Tarihin sıfır noktasında bulunan bu coğrafya petrol ve doğalgaz yataklarının zenginliği nedeniyle pek çok küresel gücün dikkatini çoktan üzerine çekmişti bile. Bilhassa günümüzde dahi Orta Doğu petrolüne %30 oranında bağımlı olan ABD için bu topraklar, ekonomik çıkarlarının tesisi noktasında büyük bir öneme sahipti. Bölgedeki petrole ulaşmak için Orta Doğu'ya barış ve demokrasi getirmeliydi Amerika. Nitekim öyle de oldu. Takvimler 20 Mart 2003'ü gösterdiğinde ABD liderliğindeki müttefik güçler Irak'ı işgale başlayarak Saddam Hüseyin rejimine son vermişti. 21 yıl önce Irak'ta Saddam Hüseyin'in biyolojik silahlar ürettiği iddiasıyla başlatılan bu işgal, ülkeye sözü verilen "demokrasi" yerine bedelini sivillerin ödeyeceği büyük bir kaos getirdi.
Nitekim bugüne gelindiğinde bölgede yerel ve küresel güç rekabetinin tırmanması, siyasi istikrarsızlığın doğurduğu yolsuzluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik sorunların hala devam ettiği Irak'ta ABD işgali sonrası vaziyetin daha vahim bir hal aldığı dikkatleri çekmekte.
ABD'nin Irak'ı işgal etme gerekçesi olarak öne sürdüğü demokrasi vaadi, ardında derin bir kaos bırakırken o dönemde, Irak'ın silahsızlanması ve Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi gerekçesiyle gerçekleştirilen işgal, demokrasi masalının arkasına gizlenmiş stratejik bir hamle olarak tarih sayfalarında yerini aldı.