HABER MERKEZİ
Tarihçilerin uzun yıllardır tartıştığı Christopher Columbus'un doğum yeri meselesi, modern genetik biliminin ışığında yeniden gündeme geldi. Granada Üniversitesi'nde gerçekleştirilen kapsamlı bir DNA analizi çalışması, batı dünyasının en ünlü kaşiflerinden biri hakkında çok farklı bir hikaye anlatıyor. Araştırma sonuçlarına göre, Columbus'un İtalyan kökenli olduğu yönündeki yaygın inanış, genetik kanıtlar tarafından sorgulanmaya başlanmıştır.
22 Şubat 1498 tarihinde, yaşlılığa doğru ilerleyen Columbus, İtalyan liman şehri Cenova'daki mülkünün ailesine kalacağını belirten bir vasiyetname hazırlamıştır. Belgede, kendisinin 'oradan geldiğini ve orada doğduğunu' açıkça ifade etmiştir. Çoğu tarihçi bu yazılı belgeyi, meşhur kaşifin doğum yeri hakkında kesin bir kanıt olarak kabul etmiştir. Ancak bazı araştırmacılar, bu belgenin gerçekliğini ve güvenilirliğini sorgulamaya başlamışlardır. Özellikle vasiyetnamedeki bazı anormal ifadeler ve yazışmalarındaki dilbilgisel özellikler, alternatif teorilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yetişkin yaşında yazılan kayıtlara dayanarak, batı dünyasında Christopher Columbus olarak bilinen bu kişi, 1451 yılında Ağustos ve Ekim ayları arasında bir zamanda, kuzeybatı İtalya'nın önemli liman şehri Cenova'da Cristoforo Columbo adıyla dünyaya gelmiştir. Genç yaşlarında batıya doğru seyahat etmiş, Portekiz'in başkenti Lizbon'da yaşamıştır. Daha sonra, doğuya gitmek için bir kestirme yol bulma hayaliyle, zengin patronlar arayışına girmiştir.
Mahkeme belgelerine dayanarak doğum yerini Cenova'ya yerleştiren tarihçiler olsa da, alternatif teoriler onlarca yıldır dile getirilmektedir. Bunlardan en dikkat çekici olanı, Columbus'un gizlice Yahudi olduğu ve İspanya'da yoğun dini zulüm ile etnik temizlik döneminde doğduğu iddiasıdır. Bu teorinin savunucuları, Columbus'un vasiyetindeki tuhaf anormallikleri ve mektuplarındaki sözdizimi özelliklerini kanıt olarak göstermektedir. Özellikle 15. yüzyılın sonunda İspanya'dan sürgün edilen Yahudilerin, sığınma arayışıyla İtalyan şehirlerine akın ettiği bilinmektedir.
Granada Üniversitesi'nden adli bilimci José Antonio Lorente ve araştırmacı ekibi, geçen yıl İspanya'da yayınlanan özel bir televizyon programında, Columbus'un oğlu Ferdinand ve kardeşi Diego'nun kalıntılarından alınan genetik materyali analiz ettiklerini duyurmuştur. Y kromozomu ve mitokondriyal DNA analizlerinin sonuçlarına göre, bu genetik veriler İspanyol veya Sefarad Yahudi mirasıyla uyumlu bulunmuştur. Bulgular, Columbus'un gerçek kökeninin İtalya dışında bir yerde, özellikle İspanya'da olabileceğini güçlü bir şekilde işaret etmektedir.
Ancak bu bulgular, bilim camiasında evrensel bir kabul görmemiştir. İspanya'nın Ulusal Toksikoloji ve Adli Bilimler Enstitüsü'nün eski müdürü Antonio Alonso, yapılan çalışmanın metodolojisi hakkında ciddi eleştiriler yöneltmiştir. Alonso, El País haber servisi aracılığıyla yaptığı açıklamada, belgeselde sunulan analizin detaylarının yeterince açık olmadığını belirtmiştir. Bilim insanları olarak, hangi spesifik analizlerin yapıldığını ve nasıl sonuçlandığını tam olarak bilmediklerini ifade etmiştir.
Alonso'nun en önemli eleştirisi, belgeselde Columbus'un kendi DNA'sının gösterilmediği yönündedir. Oğlu Ferdinand ve kardeşi Diego'nun genetik materyalinin analiz edilmesi, doğrudan Columbus'un DNA'sıyla karşılaştırma yapılmadığı anlamına gelmektedir. Bu durum, sonuçların güvenilirliğini sorgulamaya açmaktadır. Medya aracılığıyla sunulan bilimin, özellikle hakemli bilimsel yayınlar olmadığında, dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Buna rağmen, tarihi belgeler giderek artan bir şekilde biyolojik kayıtların adli analizleriyle sorgulanmaya ve desteklenmeye başlanmıştır. Bu eğilim, Columbus'un kendi DNA'sının potansiyel olarak aile geçmişine dair önemli içgörüler ortaya çıkarabileceği olasılığını artırmaktadır. Genetik bilimi, tarihçilerin yüzyıllardır tartıştığı soruları yanıtlamada yeni bir araç haline gelmiştir.
Columbus'un doğum yeri meselesi, sadece akademik bir tartışma değildir. Bu konu, batı dünyasının en önemli tarihsel figürlerinden birinin kimliğini ve mirasını doğrudan etkilemektedir. Eğer Columbus gerçekten İspanyol kökenli ve Sefarad Yahudi mirasına sahipse, bu, onun yaşamı, motivasyonları ve tarihsel rolü hakkında tamamen farklı bir perspektif sunacaktır. Özellikle 1492'de Yeni Dünya'ya varışının ardından Avrupa tarihinde meydana gelen değişimler, bu yeni bilgi ışığında yeniden değerlendirilmesi gerekebilir.
Lorente'nin bulgularının herhangi bir değeri olsa bile, bunlar Columbus'un İtalyan kökenini kategorik olarak dışlamaz ve Avrupa'da herhangi bir spesifik doğum yerini kesin olarak belirlemez. Genetik analiz, yalnızca soysal köken hakkında bilgi verebilir, ancak tam doğum yeri belirlemede sınırlı kalır. Sefarad Yahudi mirasına sahip birinin 1450'lerde Cenova'da nasıl doğacağı sorusu, hala cevap beklemektedir.
Araştırmanın devam etmesi ve daha kapsamlı genetik analizlerin yapılması, Columbus'un gerçek kimliği hakkında daha kesin sonuçlara ulaşılmasını sağlayabilir. Ancak bu süreçte, bilimsel metodoloji ve akademik titizlik göz ardı edilmemelidir. Tarihsel gizemleri çözmek için modern bilimin gücünden yararlanmak önemli olsa da, sonuçların güvenilirliği ve geçerliliği her zaman sorgulanmalıdır. Columbus'un DNA'sı, belki de tarihçilerin yüzyıllardır tartıştığı soruya nihayet cevap verebilecek anahtarı elinde tutmaktadır.