Sanatçı Serkan Küçüközcü: Taklit etmiyorum, özgünüm!

Anna Laudel'de Sınır-sız Devinim adlı beşinci kişisel sergisini açan Serkan Küçüközcü: 'Türk çağdaş sanatının daha özgün olmasını isterdim. Özgünlük hepimizin yakalaması gereken bir kavram. Özgün olabiliriz ve kendimizi bulabiliriz. Biz neden bir başlangıç olmayalım... Özgün ve çağdaş resimler yaptığıma inanıyorum. Yaptıklarım taklit değil, yurtdışında bir sanatçının işini görüp onu taklit eden işler üretmiyorum.'

Sanatçı Serkan Küçüközcü: Taklit etmiyorum, özgünüm!

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Sanatçı Serkan Küçüközcü 'Sınır-sız Devinim' adını taşıyan yeni sergisini geçtiğimiz günlerde Anna Laudel'de açtı. Yaşam ve doğayla kurduğu ilişkinin bir göstergesi olarak doğal mekânları tezat figürlerle tablolarına yansıtan sanatçı adeta izleyicini 'mutlu ve keyifli' bir yolculuğa çıkarıyor. Aynı zamanda çalışmalarında bitmeyen bir yolculuk halinin resimleyen sanatçı ile 10 Haziran'a kadar devam edecek olan sergisi ve sanatı hakkında konuştuk. Önce onu daha yakından tanıyalım: "1980 Eskişehir doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Baskı Sanatları Bölümü'nden mezun oldum. Baskı çok zevkli olmasına rağmen oldukça zahmetli. Bu nedenle mezun olduktan sonra resme yöneldim ve üretim sürecim böylece başladı. Birçok kişisel sergi açtım. Resim benim için bir hayat biçimi. Resim yapmadığım zaman kendimi çok mutsuz ve üzgün hissediyorum. Zamanın çok değerli olduğunu bildiğim için de sürekli üretim yapmaya çalışıyorum."

DAİMA GELİŞİYORUM VE BU BİTMEYEN BİR SÜREÇ

Sanatçı beşinci kişisel sergisi olan Sınır-sız Devinim ile ilgili şunları söylüyor: "İlk kişisel sergilerime ve ilk resimlerime baktığım zaman fark ediyorum ki zamanla gelişmişim. Bu gelişim hem hayal dünyası hem de resimsel bağlamda. Ama gelişim tamamlanmayan bir süreç ve sürekli gelişmem gerekiyor. Zamanla değiştiğimi ve geliştiğimi görebiliyorum. Çünkü ne kadar çalışırsam o kadar yetkin oluyorum bu konuda." Sanatçıya bu gelişimin nasıl devam edeceğini sorduğumda ise şu cevabı veriyor: "Bu gelişimin bir zirve noktası olmayacak. 'Evet, ben zirveye ulaştım ve çok iyi bir yere geldim, çok iyi resim yapıyorum' kesinlikle diyemem. Çünkü her resmimde kendimi sorguluyorum ve acaba daha iyisini yapabilir miyim diye eleştiriyorum."

BENİM UÇAKLARIM ŞEKER VE LEGO TAŞIYOR

"Resimde aslında bir sınır yok. İşlerimin hepsinin bir farklı hikâyesi ve kavramı var. Belki bir sonraki sergimde resimler farklılaşabilir, uzay resimleri daha çok olabilir ya da şehir peyzajları... Ama tekniğim aynı." diyen Küçüközcü üretim sürecindeki beslenme kaynaklarını ise şöyle açıklıyor: "Dünyadaki sorunlar ve beni rahatsız eden şeyler çalışmalarımın içeriğimi belirliyor. Aynı zamanda mutluluklar da... Kendi bulmak istediğim huzuru da ayçiçeği tarlasında uzanan bir robotla anlatıyorum. Aslında tam olarak yaşamdan besleniyorum. Evet, savaşlar çok üzücü fakat benim resimlerimdeki uçaklarım şeker, lego veya dönenceler taşıyor. Ben uçakları böyle hayal ediyorum, bomba atmalarını değil. Yeni bir dünya inşası için lego taşıyan bir uçağı gökyüzünde görmeyi çok isterim mesela. Örneğin başka bir uçağın çocuklara gökyüzünden şeker atmasını... Bu bir hayal, gerçek olur mu, sanmıyorum. Ama benim kurguladığım dünya bu.

BİZ NEDEN BAŞLANGIÇ OLMAYALIM...

Resimlerini ilerleyen süreçte devasa heykellere dönüştürmek istediğini de söyleyen Küçüközcü, "Ben hayallerimi paylaşmayı seviyorum. Ki yaptığım resimler de aslında tüm bu hayallerin dışavurumu. Hayallerim izleyicinin hoşuna gidiyorsa demek ki biz ortak bir hayalde buluşabiliyoruz." diyor. Sanatçı Türk çağdaş sanatı hakkındaki yorumlarını ise şöyle dile getiriyor: "Türk çağdaş sanatının daha özgün olmasını isterdim. Özgünlük hepimizin yakalaması gereken bir kavram. İyi miyiz, evet iyiyiz ama daha özgün olabiliriz, kendimizi bulabiliriz. Biz neden bir başlangıç olmayalım mesela... Ben özgün ve çağdaş resimler yaptığıma inanıyorum. Yaptıklarım taklit değil. Örneğin yurtdışında bir sanatçının işini görüp onu taklit eden işler üretmiyorum."

TÜRK SANATÇILAR DÜNYADA GÖRÜNÜR DEĞİL

Tüm bunlarla beraber Türk sanatçıların çok fazla değer görmediğini de sözlerine ekleyen Küçüközü sözlerine şöyle devam ediyor: "Örneğin ressamsanız ve bu iş dışında bir şey yapmıyorsanız bir sağlık güvenceniz dahi yok. Ya da yurtdışına çıkarken devletin sağladığı bir kolaylık yok. Dünyadaki fuarlara galerimiz Anna Laudel sayesinde katılabiliyoruz ama tüm galeriler ve sanatçılar için bu geçerli değil. Biz Türkiye'de birçok yabancı sanatçı ağırlıyoruz ama bizler yurtdışında ne kadar görünürüz bilmiyorum. Çok popülerseniz ve etrafınızda popüler insanlar varsa ve bir şekilde o ortama girmişseniz, kolaylıkla ilerleyebiliyorsunuz. Ama kendiniz bir şeyler başarmaya çalıştığınızda zorlanıyorsunuz. Örneğin benim çok yetenekli arkadaşlarım var. İsim yapamadıkları için resmi bıraktılar ve hepsi farklı işlere yöneldiler. Ayakta kalmak çok zor. Yani inat edip, ben resmi bırakmayacağım demek çok zor bir iş ve bunu başarmak gerekiyor."

  • serkan küçüközcü
  • sanatçı
  • ali demirtaş
Tüm Cumartesi haberleri için tıklayın