Şansal Büyüka'dan Galatasaray yönetimine: 'Gitti, gidiyor' gözüyle bakılan hocadan ne hayır gelir?

Ünlü spor yorumcusu Şansal Büyüka, Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan köşesinde, Türk futbolunun son durumunu değerlendirdi.

1

İşte Büyüka'nın o yazısı:

Galatasaray’ın teknik direktörü kim olursa olsun her gün “gidiyor mu, gitmiyor mu?” diye papatya falı açılmaz. Ya aslan gibi, futbolcuları, taraftarları, kamuoyunu inandırıcı biçimde hocanızın arkasında durursunuz, ya da “bu hafta mı, haftaya mı?” diye kararsızlık yaşayacağınıza, bir gün, bir saat geçirmeden koparıp atarsınız.

Galatasaray Yönetimi ne onu yapıyor, ne bunu yapıyor. Her gün, “gitti, gidiyor” gözüyle bakılan hocadan ne hayır gelir? Futbolcular o hocaya nasıl güven duyabilir?

Dursun Başkan, hocasına gönülden inanıyorsa, daha kararlı bir irade göstermek zorunda... İnanmıyorsa, ciddi kuşkuları varsa ne bekliyor? Kararsızlığın Galatasaray’ı bitireceğini bilmiyor mu?

Şunu da söylemeliyim... Galatasaray Yönetimi’nin, “Aman Fatih Terim gelsin” diye bir hevesi ve acelesi yok. Olsa, zaten Tudor’u çoktan gönderirlerdi. Hatta kulübün içinde Fransa Milli Takımı’nın ve PSG’nin eski hocası Laurent Blanc‘ın adı bile  geçiyor.

Devre sonuna kadar kalan üç maç için “Bu hafta Akhisar’ı yenersek, Malatya deplasmanını geçersek, Göztepe’yi mağlup edersek” hesapları, Galatasaray’ın şampiyonluk hesaplarına darbe vurabilir. “Kararsızlık” şu anda şampiyonluk yarışında Galatasaray’ın en büyük rakibi gibi duruyor.

(Bu yazıyı Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in açıklamaları öncesinde yazdım. Görüşümde değişiklik yok. Bu açıklamaya rağmen Igor Tudor’un arkasında halen kararlı bir irade yok gibi... Görünen o ki, bu olay devre sonuna kadar böyle gider.)

Bu nasıl habercilik?

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, “Fatih Terim ile görüşmedik” diye açıklama yapıyor. Fatih Terim, “Galatasaray ile görüşmedim” diye açıklama yapıyor. Buna rağmen “Galatasaray-Fatih Terim görüştü” haberleri manşetlerden inmiyor. 40 yılını habercilikle geçiren gazeteci olarak ben bu işi anlamadım.

Gol atmak için sol bek değişikliği!

Tudor maç sonu basın toplantısında, “Denayer’in yerine Linnes’i gole ihtiyacımız olduğu için oyuna soktum” dedi. Gol atmak için bir sol bekin çıkıp, yerine yeni bir sol bek girdiğini ilk defa duyuyorum.

Latovlevici ile ilgisi yok

Galatasaray’ın sol beklerinden birisi olan Latovlevici, ıslıklar ve yoğun protesto altında Alanya maçında oyundan çıkmıştı. Beşiktaş derbisinde gördük ki, Galatasaray savunmasının perişanlığının, çaresizliğinin Latovlevici ile en ufak ilgisi yok. Bütün günahı getirip bir oyuncuya yıkmak, hakça bir eleştiri ve tepki değil...

Cankurtaran Tudor

Igor Tudor’un hocalığı tartışılıyor ama, Allah’ı var, hocanın kusursuz yaptığı bir cankurtaran görevi var.

Nedir o derseniz: Rıza Hoca, Trabzonspor’a yeni gitmişti ve “hayata dönmek” için çok önemli bir galibiyete ihtiyacı vardı. Trabzon o maçta Galatasaray’ı yendi ve adeta ayağa kalktı.

Fenerbahçe, Galatasaray’ın 8 puan gerisinde ve son derece kötü durumda Aslantepe’ye gitti. Galatasaray kazanabilse puan farkı 11’e çıkacak ve Fenerbahçe zirveye veda edecekti. Galatasaray kazanamadı, Fenerbahçe yarışın içinde kaldı.

Beşiktaş son iki lig maçında gol bile atamamıştı Galatasaray karşısında tam üç gol attı, dünyaları kaçırdı ve Galatasaray’la puan farkını indirdiği gibi umut tazeleyip, özgüven patlaması yaşadı.

Baktığınızda Trabzonspor, Fenerbahçe ve Beşiktaş için zirve yarışında Igor Tudor adeta milat oldu.

Anlatılmaz yaşanır!

Her şeyi çok zor beğenen ve kusursuz olmayı hedef seçen Şenol Güneş’in bile, “futbolcularım için ne söylesem anlatamam” ifadesi, derbide nasıl bir Beşiktaş izlediğimizi ortaya koyuyor.

Meslek hayatımda 6-0’lık, 5-1’lik, 4-3’lük derbiler gördüm. Çaresizlikten kaleye geçen futbolcular gördüm. Ama bir derbide, bir takımın rakibi karşısında 10 dakika içinde 8 (Yazıyla sekiz) çok net pozisyona girdiğini ilk defa gördüm.

Bu derbide kim ne derse desin sahada “Fantastik bir Beşiktaş” vardı. Maç sonu Bilal Meşe yorumunda iyi bir benzetme yapmış... Bilal, “ Beşiktaş dış hat seferlerini tamamladı, artık iç hatlara başladı” diyor... Doğru, lig usulü oynanan Şampiyonlar Ligi maçları Beşiktaş’ı ciddi anlamda hırpaladı. Ama artık o fikstür ve takvim bitti. Artık  maçlar eleme usulü... Yani Beşiktaş’ın bundan sonra lig  için daha fazla zamanı ve dinlenme, kendini yenileme şansı olacak.

Bu tarihe geçen derbinin ardından her şeyi çok zor beğenen ve kusursuz olmayı hedef seçen Şenol Güneş’in bile, “futbolcularım için ne söylesem anlatamam” ifadesi, nasıl bir Beşiktaş izlediğimizi ortaya koyuyor.

Şenol Güneş haklı... Bu Beşiktaş anlatılmaz, yaşanır.

En değerli, en vazgeçilmez

Benim için Beşiktaş’ın en değerli, en vazgeçilmez oyuncularından birisi Tosic...

Niye Tosic? Beşiktaş’a “18 kişilik maç kadrosunda bulunsun” diye alınan bir oyuncu Tosic... Maliyeti yok denecek kadar az... Önemli bir profesyonel... Sol beke ihtiyacınız var oynuyor, stopere ihtiyacınız var, zaten oynuyor. Pepe gibi bir dünya markasının yanında sırıtmadan, hatta hata yapmadan oynuyor. Beşiktaş’ın yıldızlarının gölgesinde kalmasın Tosic... Yıldızlar kadar, belki de onlardan daha fazla katkı sağlıyor Tosic...

Fenerbahçe’de ne değişti?

1. Yavaş oyundan hızlı hücuma geçti.

2. Sağ kanatta Şener ile Dirar müthiş bir uyum yakaladı.

3. Sadece sağ kanattan olsa bile etkili ortalar yapmayı hatırladı.

4. Giuliano, santrfor arkasına geçince gerçek gücünü ve golcülüğünü göstermeye başladı.

5. Sahanın her yerinde rakibe bastı ve kaybettiği topları 7.7 saniye gibi rekor bir zaman dilimi içinde geri aldı.

6. Bir maçın ikinci yarısını ilk defa baskı yemeden ve savunmada kalmadan tamamladı.

7. Fenerbahçe seyircisi bu sezon ilk defa “tırnaklarını yemeden” bir maçın sonunu getirdi.

8. Tribünler öksüz kalmadı. Sahadan çıkan bu defa ıslıklarla değil, alkışlarla uğurlandı.

9. Takımda ilk defa bu kadar yüksek oranda bir direnme ve dayanışma gözlendi.

10. En iyi savunma hücumdur anlayışına geçildi.

Kocaman ve adalet

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, “Mümkün olduğunca adaletli olmaya çalışacağım” diye açıklama yapınca aklıma sağ bekte  Şener-Isla rekabeti geldi. Isla sakatlıktan döndü ve Fenerbahçe’nin vazgeçilmezi... Şener son Kasımpaşa maçında olağanüstü oynadı. Siz kendinizi Aykut Hoca’nın yerine koyun, ne yaparsınız. Aykut Hoca, “galip takım bozulmaz” diyebilir.

Ağır işçi Dirar

Fenerbahçe bu Nabil Dirar’ı transfer ettiğinde hepimiz dudak büktük. Açıkçası pahalı ve sansasyonel bir transfer olmadığı için çok da önemsemedik. Ama görüyoruz ki, Dirar neredeyse Fenerbahçe’nin vazgeçilmezi oldu. Fenerbahçe’nin en fazla koşanı, en fazla çalışanı, en fazla iş yapanı... Takımın “yükün altında” ezilmeyen ağır işçisi...

İlginç tablo

Fenerbahçe’nin dört santrforu Soldado, Janssen, Van Persie ve Fernandao ligde görev aldıkları 13 maçta sadece 5 gol atabildiler. Kasımpaşa maçında santrforsuz oynayan Fenerbahçe bir maçta 4 gol birden attı. Fenerbahçe’de santrforla olmuyor, santrforsuz gole doymuyor... İlginç bir durum...

An-la-mı-yo-rum

* Göztepe takımında her tabela kalkışında oyundan niye Halil çıkıyor?

* Adem Büyük gibi tepeden tırnağa yetenek olan bir oyuncu Malatyaspor’da niye daha etkili oynamıyor?

* Trabzon’da sahne aldığında “Türk futbolunun yıldızı olacak” olacak denilen Yusuf Erdoğan, yedek olarak bile Bursaspor takımında niye şans bulamıyor?

* Konyaspor takımı hücumda bu kadar yetenekli oyuncuları olmasına rağmen, nasıl oluyor da bu kadar az gol atıyor? AN-LA-MI-YO-RUM.