Doğum Gününde anıldı
Erguvan nedir bilmezken bize öğretti
Ahde vefa...
Tevazu ve samimiyeti beni çok etkiledi
Program, merhum Ahmet Haluk Dursun öncülüğünde hazırlanan Kültür Bakanlığı'nın Anadolu Tarih Kültür Birliği projesine katılan Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinden Mehmet Oğuzhan Kaya, Zeynep Sena Uzunboy ve Muhammed Efdal Kaplan'ın sunumları ile devam etti. Muhammed Efdal Kaplan "Bir Devlet Adamı Olarak Haluk Dursun" konulu sunumunu gerçekleşti. Konuşmasında hocanın hiçbir çıkar gözetmeden canla başla çalıştığına, tevazu ve samimiyetine dikkat çekti. Haluk hocayla yaşadığı bir anıyı anlattıktan sonra "vatana hizmet etmek" gibi bir kavramın ne anlama geldiğini hocayı tanıdıkça idrak ettiğini, hissettiğini belirtti. Makam odasını kumrulara bıraktığı anıyı anlattıktan sonra hocanın şu sözleriyle konuşmasını tamamladı: "Muhakkak ki, biz de bir gün bu makamlardan uçup gideceğiz. Kuşlar ise hep sevmeye, uçmaya ve yuva kurmaya devam edecek."
Kültür hafızamızdı
Oğuzhan Kaya "Haluk hoca insanlara kültür mirasımıza dair birbirinden farklı detay ve incelikleri hatırlatan ve öğreten bir insandı. Anlattıklarıyla zihinlerimizde bir kültür insanın portresini çizdi. Her zaman coğrafyayla barışık olmayı, coğrafyadan beslenmemizi öğütlerdi. İnsan onun için her zaman çok kutsaldı, ömrü boyunca üstlendiği bütün görevlerde insan yetiştirmeye çalıştı. Ve bizlere de arkamızda bizim yerimize geçecek insanlar bırakmamızı söyledi. Büyük bir kültür hafızamızı yitirmiş olmanın acısı içerisindeyiz." dedi.
Coğrafyayı vatan eyleyen adam
Zeynep Sena Uzunboy ise; "Haluk Hoca'nın Yaşama Üslubu" konulu sunumunu gerçekleştirdi. Uzunboy, "Haluk Hoca, coğrafyayı vatan eyleyen adamdı. Bize çok şey öğretti; yalıları, ağaçları, balıkları, memleket nasıl sevilir sorusunun cevabını, insan olmaklığı... Tunceli’den bir arkadaşımızı çalıştaylara seçmesinin sebebi içtiği suyun Ph’ını biliyor olmasıydı, vatanın toprağındaki mineralden yolda gördüğümüz çalıya kadar öğretirdi bize... Munzur suyunu, vadileri, ovaları, Ahlat’ı... Haluk hocayı diğer akademisyenlerden, bürokratlardan, müze başkanlarından ayıran eserleri değildi. Onun insana hürmet biçimiydi, yaratılanlara... Konuşurken gözünüzün içine bakardı, hemhal olurdu sizinle, hasbihal olurdu. Ve anlatırdı, turnacıbaşılar yani yeniçeri genel müdürleri ocağa yeniçeri alacakken sınav yapmazmış, gözlerinin içine bakarmış ve anlarmış. Haluk hoca da anlardı. Ben hep inatlaşırdım hocayla, o da her defasında önce bir gülümserdi sonra benden daha da heyecanlı devam ettirirdi sorularımı. Heyecan nasıl ağırbaşlı durur bir adamda ben ondan öğrendim. Haluk hoca bir üsluptu, bunu çok konuştuk sonraları aramızda; bir yaşama üslubuydu. Hepimize bir hayat nasıl yaşanmalı sorusunu sordurdu ve kendi ömrüyle yanıtını temaşa ettirdi. Onu çok özlüyoruz, konuşmak zor... Allah’tan rahmet diliyorum." dedi.
Program, konuşmacı öğrencilere hediye takdimi ile son buldu.