Göçebelikten yerleşik yaşama geçilerek tarıma ilk başlanılan yerler arasında bulunan, içinde 400'den fazla bireye ait kemik ve kafatasının depolandığı "Kafataslı Yapı", mozaikli yapı "Terrazo Binası"nın gün ışığına çıkarıldığı höyük, yaklaşık 10 bin yıl önceye tarihlenmesiyle sadece bölge değil dünya uygarlık tarihi için de büyük önem taşıyor.
1964 yılında başlatılan, 1991'de güvenlik nedeniyle ara verilen ve 24 yıl aranın ardından 7 yıl önce yeniden başlanan arkeolojik kazılar, bu yıl 7'si gönüllü olmak üzere 29 kişilik ekiple yürütülüyor.
Kazı başkanlığını yürüten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aslı Erim Özdoğan, AA muhabirine, Çayönü Höyüğü'nün dünya kültür tarihine çok büyük katkısının olduğunu söyledi.
Höyüğün tarımın ilk başladığı yerlerden biri olduğunu vurgulayan Özdoğan, hayvancılığın gelişmesinde de önemli rol oynadığını belirtti.
"Yapılar 1,5 metre kalınlığında balçığın altında kalmış"
5 yıl önce höyüğün doğu kesiminde kazı çalışmalarına başladıklarını anlatan Özdoğan, şöyle konuştu:
"Doğu kesiminde çanak, çömlek ve neolitik yerleşmenin farklı evrelerini saptadık. Bunların kazıları hala devam ediyor. Buradaki höyükte neler olduğunu ve aynı zamanda Ergani Ovası'nın çevresel açıdan ne tür gelişmelere sahne olduğunu öğrenmiş olduk. Çünkü neolitik dönemde değişik zaman dilimlerinde sel ve taşkınların olduğunu biliyorduk. Milattan önce 3 binli yıllarda peş peşe kısa aralıklarla depremler ve çok ciddi sel, taşkınlar olmuş. Burada sel, taşkın olgusunun ovanın topografyasında tahminimizden daha ciddi bir değişiklik yaptığını saptadık. Yapılar 1,5 metre kalınlığında balçığın altında kalmış."
Kazılarda, geçmişteki doğa olaylarının, çanak ve çömleksiz neolitik yerleşmeyle ilişkilerini bulmaya çalıştıklarını dile getiren Özdoğan, höyük sürecinin nasıl gerçekleştiğini, topografyanın özelliklerini bulmaya çalıştıklarını belirtti.
"Mimari yapıdaki yıkıntılar depremlerin sık olduğunu gösteriyor"
Özdoğan, sel ve depremlerin bölge üzerinde önemli bir etki yaptığını anlatarak, Ergani Ovası'nda bu seneki bulguların daha fazla yerleşme olma olasılığını güçlendirdiğini ifade etti.
İlk Tunç Çağı'ndaki göçer haraketliliğine ait de veriler olduğuna işaret eden Özdoğan, bu alanın büyük olasılıkla kışlak olarak kullanıldığını düşündüklerini belirtti.
Özdoğan, "Burası birinci derecede deprem kuşağında. Şu andaki mimari yapıdaki yıkıntılar, duvarlardaki çökmeler, o dönemde depremlerin sık olduğunu gösteriyor. Duvarlardaki tamirler de bu depremlerin sıklığını işaret eden bulgulardan biri." ifadelerini kullandı.
Kazılarda Çanakkale'den 7 gönüllü genç de yer alıyor
Kazı çalışmalarına gönüllü destek veren Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerinden Ayşenur Azler, teorik olarak gördüğü eğitimi alanda uygulamanın kendisi için avantaj olduğunu dile getirdi.
Daha önce Çayönü Höyüğü'nü araştırdığını anlatan Azler, "Dünya tarihine ışık tuttuğu ve çok eski zamanlardan beri devam ettiği için bu kazıya katılmak istedim. Toprağa her dokunduğumda tarihi fışkıracakmış gibi hissediyorum. Gerçekten çok güzel bir his. Arkeoloji okuyan öğrencilere bu kazı deneyimini tavsiye ederim." dedi.
Baran Başaran ise arkadaşlarıyla gönüllü olarak kazı çalışmasında yer aldığını, bunun ilk kazı deneyimi olduğunu belirterek, dünya uygarlık tarihine ışık tutan merkezdeki her kazıda geçmişe gittiklerini aktardı.
Başaran, "Bana çok tecrübe kazandıracak. Mesleki açıdan okulda görmek başka, arazide gördüğümüz çok farklı." diye konuştu.