Meddah, Karagöz, Ortaoyunu gibi geleneksel eğlenceler Teravih Namazı sonrası halkı neşelendiren eğlencelerdi.
Ayrıca Acem, Arap Bacı, Baltacı, Bebe Ruhi, Çelebi, Tiryaki, Zenne ve Tuzsuz Deli Bekir karakterleriyle herkese güldüren oyunlar izletilirdi.
Ortaoyunu Kavuklu ile Pîşekâr’ın başrolde olduğu bir oyundu.
Bir kahvehanede oynatılan Ortaoyunu’nda oyuna zurna ve dümbelek çalan iki çalgıcının havası ile başlanırdı.
Bu oyunda kadın karakterini kadın kılığına girmiş erkekler canlandırırdı.
Meddah, Osmanlı kahvelerinde çeşitli hikâyeler anlatan ve yaptığı taklitlerle hikâye karakterlerini canlandıran kişiydi.
Bir elinde mendil bir elinde asasıyla bazen kızgın bir ihtiyarı, bazen bir sultanı, bazen de eli sopalı bir kayınvalideyi canlandırır ve halkı eğlendirirdi.
1910 yılından itibaren tarihe karışan semavi kahvehaneleri isimli çalgılı kahveler Ramazanlarda kurulurdu.
Kahvehanede toplananlar saz, bağlama, darbuka, gibi aletler çalar ve eğlenirler, bazen de milli oyunlar oynarlardı.
Sesi güzel olanlar çıkıp mani söyler kimi destan okurdu.
İkindiden sonra açılan kahvelerde teravih öncesi çalgıcılar tarafından kısa bir fasıl yapılır, namaz vakti susulup namazının ardından tekrar başlanarak gece yarısına kadar devam edilirdi.
Sahura doğru sokaklarda gezen davulcuların manileri de Ramazan eğlencesi geleneğinde önemli bir yer tutardı.
Ramazan davulcusunun ya bizzat kendisi veya yanında bulunan bir başkası da manici olurdu ve maniciler, bu manileri rastgele söylemezdi.
Onların ayrı ayrı kendilerine has bir makamları vardı.
Ramazan davulcuları ile mani okuyanlar, sokakları dolaşırken mahallenin hatırlı, mevki sahibi kişileri, kalem efendileri, halk şairleri, âşıklar da bunlara katılırdı.
Ramazan ayında insanları eğlendiren ve bu mübarek aya anlam katan bir diğer eğlence ise musiki idi.
Osmanlı’da musiki şenliklerin, törenlerin, resmi günlerin özellikle de Ramazan-ı Şerif’in vazgeçilmeziydi.
Ramazan Mûsikîsi, arifeden başlayıp bayram günü, bayram tekbirleriyle sona eren, ilahileri, teravih tertibi, mukabelesi, temcidi, salavatı, salâtlarıyla ağırlığı olan mûsikî idi.
Ramazan ayının bir diğer eğlencesi de güreş olmuştu.
1897 yılında Ramazan’ın 17. günü Teravih Namazının ardından ilk kez gerçekleştirilen güreş müsabakası, daha sonraki yıllarda da devam ettirilmişti.
Osmanlı’da Ramazan ayı ibadet ve yardımlaşmanın yanı sıra coşkuydu, sevinçti, mutluluktu.
Nerede o eski Ramazanlar? Sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyiz gerçekten…
Bir başka Ramazan programında yine Akşam TV’de görüşmek dileğiyle