Gaziantep ligin son sıralarından kurtulmak isteyen bir takım, hocası Erol Bulut da rakip Fenerbahçe'nin eski teknik direktörüydü. Belki de bir hesaplaşma maçı olacaktı kendisi açısından. Nitekim atılan gollerden sonra eski camiasına saygısını gösterip, fazla sevinmedi. Gelelim, bizim Vitor Pereira'ya. Galatasaray maçı kendisi için olmak ya olmamak maçıydı. 10 kişiyle Crespo'nun füzesiyle kazandığı bu maç onu kurtarmıştı. Ama nedense hatalarına devam ediyor. Bu dünkü skora bakarak eleştireceğim bir konu değil aslında. Önce şunu söyleyeyim ki, Tisserand'dan sağ bek olmaz. Yani üçlü defans bu oyun anlayışıyla tutmaz ve tutamayacak da...
Sen üçlü defans oynarsan, hem Ferdi hem de Osai ile kanatlarda istediğin randımanı yüzde yüz alamazsın. Ferdi'yi hem ofansif hem defansif anlayışı açısından Türk futboluna kazandırmana alkış tutarım ancak bu genç yeteneğe ceza sahasının içerisine fazla sokarsan işte dün akşamki gibi yaptığı penaltıyla takımını yakan adam olur. Tabi burada Gustavo'yu da unutmamak lazım. Bir varmış, bir yokmuş bu futbolcu mesleğinden vazgeçme aşamasına gelmiş. Fenerbahçe'nin de ondan vazgeçmesinin zamanı geldi de geçti bile. Rakibe hediye ettiği iki tane pasla, yenilen iki golün mimarı olurken, Crespo'nun başarılı futbolu olmasa belki de Fenerbahçe bu alanda çoktan iflas edecekti.
Bir de söyleyeceğim bir Rossi var ki, buna da çakma diyebiliriz. Bu futbolcu kardeşimiz de gol attı diye ilk 11'de oynatman bana göre yanlışlarından bir tanesi.
Futbolun vazgeçilmez bir gerçeği vardır, o da kalecin iyiyse kurtarır, golcün klassa sana maçı kazandırır. Dün akşam Berke yüzde yüz 3 golü kurtarırken, biraz da rakibin beceriksizliğini hatırlatmak isterim. Ama bu dakikalar Fenerbahçe açısından kırılma anlarıydı. Yani kaleci kurtarmış ama geçen hafta Rize karşısında 3 gol atan Serdar, 1 metreden boş kaleye olmazı başararak topu üstten auta atmıştı. Bu pozisyon belki de Fenerbahçe'yi galibiyete taşıyacaktı.
Gelelim kaptan Mesut'a. Burada Pereira'ya mı ya da kime hak vereceğimi bilemiyorum. Ancak kaptan eskisi gibi yürüyerek değil, sahada koşarak ve her yerde oyuna ağırlığını koyan bir futbol kimliğiyle dün akşam eski günlerini bize hatırlattı. Atmış olduğu gol ise ne klas sol ayağa sahip olduğunun da en güzel örneğiydi. Ancak burada bir konu var ki, Fenerbahçe için çok önemli. Mesut ve Mesut gibi klas ayakların sahada kurtarıcı olmaları için yandaki arkadaşlarının da en az kendisi kadar üst düzey futbolcu kimliğine sahip olması lazım.
Son olarak futbolun vazgeçilmez bir gerçeğini de sizlere hatırlatmak isterim. Futbol kaliteli futbolcularla oynanır. Bunu da en iyi Mesut Özil'in bileceğini tahmin ediyorum.