jules Verne ve maceralarıyla büyüdüm diyebilirim. Sonra motosiklet girdi hayatıma ve bisikletle kurduğum hayalleri ona yükledim. Daha bir tutkuyla bağlandım yollara. Rüzgârı arzulamak artık susamak gibi bir ihtiyaçtı. 

Bu yolculuğa çıkmanızı tetikleyen sebep neydi?

Yüksek lisans dönemimde cezaevinde çalışmaya başladım. Kadın mahkûmlara satranç dersleri veriyordum. Aylar geçmişti ve bir süre sonra asıl dersi onlar bana vermeye başladı. Özgürlüğü içimde yeniden inşa etmeye başladım. “Uzaklara bakmayı özlemek” ne demektir orada öğrendim. Yaşamımın en sert deneyimlerinden biriydi. Eskiden bilgiye ve öğrenmeye inanılmaz önem verirdim fakat artık anlamanın ne kadar kutsal bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden yaşamı kendisinden dinleyebilmek adına yollarda olmayı tercih ediyorum. 

Cezaevindeki kadınlara satranç öğretmeniz ilginçmiş. Dinleyelim mi?

Sanırım hayatım boyunca görebileceğim en heterojen ortamlardan biriydi. Birbirinden farklı kültürlere ve yaşamlara ait yüzlerce kadını tanıma ve anlama fırsatım oldu. Bir aylık bir deneyim olarak başlamıştım fakat beş ay sürdü. Haftada dört gün sabahtan akşama kadar cezaevindeydim. Artık ne içeride huzurluydum ne de dışarıda. Zor bir dönem geçirdim ama inanılmaz bir süreçti benim için. Hayata karşı duruşumu ve gelecekle ilgili yol haritamı orada oluşturdum. Bütün kavramlar yer değiştirdi içimde. Çok farklı karakterler vardı, bambaşka yaşam hikâyeleri… Bir süre sonra herkes o rutinin bir parçası olmaya başlıyor. Buna şahit olmak çok ürkütücüydü. Sonra kendime dönüp baktığımda kendimi evet özgür hissediyordum ama başka bir özgürlük boyutunda yaşayan biri de bana baktığında belki de benim esaretimi görebilirdi. 

80.000 KİLOMETRE YOL KAT ETTİM

Şimdi de yolculuk maceranızı dinleyelim mi? 

Motosikletle yaptığım yolculuklarımın hepsi Türkiye’den başladı. 2015 yılında Adriyatik turu yaptım. Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Avusturya, İtalya ve Bulgaristan’ı kapsıyordu. 2016 yılında başka bir kıta hayalim vardı ve Afrika’ya doğru sürdüm motorumu. Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya ve Fas’a kadar… 2017 yılında ise yeni bir rotayla Asya yollarındaydım. Son üç yılda Karadeniz üzerinden Gürcistan, Rusya ve Moğolistan’a 80.000 kilometrelik yol yaptım. 

KIZ KULEYİ TERK EDİYOR

Yolculuğunuza Kız Kulesi’nden başlarmışsınız, nedenini anlatır mısınız?

Bütün efsanelerde kadınlar özel alan bir alanla sınırlandırılıyor. Rapunzel’in kulesi, Kül Kedisi’nin balkabağına dönüşmeden önce dönmesi gereken evi, Pamuk Prenses’in açmaması gereken o kapısı. Bu masalları dinleyerek, okuyarak büyüyoruz. Sınırlandırılmış bir alana bağımlı kadın imgesi daha çocuk yaşlarımızdan itibaren zihnimizi şekillendirmeye başlıyor. Motosikletle çıktığım uzun rotalara hep Kız Kulesi’nde başlarım. Çünkü kuledeki kızın özgürleştiğini düşünerek yola çıkıyorum. 

Yolculuk esnasında başınıza ilginç ya da komik bir şey geldi mi?

Fas yolculuğumda benzin almak için bir benzin istasyonuna girmiştim. Bir anda bir baba ve iki küçük çocuğu (bir kız bir erkek) yanıma doğru koşmaya başladılar. Çok naif bir adamdı. Belli ki iyi bir eğitim almış bir adamdı, o coğrafyanın koşullarına rağmen iyi derecede İngilizce konuşuyordu ki Fas’ta buna rastlamak oldukça zor. Gözleri doluydu ve nazikçe “Eğer sizi rahatsız etmezsek kızımı cesur bir kadınla tanıştırmak istiyorum” dedi. Kızının elimi kavrayışını hatırlıyorum ve o sahneyi hiç unutamıyorum. Sorular sordu, anlattıklarımı da kızına Arapça olarak çevirdi. Gözleri dolmuştu ve gururla kızına beni anlatmaya başladı. O gün birileri için de umut olabildiğimi fark ettim. O gün yolculuk sunumlarımı sadece üniversitelerde değil ilkokul, ortaokul ve liselerde de anlatmam gerektiğine karar verdim. Özellikle kız çocuklarına.

Aileden nasıl tepkiler geldi?

Haklı olarak kaygılılar ve onları anlıyorum da. Fakat aksi bir yaşam da beni mutlu etmeyecekti, bunu da biliyorum. Motosikleti kabullendiler fakat uzun rotalara çıkmadan önce tepkilerini bir şekilde görüyorum fakat yola çıktığım an sonuna kadar desteklerini de hissediyorum. Sanırım motivasyonumu düşürmemek için yoldayken sürekli olumlu olmaya çalışıyorlar. Aslında ailemi huzursuz edecek bir şey yaptığım için kendimi bu konuda huzursuz hissediyorum. Ama karşı koyamadığım bir tutku bu aksi de mümkün değil. 

KADINLAR SINIRLARINI ÖĞRENEREK BÜYÜYOR

Kadınlara her anlamda ne önerirsiniz?

Maalesef benzer toplumlarda kadınlar sınırlarını öğrenerek büyüyor. Farklında olmadan bizler için biçilmiş bir rotada ilerliyoruz. Ömür bu şekilde akıp gidiyor. Toplumun nasıl algıladığı son derece önemsiz bir durum olmalı fakat bu coğrafyalarda hayatın kendisi halini alıyor ne yazık ki.

Bundan sonraki planınız nedir?

Motosikletle dönüşü belirsiz olan bir dünya turu yapmayı planlıyorum. Hayaller güzeldir…