Bilim insanları duyurdu: Galaksinin 1,5 milyar ışık yılı ötesinden gelen radyo sinyalleri tespit edildi
Bilim insanları uzayın derinliklerinden gelen tekrarlı radyo sinyalleri tespit ettiklerini duyurdu. Kaynağı belirsiz radyo dalgası patlamalarıyla gök bilimcileri ikinci kez karşılaşırken, bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı.
Kanada’da yer alan British Columbia Üniversitesi’nden bilim insanları, CHIME (Kanada Hidrojen Yoğunluğu Haritalama Deneyi) isimli interferometrik radyo teleskobu ile galaksinin 1,5 milyar ışık yılı ötesinden gelen 13 hızlı radyo dalgası patlaması tespit ettiklerini açıkladı.
Kaynağı belirsiz radyo dalgası patlamalarının yalnızca birinin tekrarladığının belirtildiği açıklama gök bilimi dünyasında heyecan yaratırken, bilim tarihinde bu güne kadar keşfedilen tekrarlı hızlı radyo dalgası patlaması sayısı ikiye yükseldi.
British Columbia Üniversitesi’nde araştırmacı olan Ingrid Stairs, şu ana kadar keşfedilen 6O hızlı radyo dalgası patlamalarından yalnızca birinin 6 kez tekrarladığını ve tekrarlı sinyalin aynı yerden gelebileceğini bilindiğini vurgulayarak yaptıkları keşfin önemiyle ilgili şu açıklamayı yaptı:
"Hızlı radyo patlamaları yalnızca milisaniye sürüyor ve Güneş'in haftalarca verdiği enerjiye eşdeğer enerjiyi 1 saniyenin daha da altında bir sürede açığa çıkarıyor."
“Şu ana kadar, yalnızca bir tane tekrar eden FRB (Hızlı Radyo Dalgası Patlaması) biliniyordu, diğer seçeneklerin de olduğunu bilmek uzayda daha fazlasının olabileceğini gösteriyor. Çalışmak için ne kadar tekrarlayıcı kaynak bulundukça kozmik bulmaca da o kadar çok anlaşılabilir."
Nature dergisinde araştırmacıların yazdığı iki makaleden birinde belirtildiğine göre 2 tekrarlı radyo sinyalinin bulunması onların varlığını kanıtlıyor ve insanlığın muhtemelen uzayın derinliklerinden gelen daha fazla tekrarlı radyo sinyali bulabileceğini gösteriyor.
Tüm araştırmacılar sadece üç haftalık bir süre içinde 13 patlamadan bazılarını tespit etti ve bu durum kaynak arayışı içinde olan bilim insanlarına çok büyük bir veri hazinesi sundu.
Bu sayede, radyo sinyalleri geldikleri olağandışı ortamla ilgili bazı kanıtlar sunabilir, belki de uzay uygarlıklarının gizemli teknolojisini açıklayabilir.
McGill Üniversitesi’nden Arun Naidu konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, “Radyo dalgalarının kaynakları her ne olursa olsun, üretildikleri frenkans aralığının ne kadar geniş olduğunu görmek çok ilginç. Kaynağın belirli bir frekansın altında bir şey üretemediği bazı modeller vardır” ifadelerini kullandı.
Keşfedilen 13 radyo dalga patlamasının en az 7’sinin 400 MHz olarak kaydedildiği ve bunun şu ana kadar algılanan en düşük frekans olduğu aktarıldı. Açıklamada radyo dalgası patlamalarının daha çok olabileceği ama bunları CHIME’nin tespit edebileceği aralıktan düşük olabileceği kaydedildi.
Radyo sinyallerin kaynağı ile ilgili net abir açıklama bulunmuyor, ancak yaygın kabul gören görüşlerden biri kara deliklerle çarpışıp yok olan yıldızların yarattığı enerji patlamaları sonucunda bu tür radyo dalgalarının yayılabileceği... Yine de bu durumun tekrar eden patlamaları açıklamakta biraz zayıf kaldığı ifade ediliyor.
Uzayın derinliklerinden gelen güçlü radyo dalgaları ilk kez 2007'de Avustralya'daki Parkes radyo teleskobu tarafından tespit edilmişti.
UZAYLILAR BİZİMLE NEDEN BAĞLANTI KURMUYOR? İŞTE NASA ÇALIŞANIN CEVABI
Bilim kurgu filmlerinin değişmezi insanoğlu ile uzaylıların karşılaşmaması bu kez de bilimin merceğinde.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) çalışanı Alan Stern, insanoğlunun neden hala dünyadışı bir medeniyet ile iletişime geçemediğine dair yeni bir teori ortaya attı.
American Astronomical Society’nin düzenlediği konferasta bir açıklama yapan Stern, bunun nedeni olarak uzaylıların tahmin ettiğimizin aksine sualtı bir medeniyet geliştirmiş olabileceği ihtimalinin latını çizdi.
Stern, dünyadışı canlıların galaksinin başka bölümlerinde, yaşadıkları gezegende bulunan okyanusların derinliklerinde bulunuyor olabilecekleri iddiasını ortaya attı.
Pek çok filme konu olan bu olayın neden henüz gerçekleşmediğini araştıran bilim insanları olası diğer senaryoları belirlemişti.
Evrende gezegenimize benzeyen 40 milyar gezegen var. Ancak herhangi bir gelişmiş medeniyetin bizimle bağlantı kurması sandığımızdan daha uzun sürebilir.
Zira uzaylıların kullandığı dalgaların seyahat mesafesi sandığımızdan daha yavaş olabilir.
Ayrıca bu dalgalar bizim fark edemeyeceğimiz kompleks bir yapıya sahip olduğu için gözden kaçırıyor da olabiliriz.
Zira uzayı 1984'ten beri dinliyoruz ve bu teknolojimiz oldukça ilkel olabilir.
Ayrıca gezegenimizden 32 ışık yılı uzaklıktaki dalgalar henüz bize ulaşmış değil. Evrenin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda bize doğru ilerleyen "ilk merhaba" mesajı hala yolda olabilir.
Bizim de uzaya 100 yıldan biraz fazla süredir dalga gönderdiğimizi düşünürsek bizim mesajımızın da hala bir medeniyete ulaşamadığını söylemek mümkün.
En karamsar senaryoya göre, evrende başka yaşamlar arayan tek medeniyet biz olabiliriz.
Ya da başka bir gezegendeki yaşam daha biz ulaşamadan kendisini yok etmiş olabilir. Gezegenimizin Soğuk Savaş yıllarında nükleer savaş tehdidi altında yaşadığını düşünürsek başka bir medeniyetin benzer bir sebepten yok olması da oldukça muhtemel.
En kötü senaryo ise Hollywood'un en çok işlediği konu olan gelişmiş bir medeniyetin evrendeki diğer uygarlıkları işgal ederek gelişimini sürdürmesi. Bu da bizimle bağlantıya geçmemelerini oldukça mantıklı hale getiriyor.