Beyazperde'de Şafak Vakti

Her anına televizyon ve cep telefonlarından tanık olduğumuz 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yeni bir film vizyona girdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı desteğiyle çekilen 15/07 Şafak Vakti' filmi en sert çatışmaların yaşandığı ve 7 kişinin şehit olduğu Çengelköy'de semt sakinlerinin darbeye direnişini konu alıyor.

Beyazperde'de Şafak Vakti

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

FETÖ terör örgütünün kalkıştığı hain darbe girişimini konu alan filmlere bir yenisi eklendi. Türk milletinin dünyaya örnek olan destansı mücadelesini ve direnişini konu alan '15/07 Şafak Vakti' filmi 15 Temmuz'da gösterime girdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı desteğiyle çekilen, yönetmenliğini Volkan Kocatürk'ün üstlendiği filmde Erkan Petekkaya, Baran Bölükbaşı, Tugay Mercan, Ferhat Yılmaz, Berke Üzrek gibi başarılı oyuncular rol aldı. Bu filmde sorumluluk bilinciyle rol aldıklarına dikkat çeken oyuncularla 15 Temmuz'u ve Şafak Vakti'ni konuştuk.

"DÜNYA, HALKIMIZIN NE KADAR CESUR OLDUĞUNU GÖRDÜ"

ERKAN PETEKKAYA

Nasıl bir karakteri canlandırdınız bu filmde?

Filmde iki çocuk babası bir pastaneci, Çengelköy esnafı Cevdet karakterini oynuyorum. Karısını yeni kaybetmiş acısını atlatamamış. Dürüst, işini iyi yapan babacan, mahallesinde sevilen biri. Çok doğal bir karakter. Bütün karakterlerimiz öyleydi. Sıradan vatandaşın gözünden gördük her şeyi. Onlar ne yaşadı, oraya toplanan halk nasıl bir araya geldi bunu anlatmaya çalıştık.

Neden burada olmak istediniz?

Tarihi bir film bu. Çok mutlu oldum projenin içinde olduğumdan dolayı.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri başımıza gelmiş en sıradışı olaylardan biriydi bu.

Asker kılığına girmiş adamlar halkımızın üstüne ateş açtılar, bombalar attılar, jetlerle üzerimizden geçtiler. Şehitlerimize Allah rahmet eylesin, Allah onlardan razı olsun. Yakınlarına sabır versin. Gazilerimizden de Allah razı olsun. Bu ülke kolay kolay kendini kaptıracak bir ülke olmadığını yalnız içerdeki düşmanlara değil bütün dünyaya gösterdi. Önemli bir başucu filmi. Dilerim seyirci de beğenir, çocuklarımız, torunlarımız hiçbir zaman bugünü unutmazlar ve bir belge olarak kalır bu film. Bugünü tüm memleket hiçbir zaman unutmayalım ve bu darbeyi engelleyen herkesi saygıyla analım.

Sinemamızda dönem filmleri arttı ama bu tür toplumsal olayları, dönüm noktalarını konu alan yapım az. Şafak Vakti, 15 Temmuz'la ilgili ikinci film mesela...

Dilerim bu anlamda da bir örnek olur. Çünkü çok pahalı bir işti. Kayseri'ye Boğaziçi Köprüsü'nü ve Çengelköy'ü kurdular. Eğer büyük bir film çekmek istiyorsanız çok para gerekiyor. Sadece oyunculuk, yetenek, senaryo, yönetmenlik yetmiyor bu tür büyük filmlere.

Dilerim seyircimiz de beğenir ve gişesi bol olur da bu tür bütçeli filmler çekilebilir.

Tarihimizde o kadar çok şey var ki anlatmamız gereken. Hele yurt dışındaki insanlara anlatmamız gereken çok daha fazla şey var. Dilerim o günler gelir biz de oynarız.

Kişisel olarak sizin 15 Temmuz hikâyenizi merak ediyorum...

Türkiye'de değildim, Afrika'daydım. Yorgundum biraz uzanmıştım. Eşim uyandırdı 'Kalk bir şeyler oluyor' dedi. 'N'olacak' dedim. 'Bir bak sonra yatarsın' deyince nternetten baktım köprüyü gördüm ilk. 'Darbe oluyor' dedim görür görmez. Hemen toparlandık havaalanına gittik. O gün uçamadık tabi. Anamızı, babamızı, en yakın dostlarımızı aramaya çalıştık. Onların iyi olduğunu öğrendik. Orada bizi tanımayan insanlar çok yardımcı oldular. Bizimle o duyguyu yaşadılar. Onlar da anladılar ne olduğunu. Bir halkın böyle bir direniş göstermesi bütün dünya halklarını heyecanlandırdı. Çıplak elle tank durdurmak, böyle bir darbe girişimini bastırmak, sadece vatansever ruhunla gidip silahların önüne atlamak kolay işler değil bunlar. Dünya, Türkiye Cumhuriyeti halkının nasıl cesur insanlar olduğunu ve bu memlekete öyle kolay kolay karışılamayacağını bir kez daha gördü.

Ertesi gün hemen geldik Türkiye'ye. Uzakta olmak çok başka bir şey. Keşke burada olsaydım. Böyle bir günde ülkemde, o insanlarla dışarıda olamadığım için çok üzüldüm. Ama filmde ne olduğunu yaşadım. Çok zormuş. Gerçekten.

Zaten yaşanmış bir olayı sinema filmi olarak tekrarlamak risk değil mi bir anlamda?

Ben öyle düşünmüyorum. Çünkü gerçek hikâyelerden yapılmış filmler bence çok daha fazla seyirci ile buluşuyor. Bu, televizyondaki dizilerde de sinema filmlerinde de öyle. Gerçek hayattan esinlenilmiştir denilince bu bilgiyle izlediğinde seyirci açısından hikâyeyle özdeşleşmek daha kolay oluyor. Ben gerçek hikâyeleri izlemekten de oynamaktan da çok keyif alıyorum.

"O GECE HERKES BİR ANDA SAVAŞÇIYA DÖNÜŞTÜ"

FERHAT YILMAZ / OYUNCU

Bu film, emperyalizme karşı tek vücut herkes dışarıdaydı filmi. Çanakkale'de cephede millet birbirine partisini sormadı savaşırken. Bu da öyle bir şey. Bu senaryo siyaset üstü olduğu için ve 15 Temmuz'daki halk hareketini konu aldığı için bunu kabul ettik ve gururla oynadık. İlk şehidi canlandırdım filmde. Oynarken de o kardeşimizin ailesini düşündüm; seyredecekler ve ne hissedecekler diye. Hatta yapımcımıza da rica ettim o şehit kardeşimizin ailesini ziyaret edelim diye. Çok sağlam bir ekip ve oyuncu kadrosuyla tarihi ve arşive kaldırılacak muhteşem bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Parça parça herkes bu hikâyeleri duydu ama bu filmin içinde o kahramanların gerçek hikâyelerini görecekler. Herkes dışarıdaydı o gece gerçekten. Çoluk çocuğun üzerine ateş açıldı. Esnaf, manav, pastaneci hepsi bir anda savaşçıya dönüştü ve hiç düşünmeden öne atıldı. O kısmı o kadar değerli ki.

"BURAYI KOLLAMAK ZORUNDAYIZ"

BERKE ÜZREK / OYUNCU

Şafak Vakti filmi neden önemli sizce?

Sinemanın özelliği kalıcı olması. Diziler tüketilir, tek kullanımlık ama sinemada biz hâlâ 30-40 yıl önce çekilen filmleri izliyoruz. O bakımdan böyle bir çalışmanın yapılması, o gece olanların kayıt altına alınması artı bir değer. Bu meseleyi siyasi bir ortama taşıyıp gerçekleri sorgulayan akıl bu darbeyi organize eden aklın kölesi hâlâ. Onların algısını devam ettiriyorlar. Bu kadar büyük bir olayla karşı karşıya kalmış bir milletin artık bazı şeyleri derinlemesine düşünmesi ve anlaması lâzım. Bu da biraz bilinç seviyesi ile alakalı. Çok yüzeysel olarak olayları anlayan bir halka dönüştük. Bu kadar büyük bir hadise dahi bizi bazı şeyleri sorgulamaya itmiyor. Bu yarın da Türk halkının başına bela olabilecek bir bakış açısıdır. Benim bu filmde olmamın sebebi de bir nebze buraya dikkat çekmek. Ben muhalifim ama muhalefet partisinden değilim. Bir sanatçı olarak her zaman toplumu daha ileri seviyeye taşımak için elimden geleni yapmaya çalıştım. Toplum neyle karşı karşıya kaldı bir kere bunun anlaşılması gerekiyor. Vatanını sevmeyen neyin ne olduğunun farkında değildir. Bizim buradan başka gidecek yerimiz var mı? Vatan sevgisinden de öte bu bizim gerçeğimizdir. Burayı kollamak zorundayız. Birileri de çok yoğun bir şekilde bizi birbirimizden ayırmaya ve birtakım algı operasyonlarına güçlü bir şekilde devam ediyor. Böyle bir işgal girişimi olmuş Türkiye'ye ve ne acıdır ki bugün bu bile tartışılır olmuş. Bu çok acıdır.

O GECEYİ BİREBİR YAŞADIK

BURAK HAKTANIRM / OYUNCU

15 Temmuz 2016'da yaşanan o karanlık geceyi, ilk andan sabaha kadar yaşananları beyazperdeye aktarmaya çalıştık. 15 Temmuz gecesi Köprü'de ve Çengelköy'de yaşanan olayları defalarca seyrettik. Zaten o geceyi de birebir yaşadık. Üzerinden de çok zaman geçmediği için hâlâ hatırası taze. Filmi çekerken de seyrederken de çok duygulandık.

"BU FİLMDE HERKES KAHRAMAN"

FATİH ÖZCAN / YAPIMCI

Bu teklif bana ilk geldiğinde hikâyeyi nereden kurarız diye düşündüm. Sonra dönüp dolaşıp tek bir yerden yapılabileceğine karar verdim. Bu işi hamasî hale getirmeden çözmek için iki yol belirledim. Daha ortada senaryo yoktu. Bu tür anlatılar dünya sinemasında da ya çok büyük prodüksiyonlarla yapılır ya da çok minimal hikâyelerle ilerler. Bu ikisini birleştirsek n'olur sorusunu sordum. Çünkü o gece biraz da böyle bir geceydi. Hem çok minimal hikâyelerin olduğu hem de çok büyük aksiyonların yaşandığı ve bunların aynı mekânlarda buluştuğu şeyler oldu. Hikâye ilk olarak Çengelköy'de gece saat üçte 'Ya burada ne olmuştur' diye gezerken oluşmaya başladı. Siyasi, hukuki tartışmalardan uzak sadece o gece sokakta olan insanın hikâyesinin anlatıldığı bir formu korumaya çalıştık ve başarılı olduk. Bu filmin tek bir kahramanı yok sokağa çıkan herkes kahraman oluyor. Köprüde duruyorsunuz karşınızda terörist askerler var. Ateş ediyorlar. Bir oyuncuya anlatmakta en zorlandığım taraf buydu. 'Abi biz niye kaçmıyoruz, karşı tarafın ateş edeceği çok belli' duygusunu aşmaları gerekti. İnsan sadece belli dönemlerde üstüne düşeni yapar. En zor tarafı oyuncuları bu tür şeylere ikna etmekti. Çengelköy'de asker rastgele ateş ederek geliyor. Niye kaçmıyorlar? Mesele bizde, bu tür durumlarda bu coğrafyanın manevi ikliminden kaynaklı başka bir yere gidiyor. Beklemek en büyük isyandır diye bir sözü vardır Nurettin Topçu'nun. Belki insan dönüp dolaşıp oraya sığınıyor. "Ne olacaksa olsun, benim üstüme düşen burada ölmekse ben burada öleyim ama kimse benim arkamdan burayı terk etti demesin" duygusu daha hâkim oluyor. Bu ruh hali insanları sokağa çıkarttı ve orada durmaya ikna etti. Yoksa tarihte bunun örneği neredeyse hiç yok. Diğer türlüsü yazarken de tahayyül edilebilir bir şey değil. Düşünün 150 yıldan beri çok büyük travmalar yaşadık ve bütün bunlara bağışıklık geliştirdik. Dolayısıyla bir İzlandalı için ölüm ne kadar büyük bir travmaysa bizim hayatımızda hem geçmişte hem de bugün çok doğal.

PROJEYE GÖREV BİLİNCİYLE YAKLAŞTIM

KAYHAN BİNNETOĞLU

Düşman tarafında bir askeri canlandırıyorum. Bu projeye oyuncu olarak değil bu ülkenin bir vatandaşı olarak görev bilinciyle yaklaştım. Hayra hizmet eden bir hikâyeye buradan katkı sağlamaya çalışıyorum. Pandemi ortamında çok kalabalık bir kadroyla çekildi bu film. Ortaya çıkan iş ile gurur duyuyorum kendi adıma.

  • fetö
  • terör örgütü
  • darbe girişimi
  • şafak vakti film
Tüm Cumartesi haberleri için tıklayın